1. YAZARLAR

  2. BENGİN BOTİ

  3. Gazze’ye Ağıt
BENGİN BOTİ

BENGİN BOTİ

Yazarın Tüm Yazıları >

Gazze’ye Ağıt

22 Ocak 2009 Perşembe 15:44A+A-

Ey yüreğine damla damla kan akan şehir! Ey gözlerinden bütün bir insanlığın gözyaşlarını akıtan gece! Ey insanlığın kara yüzünü ifşa eden sabahyıldızı! Daha kaç kez vurulacak kınalı kuzuları yüreğimizin. Daha kaç gece fosfor bombalarıyla düşeceğiz toprağın bağrına.

Ey Gazze! Ey yiğit savaşçıların kanlarıyla berkittiği şehir! Artık kim saracak yetimlerini. Kim ısıtacak babasını Tekbirlerle toprağa emanet eden yavrularını. Kim soğutacak, yavrularının kopmuş parçalarını elleriyle toplayan sabır granitlerinin yüreğini.

Ey Zeytin Dağı! Söyle ağaçlarına, dallarında balçıktan iri taneler yetiştirsin. Ebabil Ebabil yağdırsın zulmün üstüne. Ey bereketini Yusuf’un gözlerinden alan Nil Nehri! Akma artık karanlığa gömülmüş insanların avuçlarına. Ey Kızıldeniz! Dün Musa’nın önünde boyun eğmiştin. Bugün Musa’nın aşkı için şahlanma zamanıdır. Yürü zulmün kibirli yüzüne. Yürü ki; çağdaş Firavunlar şiddetinde boğulsun.

İnsanlardan umudum kalmadı. Yüreğini yitiren insanlık, bir kan pazarında dilencilik yapıyor şimdi. Yürüyün ey dağlar! Ey taşlar! Ey denizler! Yürüyün güç budalası insanlık müsveddelerinin üzerine.

Ey karanlığa gömülen insanlar! Yüreğini çarmıha gerdiren körleşmiş yaratıklar! Nasıl vereceksiniz bakışları donmuş bebeklerin hesabını. Kahkahalarla örtmeye çalıştığınız vicdanınızı nasıl teselli edeceksiniz. Her gece gırtlağınıza sarılacak masum ellerden nasıl kurtulacaksınız.

Hangi Firavun sizden daha zalimdi. Kaç Ebrehe kıskanırdı sizin zulmünüzü.

Ey sessizliğinde boğulacak yığınlar. İnsan sürüleri. Ağdalı sözcüklerle kendi kendini putlaştıran sözde duyarlı varlıklar. Cansız bakışlarını insanlığa diken kundaktaki bebekler birer kâbus olup misafir olurlarsa rüyalarınıza nasıl dayanacaksınız.

Kınamalar yapsanız ne yazar. Ateşkesler yapılsa ne ifade eder. Kim kesecek yüreklere düşen ateşleri. Kim geri getirecek gidenleri. Kopan kolların, sakatların, yok olan yuvaların, hesabını kim verecek.

Ey şarapnel parçalarıyla parçalanan bebek! Tazecik bedeninden yükselen alevler kimseye acı vermedi, fark ettin mi?  Alev alev yanan bedeninden göğe yükselen feryatlar kimseyi utandırmadı biliyor musun? Hiç kimse utanmadı insanlığından. Hiç kimse uzandığı yatağından fırlamadı. Hiç kimse yumruklarını sıkıp yürümedi zulmün üstüne. Demeçler verildi peş peşe. Bu fırsat kaçırılmamalı diyerek duygusallık sırasına geçti sözüm ona barış havarileri. Sonra nutuklar atıldı. Ama değişen bir şey olmadı. Karanlık çökünce şehrin üstüne, yeni arkadaşlar edindin. Yüreği, ciğeri paramparça olan. Hiçbir nutuk, hiçbir demeç, hiçbir kınama küçücük bedenlerin parçalanmasına engel olamadı. Sen ve dostların omuz omuza vererek direnişe geçtiniz yeniden, Cansız bedenlerinizle. Zalimlere kâbus olup dağıldınız gecenin karanlığına.

Ve sen! Ey yalnızlığı yüreğine ekleyen şehir! Ey ölüm pahasına direnen delikanlı! Ahmet Yasin’in Duası, Şikaki’nin Sevdası, acıların Arapçası, direnişin Müslümancası! Gazze! Şimdi nasıl avutacaksın yetimlerini. Nasıl saracaksın yarısı parçalanmış yürekleri.

Getir bütün acılarını. Sür insanlığın kararan vicdanlarına. Sür vahşileşen sözde insan hakları savunucularının körleşmiş duygularına. Fosfor bombalarıyla parçalanan bebeklerini getir. Bir bomba sesiyle doğan, doğunca yalnızlaşan yarının yiğitlerini getir. Uzadıkça uzayan, karardıkça kararan gecelerde, ansızın parlayan salkımlarla, aynı anda ölen yatalak dedelerini, henüz yaşını doldurmamış bebelerini getir. Getir ki, belki harekete geçer, korkudan donmuş hayat damarı insanlığın. Ama umutlanma hemen, o korku bırakmaz insanlığın peşini.

İyisimi sen savaşçılarını da getir. Henüz onaltısında döne döne savaşan, savaştıkça büyüyen, büyüdükçe destanlaşan, bütün insanlığın yükünü yüklenen “elleri ve pazuları öpülesi” kahramanlarının, birer tablo olup gökyüzüne renk veren mübarek cesetlerini de getir. Belki kendi varlığından utanır insanlık. Belki kendini nimet gören zavallı insanlar yeniden adam olmayı öğrenir.

Ve sen! Ey reel politik safsatasına kendini kaptıran yüreği taşlaşmış insanlık! Ey kendi karanlığında ışığa mersiyeler dizen çağdaş Samiriler! Ey tarihe, çağlara, bütün kutsallara, bilge çocuklara tepeden bakan zavallı İnsanlık! Gazze bir örnektir. Gazze binlerden bir tanedir. Gazze ne ilk ne de sondur.

Sorun Sensin. Kendine bakışındır. Kendine ve çocuklarına yüklediğin anlamdır.

Ezilen, harap olan Gazze değil, küçülen, komikleşen, değersizleşen,  yerlerde sürünen Senin Onurundur.

Kaldıracak mısın?

[email protected]

YAZIYA YORUM KAT

14 Yorum