1. YAZARLAR

  2. Sibel Eraslan

  3. Ekmek adamı çarpar mı? “G.D.O.”
Sibel Eraslan

Sibel Eraslan

Yazarın Tüm Yazıları >

Ekmek adamı çarpar mı? “G.D.O.”

14 Haziran 2009 Pazar 00:39A+A-

Şimdilerde pek işitilmese de çocukluğumuzda ihtiyar ninelerden çok duyardık: Ekmek kırıntısının üzerine basmayı, büyük bir hürmetsizlik, büyük bir uğursuzluk sayarlardı yaşlılarımız…

Ekmek, nimetlerin en büyüğü olduğu için saygıdeğerdi. Onunla yemin içerdi tüm gariban bildiklerimiz. “En alttakilerin” telaşa kapıldıklarında gayrı ihtiyari söyleye geldiği bir antiçme töreni gibiydi, içinde ekmek geçen tüm cümleler, ama en çok da şu: “Ekmek Kur’an çarpsın ki ben yapmadım, beyim” diye dil döker, kendi masumiyetlerine Allah’ın mukaddes sözü yanı sıra ekmeği de şahit tutarlardı aramızdan en güçsüzlerimiz…

Adına “GDO” diyorlar. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar anlamında… İlk başlarda verimi arttırmak, zırai üretimi canlandırmak, tarımsal hastalıklara karşı direnç, tohumların iklim koşullarına dayanıklılığı gibi iyi niyetlerle başlayan genetik araştırmalar, bugünün devasa tarım kartellerini kurdular tüm yeryüzünde. Günümüzde tohum kapitalizmine mahkûm bir haldeyiz tüm dünya insanları olarak…

Mısırın, buğdayın, kavunun, karpuzun, hemen her türlü bitki ve tarımsal gıdanın genetik şifreleriyle oynanmış durumda. Türkiye gibi gıda dışalımlarında ciddi genetik kontrol yapmayan ülkeler için, durum daha da vahim. Hem ithal edilen hormonlu gıdalar kontrolsüz bir şekilde tüketime sunulurken sağlığımızla oynuyorlar… Hem de daha radikal anlamda, ithal edilen genetiği değiştirilmiş tohumlarla, tarımsal çeşitliliğimizi katlediyorlar. Genetiği değiştirilmiş tohumlar kısır olduğu için, gün gelecek doğal tohum ortadan kalkacak, çiftçilerimiz tamamiyle büyük tohum kartellerinin kölesi haline getirilecekler…

Belki abarttığımı düşüneceksiniz. Ama bunun en çarpıcı örneklerden birisi “Basmati” tohumunun başına gelenlerle ilgili. Eskiden beri menşei Hindistan olan “Basmati” adındaki çeltik tohumunun patenti, bugün Teksaslı bir şirket tarafından satın alınmış ve adı “Texati” olarak değiştirilmiştir. Hindistan’a ait olan bu çeltik, artık Teksaslı bir şirketindir ve bu tohumu ekmek isteyenler ancak bu şirketten satın almak zorundadırlar.

Trajik diğer çelişki ise şu: Dünya çapında tohum tekelini elinde tutan zirai şirketler, aynı zamanda zirai ilaçlama endüstrisini de ellerinde tutuyorlar. Her yaz yaşadığımız “kene” facialarını hatırlatırım bu bağlamda. Genetik verim artışı adı altında fıtri dengesiyle oynanmış ve bozulmuş tabiatta bu tür facialara hazır olmalıyız. Ama unutmayalım ki yaşanan biyolojik bu tür facialar, tarım-biyoloji tekellerinin kurguladığı facialardır…

Bu, insanlık suçudur…

“Bebek mamalarında kullanılmayacak kimse endişe etmesin” dedi Hükümet sözcüsü Sn.Cemil Çiçek… Genetiği değiştirilmiş tohumlarla ilgili yasa tasarısı bağlamında sarf ettiği bir cümleydi bu. Peki aynı bebeğin annesi sözkonusu olduğunda genetiği hormonlarla değiştirilmiş besin maddeleri için ne söyleyeceğiz? Aynı bebeğe annesinden emdiği sütle intikal etmeyecek mi hormonal yapısıyla oynanmış gıdalar?

AB, genetiği ile oynanmış tohum ve gıda konusunda oldukça hassas. Amerika’ya milyonlarca dolar tazminat ödeme bahasına hormonlu et alımını yasaklamış bir Avrupa var karşımızda mesela… Oysa hem hayvani hem bitkisel gıdalar konusunda tam bir kontrolsüzlük hakim bizim toplumumuzda…

Meselenin ticari ve siyasal yönüne metastas yapmış vahşi kapitalizm gözüyle bakabiliriz… Ama bir de kutsala dair haddi aşma bağlamında değerlendirilmelidir tohum genetiği meselesi… Eskilerin hürmetsizlik edersek çarpılırız diye korktuğu ekmek, bugün yeryüzünden kalkmak tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yere düşmüş ekmek kırıntılarını yerden alıp öptükten sonra alnına koyan çocukları da bulamamak anlamındadır bu…

Meclis’in geçirmekte ısrar ettiği tohumculuk yasası çerçevesinde; sadece verim ve kâr marjları değil, insan sağlığı, ekolojik denge ve etik değerler de dikkate alınmalıdır. Biz, tohumculuk yasası karşısındaki endişelerimizde, sadece antikapitalist reflekslerle değil kültürel etik değer dünyamızı da işaret ederek; “dikkat” diyoruz…

Gerçi naif ve garibanlara has bir çekincedir ama tekrar ediyoruz:

“Ekmek Kur’an hakkına aman dikkat ediniz beyim, ekmek çarpar adamı!”...

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT