1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Esed'le konuşarak göçmenlerin gönderileceği düşüncesi fantezidir
Esed'le konuşarak göçmenlerin gönderileceği düşüncesi fantezidir

Esed'le konuşarak göçmenlerin gönderileceği düşüncesi fantezidir

İktidara yönelik Suriyeliler üzerinden bir baskı aracı oluşturmaya ve provokasyonlara aracılık eden siyasilerin söylemleri fantezi olduğu kadar gerçekleri de yansıtmıyor.

24 Haziran 2022 Cuma 14:22A+A-

Türkiye'de Suriyeliler tarafından kurulmuş yaklaşık 75 sivil toplum kuruluşu olduğunu aktaran Independent Tükçe, Harmoon Çağdaş Araştırmalar Merkezi Genel Müdürü Samir Seyfan'la gerçekleştirdiği röportajda Türkiye'de Suriyelilere karşı yürütülen kara propagandaları ve Suriye gerçekliklerini ele alıyor. 

Türkiye'de faaliyet yürüten Suriyeliler tarafından kurulan kuruluşların genel amacı göçmenlerin karşılaştıkları sorunlar başta olmak üzere Suriye'de yaşananlara bir şekilde dikkat çekmek.

Suriyeli aydın ve girişimcilerin buluşma adresi olan Harmoon Çağdaş Araştırmalar Merkezi, Suriye sorunuyla ilgili siyasi, sosyal ve entelektüel çalışmaların üretimine ve ülkede devam eden çatışmanın olası sonuçlarına odaklanan bağımsız, kâr amacı gütmeyen bir araştırma kurumu. 

İstanbul Fatih ve Bayrampaşa'da ofisleri bulunan merkez, Katar tarafından destekleniyor. Kültürel ve bilimsel çalışmalar yürüten merkez; etkinlik, sempozyum, panel ve kongreler düzenleyerek Suriye'ye dikkatleri çekmeye çalışıyor.

Türkiyeli ve Suriyeli akademisyen ve gazetecileri bir araya getirip Suriye meselesi üzerine kafa yoran ve çözüm önerilerinin ortaya çıkmasına gayret eden merkez, Kalemun isimli bir dergi de çıkarıyor.

Çağdaş Araştırmalar Merkezi Genel Müdürü Samir Seyfan ile geri dönme konusu başta olmak üzere göçmenlere yönelik politikaları konuşan Independent Türkçe'den Adem Demir, 35 kişilik ekibin sürekli görev yaptığı merkezin önümüzdeki sene İstanbul'da uluslararası akademisyenlerin katılımıyla büyük bir kongre gerçekleştireceğini ifade aktarıyor.

Samir Seyfan'la gerçekleştirilen röportajın ilgili kısımlarını iktibas ediyoruz.

"4 bölge 4 güç tarafından kontrol ediliyor"

Suriye meselesiyle ilgili çalışmalar yürüten araştırma merkezinin yöneticisi olarak vatanınızda yaşananları nasıl görüyorsunuz?

Suriye meselesi çok etkenli, karmaşık bir konudur. Bu nedenle ülkenin geleceğine isabetli bir projeksiyon tutmak güç. Gün geçtikçe de daha da komplike bir hale dönüşüyor. Bunu en önemli sebebi birden fazla güce ait askeri unsurların ülkede bulunmasıdır. Bundan dolayı ülkenin gidişatına yönelik birçok net durum tespitinde bulunmak mümkün olmuyor.

Suriye'de şu anda dört gücün kontrol altına aldığı bölgeler var. Birisi rejim güçleridir. Rejim, ülkenin yüzde 60'ını kontrol ediyor. 12 milyon kişi Şam rejiminin kontrolündeki bölgede yaşıyor.

Fırat'ın doğusundaki toprakların yüzde 23'ünü PYD kontrol ediyor. Burada 3 milyon Suriyeli yaşıyor.

İdlib bölgesi var. Buranın kontrolü ise Heyet Tahrir Şam'da (HTŞ). Burada 3 milyondan az bir nüfus yaşıyor.

Bir de Türkiye ile birlikte hareket eden Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) hakim olduğu bölge var. Fırat'ın batısı olarak ifade edilen bu topraklarda ise 1 milyon 700 bin kişi yaşıyor.

Suriye'de 20 milyondan fazla insan ikamet ederken, Türkiye'de 3,5 milyondan fazla insan barınıyor. Lübnan, Ürdün ve Irak'ta ise toplamda 2 milyon 300 bin kadar Suriyeli var. Amerika ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de yaşayan Suriyeli sayısı azımsanmayacak bir nitelik arz ediyor.

