1. HABERLER

  2. KİTAP

  3. Filistin’in kalbi atmaya devam ediyor
Filistin’in kalbi atmaya devam ediyor

Filistin’in kalbi atmaya devam ediyor

Süleyman Ceran’ın Filistin’in Kalbi kitabını okuduktan sonra bu coğrafyaya karşı içinde küçücük bir soru işareti bile olanların tüm soruları kendine cevap bulacak.

24 Nisan 2024 Çarşamba 21:07A+A-

Mustafa Uçurum, Süleyman Ceran’ın Temmuz Kitap’tan “Filistin’in Kalbi” kitabını değerlendirdi.

Filistin’in de bir kalbi var. Çok fazla duyulmayan, kendi içinde bir volkan gibi patlayan bir kalp bu. Dünyanın sağırlığına rağmen, bu kalp dipdiri ve daima ayakta.

Filistin üzerine söz söylemek de bir yürek işidir. Atan o kalbi duymak, kalbini Filistin’in kalbine ayarlayarak yaşamak da er kişinin hakkıdır. Attığı adımda ümmet diyerek yürümek, bir mazlumun gözünü silecek mendil olmak, bir çocuğun başını okşayarak direnişe destek vermek de bu çağın en soylu hareketidir.

Süleyman Ceran, kalbi Filistin için atan bir yazar. Sözü, duruşu, direnişi hep ümmet coğrafyasının yaralarına merhem olsun diye mücadelesini sürdüren bir isim Ceran. Filistin’in her karışında ayak izi vardır desek yeridir. Yaşayarak, anlayarak bu davanın sonsuz bir neferi olmayı göze aldığını onun her cümlesinden anlamak mümkün.

“Filistin’in her şehrini, her mahallesini Anadolu gibi, evimiz barkımız gibi bilmediğimiz müddetçe güzelim beldeleri işgalden kurtaramayız. (s.77)

Filistin’in Kalbi, Ceran’ın Temmuz Kitap’tan çıkan yeni kitabı. Filistin üzerine yazılan yazılardan oluşan kitapta yirmi üç yazı ve Ceran’la yapılan bir söyleşi yer alıyor.

Kitapta her yazıda, konuya vakıf ve olayın merkezinden konuşan bir yazarla karşı karşıya olduğunuzu anlayacaksınız. Haritadan bakarak ya da sosyal medya paylaşımlarından cümleler devşirerek değil Filistin’i adım adım gezerek ortaya çıkan izlenimlerin sıcaklığını tüm kitap boyunca hissedeceksiniz.

“Kadim Kudüs sokaklarını arşınladığınızda, alışveriş yaparken yahut selamlaşırken yüz yüze baktığınız her Filistinliden olumlu intiba alırsınız. El Halil’e doğru giderken yanından geçtiğiniz BeytUmmar köyü, güzellikleriyle meşhurdur.” (s.101)

Filistin genelinde Mescid-i Aksa ve Gazze için de özel parantezler açıyor Ceran. Dokunulan her nokta, Filistin’e kalp olan bir değeri tanıtıyor bize. Murabıtaları anlatıyor Mescid-i Aksa’nın yeni nesil muhafızları olarak. Murabıtların yanında murabıtalar var. Mescid-i Aksa’ya hizmetkârlık eden bu hanımlar Siyonistlere karşı yürekleriyle karşı çıkmayı da ihmal etmiyorlar. Aksa’nın gönüllü bekçisi, koruması, sahibi ve her şeyi olan murabıtaları şahitlikleriyle anlatıyor Ceran.

“Murabıtaların, Mescid-i Aksa külliyesi içindeki varlıklarının kıymeti, baskına gelen Siyonistlere cesurca, dik ve vakarlı duruşlarıyla karşı çıkmalarıyla belirgin hale geldi diyebiliriz.” (s.11)

Süleyman Ceran bu kitabında farklı bir metot izliyor. Bundan önce de Filistin üzerine çalışmalar yapıp kitaplar yazdığı için her yeni çalışmada Filistin’in farklı yönlerini gözler önüne sermeyi amaçlayan bir metot bu. Yani / Ekimle birlikte başlayan saldırılardan hareketle fırsatı ganimet bilenlerden değil Ceran. Kendini ümmet coğrafyasına adamış bir dava eri.

