1. YAZARLAR

  2. CELAL KURŞUN

  3. Gençliği kaybediyoruz!
CELAL KURŞUN

CELAL KURŞUN

Yazarın Tüm Yazıları >

Gençliği kaybediyoruz!

13 Eylül 2022 Salı 14:04A+A-

Sürekli kaygı içerisindeyiz gençlere ulaşmak için. İçimizde yıllarını gençliğe vakfetmiş münevver insanlar var. Hep onlara ulaşmak, örnek olmak, ellerinden tutmak için çırpınıp duruyoruz. Çoğunlukla da “Gençlik elden gidiyor, eyvah!” deyip üzülüyor ve bu hüznü iliklerimize kadar hissediyoruz. Hele de kendi çocuklarımız mevzubahis olunca doğal olarak çok daha fazla kaygılıyız. Çünkü bugünün gençliği müspet veya menfi anlamda geleceğin öncülüğünü üstlenme misyonunda olacak. Her ne kadar uğraşı versek de günün sonunda mevzunun önemli bir boyutu hükümet etme misyonundaki eğitim anlayışına ve uygulamalarına açılıyor. Fakat bu yazının ana konusu dış etkenlerin gençlik üzerindeki etkisi değil.

Küresel ölçekte oldukça sağlam zemin tutan yeni bir yaşam sahası var artık. Dijital veya sanal bir dünya. Bu dünyanın doğru ve yanlışlarını dile getiren kanunlarını koyan sabit bir kitabı da yok. Dolayısı ile modernizmin, sekülerimizin, hedonizmin vs. ifsat rüzgârları ne tarafa eserse yelkenler de o yöne çaba harcamaksızın açılıyor. Çok tabiîdir ki bu dünyada duygular da sanal. O sebeple reel dünya ile karşı karşıya gelindiğinde mutasyona uğramış türedi bir hal alıyor süreç ve biz gençleri kaybediyoruz!

Evet, biz gerçekten gençleri kaybediyor muyuz? Bu gençliğin değer yargılarını ne oluşturuyor? Kime ve neye değer veriyorlar? Mesele de tam olarak burada başlıyor.

Hak uğruna çokça değer verdiğimiz, baş tacı yaptığımız öncü bir neslin yetişmesi için canhıraş çalıştığımız gençliğin gözünde biz neyiz? Allah'ın irade ve tefekkür melekesi verdiği bu gençlik bize ne kadar değer veriyor? Dikkat ediyorum da çoğunlukla hep biz “gençleri kaybediyoruz”. Yani onlar kaybolmuyor! Onlar hep pür-i pak, pırıl pırıl ve bir o kadar da masum! Bu sözlerim özellikle 16 yaş ve üzeri (kiminde daha erken veya geç olabilir) daha net bir ifadeyle akıl baliğ gençleri kapsıyor. Rabbimizin onlara verdiği teakkul ikramını ne kadar kullanıyor ve imtihan edilmek üzere gönderildikleri dünyada hesabı yalnız Allah’a vereceklerini dikkate alıyorlar ki günün sonunda hep biz gençleri kaybediyoruz?

Genç yaşta hatta çocuk yaşta hak davaya sımsıkı sarılan öncü değerlerimizden bahsederken övünüyoruz. Hele de Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaş çokça bilinen en iyi örneklerden birisi. Fakat mevzu günümüz genç kuşaklarına ve onların değer yargılarına gelince Hz. Ali’nin 10 yaşında İslam’a ram olmasının pek de ehemmiyeti olmuyor nedense.  Bu kardeşlerimiz acaba bize ne kadar değer veriyorlar, bizi dikkate alma lüksünde bulunuyorlar onlara verdiğimiz değer karşılığında? Dikkat ediyorum mevcut kaygılı gençlerimizin kahir ekseri mayalarını ailelerinden aldıkları için iman üzereler. (Bu, elbette tümünü kapsamaz.)

Sanal dünyada yitik bir gençlik profili var karşımızda. Duyguları, hisleri, değer yargıları sanal, hakikatten kopuk gençliğin müsebbibi salt biz miyiz, salt eğitim sistemi ve hatta modern/teknolojik sosyal paylaşım ağları mı? Tercihini hedonizmden, zevk ü sefadan yana yapan ve bunda inatla sebat gösteren gençlik, hesabını nihai olarak yalnızca Allah'a vermeyecek mi? Ne yani kendi sapkınlıklarını "gençliğe ulaşamayan bizlerden" mi soracaklar? Hayatı sorumsuzca yaşamayı ilke edinip kendisi için gayret eden, hak ve adaleti salık veren rehberlerini hiçe sayıp bir zahmet kulak kesilmekten, okumaktan, araştırmaktan imtina eden gençliğin kayıp müsebbibi ahirette biz mi eğitim sistemi mi yoksa modernizm mi olacak? Allah’ın değer vererek yarattığı ve birçok güzelliklerle (ahseni takvim) donattığı bahse konu gençlerin nihai olarak kendilerine düşen payı ne olacak? Tüm bunların haricinde dış etkenlerin önemsiz olduğu gibi bir algı oluşmasın. Her ne olursa olsun cüzi irade sahibi gençliğin ana sorumluluğundaki odağını diri tutmak çabasındayım, asli bir birey olma lütfundan dolayı.

"Z kuşağı" diye tabir edilen nesil kendileri için yapılan tanımdan da cesaretle her şeyi kendine mubah sayıyor. Neden? Çünkü onlar Z kuşağı! Allah'ın huzuruna çıkınca da Z kuşağı oldukları için şefaat talebinde bulunma lüksleri de olur o halde! Öyle değil mi? Zenginlik, refah, bolluk her toplumda dünyevi imkânlar ve rahatlık nedeniyle insanları belirli atmosfere sürükler. Bu atmosfer inanç ve teslimiyetle yoğrulmaz, hikmete de nail olmazsa tutulacak hiçbir kulpu olmayan saçma sapan savunuları ile ayakları yere basmayan bir tıynet peyda olur. Nitekim içinde bulunduğumuz sürecin de tam olarak bu olduğu kanaatindeyim.

Her şeye rağmen bizler Resulullah’ın sünnet-i seniyyesinde olduğu gibi azimle elimizden geleni sergilemeye devam edecek ve ümidini kaybedenlerden olmadan genç kardeşlerimize uzanabildiğimiz kadar uzanacak, hakkıyla örneklik ortaya koymaya devam edeceğiz inşallah. Temennim ve niyazım o ki gençler de yol gösteren salih insanlara kulak verir de bu dünyanın gelip geçici oyun ve eğlencelerinden beri olurlar. Böylece biz gençliği, gençlik de bizi kaybetmiş olmaz.

YAZIYA YORUM KAT

17 Yorum