"Suriyeliler isteyerek ve keyfi ülkelerini terk etmediler"

Suriye meselesi, küresel bir soruna dönüştü. Suriyeliler kendi özgür iradeleriyle ve keyfi olarak yurtlarından çıkmış değillerdir. Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak'a gidenler, sığınma duygusuyla zorunlu göç etti.

Suriye halkı, Türkiye misafirperverliğini hiçbir zaman unutmayacak. Bu büyük kitleler halinde gerçekleşen hızlı göç akının gidilen ülke toplumlarında sorunlara yol açtığını kabul ediyoruz. Ancak negatif duruma karşılık Suriyelilerin gittikleri ülkelere artı değer de kattıkları da bir gerçektir. Bu göçün sadece negatif değil uzun vadede pozitif sonuçları da olacaktır.

Türkiye, Lübnan ve Ürdün'deki Suriyelilerin büyük ekseriyeti eğer şartlar normalleşirse evlerine ülkelerine geri dönerler. Bunlar dönmek istiyorlar. Biz bunların yakinen biliyoruz.

Bu tür anlatımlar olduğunda herkes doğal olarak 'niye gitmiyorlar' diye soruyor.

Mevcut ortam geri dönüşe uygun değil. Aksine iticidir. İnsanların can güvenliği yoktur. Suriye yönetimi, şu anda hem ekonomik hem de güvenlik açıdan yaşanabilir bir ortam sunmuyor.

"Siyasi partilerin Esed ile anlaşma düşüncesi bir hayaldir"

Türkiye'de resmi makamlar Suriyeli sığınmacıların bir kısmının gittiğini açıklandı. Geri kalanlar, neler olursa ülkelerine döner?

Suriyeli sığınmacı değil bir işadamıyım. Bugün ülkeme dönmek için uygun ortam oluşursa hiç düşünmeden dönerim.

Şam yönetiminin olaya yaklaşımının daha iyi anlaşılması için tipik bir örnek vermek istiyorum. Bugün Lübnan'dan 1 milyona yakın Suriyeli yaşıyor. Lübnan yönetimi, Şam yönetimine çok yakındır. Birlikte hareket ederek güvenlik politikaları da oluşturmaktalar. Lübnan yönetimi, Suriyelilerin geri dönüşü için müthiş çaba harcıyor. 1 milyonun hepsi değilse bile birkaç bininin geri dönmesini arzu ediyor.

Lübnan'daki Suriyelilerin geneli çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyor. Onun için hepsi topraklarına kavuşmak istiyor. Ayrıca Lübnan'da yaşam koşulları çok değişti ve her geçen gün zorlaşıyor. Bu nedenle gitmek istiyor Suriyeliler. Fakat Şam yönetimi hiçbir şekilde bunların geri dönüş konusunda Lübnan'a yeşil ışık yakamadı. Hiçbir şekilde Suriyeliler ülkelerine dönemedi.

Giden Suriyelilerin de -ki bizde kayıtları var- hepsi cezaevlerine konuldu, işkenceye uğradı. Bu ortamı yakından takip eden Suriyeliler için Şam yönetimi asla, ‘buyurun gelin' demez. Siyasi partilerin burada söyledikleri gerçek bir hayaldir. Şam yönetimiyle siyasi partilerin bir anlaşmaya varmaları gerçek bir fantezidir.

"Rejim ve PYD geri dönüşe engel çıkarıyor"

Şam yönetimi niye geri dönüşe kapalı?

Bilindiği gibi Lübnan yönetimi Hizbullah ağırlıklıdır. Bunlar Şam ile beraber çalışabiliyor. İran yanlısı bu güç, birçok açıdan Beşşar Esad ile anlaşabiliyor.

İkincisiyse Ürdün Kralı da ülkesindeki Suriyelilerin gitmesini istiyor. Ürdün de defalarca çalışma yapıp teşebbüste bulunmasına rağmen Suriyeli göçmenlerin geri gönderilmesi konusunda hiçbir sonuç elde edemedi.

Irak'ta yaklaşık 350 bin Kürt asıllı Suriyeli var. Kürtler, topraklarına dönmek istiyor. Fakat PYD buna müsaade etmiyor. Bu tablo Suriyeli göçmenlerin geri gönderilmesinde kimin engel çıkardığını ortaya koyuyor.