Kitapta çok göz önünde olmayan ama Filistin davasının gizli kahramanlarını anıyor Ceran. Bunlardan biri de Tristan Anderson. Kitapta Rachel Corrie’den geniş şekilde bahsediliyor. Artık Rachel Filistin’in sembol isimlerinden biri. Tristan’ın da unutulmaması gerektiğini söylüyor Ceran. Filistin davasına gönül veren, omuz veren, destek olan kim varsa unutmamak gerek. Şairin; “Bu dava hor, bu dava öksüz” dediği yerdeyiz.

“Tristan Anderson, Filistinlilerin haklarını savunurken vurulan bir Yahudi olarak 15 ay boyunca tedavi gördü. İşgalciye karşı dava açsa da sonuca ulaşamadı. Ömrünün sonuna kadar bakıma muhtaç durumda olsa da asla yaptıklarından ötürü pişmanlık sergilemedi.” (s.25)

Filistin’de olup bitenlere nasıl bakılması gerektiği önemli. Meseleyi nereden anlamak gerekiyor, yaşananların dünyada ve ümmet coğrafyasında nasıl bir karşılık bulduğu da mevzunun derinliği kadar bakış açısıyla da ilgili bir durum. Filistin nedir, bizim neyimiz olur, dünyanın neresinde durur? “Filistin bit mektep.” diyor Süleyman Ceran. “Yaşamak öğrenmek” diye bir keskin çizgi var. İnsan birçok şeyi yaşayarak öğrenir. Yaşamayı da mücadelenin ortasında öğrenmenin ustasıdır Filistin halkı. Yıllar süren kuşatma, ambargo, saldırı altında ayakta kalmayı ve daha da önemlisi direnişi bırakmayan bir halk var karşımızda. Filistin mektebinin öğrencisi olarak doğup, yaşayıp şehit olan bu halkın her defasında ayakta kalışı Siyonistlerin aklını fikrini allak bullak etmeye yetiyor. Uday et-Temimi özelinde anlatıyor bir halkın direnişini Ceran.

“İşgalci İsrail’in tüm güvenlik ağlarının bir örümcek ağından daha zayıf olduğunu ve gencecik bir Filistinlinin tek başına tüm işgalcilere kök söktürebileceğini cümle aleme bir kez daha gösterdi.” (s.46)

Filistin’in Kalbi yazısında kalbin hallerini yazmış Ceran. Kalp sever, kalp öfkelenir, kalp kırılır, kalp durur diyerek bir halkın kalp seslerini duyurmuş bizlere şiir tadında.

“Filistin, biraz da kalbinin sesini dinleyenlerin yurdu değil midir?
Filistin, biraz da öfkelerini her gün demleyen insanların yurdu değil midir?
Filistin, biraz da kalbi kırık insanların yurdu değil midir?
Filistin, biraz da korkudan kalpleri duran çocukların yurdu değil midir?”

Kitabın sonunda Genç dergisinin Süleyman Ceran’la yaptığı bir söyleşi var. Kadriye Beyza Kirenci’nin Filistin üzerine sorularını cevaplamış Ceran.

“El Aksa’nın en çok Şam Kapısı’ndan girmeyi severim. Her gencin kendine göre sevdiği bir el-Aksa kapısı ve üzerinde oturmayı adet edindiği bir taşı muhakkak olmalı. Filistin’in taşına, suyuna ve akıbetine sahip çıkmak bir inanç meselesidir!” (s.111)

Süleyman Ceran’ın Filistin’in Kalbi kitabını okuduktan sonra bu coğrafyaya karşı içinde küçücük bir soru işareti bile olanların tüm soruları kendine cevap bulacak. Çünkü rehberimiz hem coğrafyaya hem de Filistin davasına kendini adamış bir dava eri. Kat ettiği onca yol Filistin özgür olsun diye atılan sağlam adımlardan başka bir şey değil.

HABERE YORUM KAT