"Şam yönetimi mültecileri meşruiyet kazanmak için malzeme yapıyor"

Şam yönetiminin buradaki amacı nedir?

Göç etmek zorunda kalanlar, yaşadıklarından ötürü doğal olarak Şam yönetimine düşmanlar. Bunlar geri döndüklerinde Şam yönetimi için ciddi tehdit oluşturacak.

Her ne kadar şu anda Suriye'de eskisi gibi savaş, bombalama yoksa da başka bir durum var. Suriye ekonomisi çökmüş durumda. Ülkede yakıt yok. Elektrik günde bir saat veriliyor. Sağlık sistemi tamamıyla bitmiş. Orada yaşayanlar açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. Bu sıkıntılarla boğuşan Şam yönetimi, geri dönenlerin daha büyük bir maliyet getireceğini biliyor.

Geri dönmeyle birlikte hükümete baskı artacaktır. Bu durumda hükümetin ayakta kalma durumu kalmayabilir. Bu işin bir de siyasi yönü var. Şam yönetimi mülteci meselesini sürekli canlı tutmak istiyor.

Şam, göçmen meselesi bir baskı aracı olarak kullanıyor. Meşruiyetini mültecileri malzeme yaparak sağlamak istiyor. Türkiye'deki bazı siyasi partilerin Esad ile diyalog kurularak göçmenlerin geri gönderebileceklerini savunmaları gerçek bir fantezidir. Suriye'de yaşayanlar kaçıp kurtulmanın planlarını yaparken, göç etmiş ve hayatta kalmış insanlar niye geri dönmek istesin ki.

"Suriyelilerin ülkeye katkısı karartılıyor"

Geri gönderilme konusunda Türkiye'de yaşanan tartışmaların benzeri Ürdün, Lübnan ve Irak'ta da yaşanıyor mu?

Suriye halkı ile Ürdün ve Lübnan halklarının ortak özellikleri çok fazladır. Öncelikle bu halklar akrabadır. Aynı ırktanlar. Aynı dili ve kültürü yaşıyorlar. Siyasi anlamda ise Ürdün ve Lübnan'da sağlıklı bir demokrasi yok. Muhalefetin açık seçik Suriyeliler üzerinden bir gündem yaratıp hükümetlere yönelik bir baskı oluşturma ve bir provokasyona neden olma gücü ve özgürlüğü yok. Ama Türkiye'de tablo daha farklı.

Hem kültürler farklı hem de buradaki göçmen sayısı diğer ülkelerden çok daha fazla. Bu nedenle Türkiye'deki bazı siyasi oluşumlar göçmen sorunu üzerinden oy toplama hesabına girmiş durumdalar. Bunun içinde göçmen konusunu sürekli kaşıyanlar var.

Türkiye'deki Suriyeli varlığın, ülkeye kattığı önemli noktalar karartılıyor. Sadece negatif konular konuşuluyor. Negatif konuların hepsi de olağan ve anlaşılabilir ama maalesef ağır faturayı sadece biz ödüyoruz.

Zaman zaman gündeme gelen olaylar nedeniyle bir korku yaşıyorlar mı?

Bana ‘Suriye dışında nerede yaşamak istersiniz?' diye sorulduğunda hiç tereddütsüz Türkiye diye cevap veririm. Çünkü, ortak değerlerimiz çok fazla.

Türkiye dışında bir başka ülkede yaşama imkanım da var. Ailem Almanya'da ikamet ediyor. Oraya gidebilirim. Fakat Türkiye'yi tercih ettim. Eğer sorunlar çoğalırsa ve durum provokasyon tehlikesi daha da büyür ve şiddetlenirse Suriyelilerde tabii ki endişe ve korku başlar.

"Suriye meselesinden provokasyon Türkiye'nin çıkarına değil"

Peki böyle bir durumda Türkiye'yi terk eden olur mu?

Öncelikle böyle bir durum yaşanırsa benim gibilerin yanı sıra doktorlar yatırımcılar, girişimciler ve terk etme gücü ve imkanı bulunanlar her şeyi bırakıp gider. Bu, Türkiye'yi çok olumsuz etkiler. Çünkü sosyo-kültürel yapısı düşük olan kitlede sorunların şiddete dönüşme olasılığı yüksektir. Biz burada nispeten daha homojen bir ortamdayız. Dediğim gibi sorunlar daha da çoğalırsa terk etme gücü olan ve üreten kesim Türkiye'yi terk eder. Böyle olunca buradaki sosyal tablo daha da dramatik bir hâl alacaktır.

Onun için şunu söylüyorum: Suriye meselesinden provokasyon yaratmak kesinlikle Türkiye'nin çıkarına değildir. Şunu ifade edeyim: Şimdiye kadar çok büyük bir korku ve endişe oluşmadı. Sosyal medya aracılığıyla çok fazla abartılan meseleler üzerinden tabii ki Suriyeliler belli çekinceler yaşıyor. Tabii geçmişte daha huzurlu yaşıyorlardı fakat bu yönlü propagandalar nedeniyle belli bir tedirginlik oluşmuş durumda.

"Ev kiralamaları ve çalışma koşulları güçleşti"

Tedirginliği oluşturan hususlar neler?

Bir kere geçmişe kıyasla ev kiralamaları zorlaştı. Çalışma koşulları çok güçleşti. Bir kısım Suriyelinin kimlik nedeniyle ulaşımı adeta imkansız hale geldi. Suriyeliler asgari ücretin altında bile çalışmak zorunda kalıyor. Geri gönderilme söylemleri tedirginlik oluşturuyor.

Örneğin burada yaşayan Suriyeliler, kuzeydeki bazı yerlere yerleştiriliyor. Bunu doğru bulmuyoruz. Bablı birisinin Bab'a, Afrinlinin Afrin'e ya da Humuslunun yine kendi yerleşim yerine gitmesi gerekiyor.

Türkiye yarım milyon kadar Suriyeliyi geri gönderdi. Fakat onlar gittikleri yerlerde çalışamıyorlar. Hayatta kalabilme koşullarının oluşturulması lazım. Tabii ki demografik anlamda sağlam bir stratejinin hayata geçirilmesi gerekiyor.

"Burada yaşayan Suriyeliler, Türk hazinesinden bir şey almıyor"

Kendinizden örnek vererek Türkiye'ye katkı sunan Suriyelilerden bahsettiniz. Ancak algı çok farklı. Aksine gelenlerin katkıdan ziyade yük oldukları ifade ediliyor. Suriyelilerin ne kadarı ne tür bir katkı sunuyor?

3,5 milyon Suriyelinin önemli bir bölümü Türkiye'de çalışıyor. Ancak sadece yüzde 10 oranındaki Suriyelinin çalışma izni var. Büyük bölüm kayıt dışı çalışıyor. Sonuçta bir şekilde üretime katkı sunuyorlar.

Yaklaşık 2 milyon Suriyeli bir şekilde çalışarak Türkiye'nin ekonomisine katkı sunuyor. 15 bin Suriyeli iş insanı Türkiye'de faaliyet gösteriyor. Bunlar istihdam sağlıyor. Bunun dışında binlerce küçük yatırımcı faaliyet yürütüyor.

Lütfen şunu okuyucularınıza iletin: Türkiye hükümeti, Suriyelilere para vermiyor. Türkiye hükümeti, uluslararası kurumların desteklerini Türk kuruluşlar aracılığıyla Suriyelilere iletiyor. Burada yaşayan Suriyeliler, Türk hazinesinden bir şey almıyor.

"Türkiye'de bazı siyasiler, ırkçılık konusunu kaşıyor"

Yakın gelecekte Suriye sorunu çözülür mü?

Bir iş insanı ve iktisatçı olarak gördüklerimden, yaşadıklarımdan ve edindiğim tecrübelerden hareketle cevap vereyim: Yakın gelecekte Suriye meselesinin çözümünü pek mümkün görmüyorum. Rusya, Amerika, İran gibi güçlerin ortak iradesi ne zaman tecelli eder bunu kestirmek çok güç. Halihazırdaki Türkiye'nin çıkarı tabii ki çok önemli. Türkiye bölgenin önemli bir gücüdür. Bu güç geçmişteki çok uluslu özelliğinden kaynaklanıyor.

Türkiye, Avrasya ve Afrika özelinde takdire şayan politikalar izledi. Ancak Suriye meselesine gelince Türkiye'de bazı siyasiler ırkçılık konusunu kaşıyor. Bazı siyasi güçler bu ırkçılık hususuna kaşımaktan vazgeçerlerse ve kendi vatanperverliklerini daha fazla ifade etmiş olurlar. Bu ülkenin çıkarı Suriyelilerin huzur içinde kalıp Türkiye'ye artı değer katmalarından geçiyor.

HABERE YORUM KAT