1. YAZARLAR

  2. AHMET MARUF DEMİR

  3. Diyarbekir: Kamera Arkası
AHMET MARUF DEMİR

AHMET MARUF DEMİR

Yazarın Tüm Yazıları >

Diyarbekir: Kamera Arkası

19 Eylül 2018 Çarşamba 22:05A+A-

Dışarıdan bakınca internet cafe sanırsınız. Kapıdan içeriye doğru şöyle bir başınızı seğirttiğinizde ise bütünüyle her yerin duman altı olduğunu görürsünüz. Belli yani, bahis oynatıldığı aşikar. Bu meşgale esnasında "kapalı alanda sigara içmek" yassağ afişini görene zaten aşk olsun. Dahası ise malum. Orada oluşan şer yumağı çoğu vakit mahalleyi rahatsız eder vaziyette. Daha dün gece... Patırtı kütürtü, sinkaflı küfürlü kavgalar gırla.

Kimi zaman iş yerinin önüne, (iş yeri demek zorundayım herhalde. sonuçta netten bahis yasallaştı!) dışarıya iskemle atıp oturmalar filan olunca; bundan da mütevellit mekanın sahibini bir iki kez uyarmıştım. Mekânın sahibi az çok kimliğimi tahmin ettiğinden de olsa gerek tartışmaya girmemiş, bana karşılık vermemişti. Hatta o vakitten sonra ben ne zaman eve doğru yol alıp iş yerinin önünden geçsem ve o da beni görse hep yüzünü çevirmişti.

Bu karşılaşmalarda ellerinde bazen tomar tomar paralar görürdüm. Cigarası desen sürekli ağzında... İş yeri önündeyse birde lüks araçlar. İşin özü; emeksiz, alın teri dökmeden para kazanma hırsı olanların iştahını artırıcı her ne varsa hepsi var kendisinde. Ama dedim ya; yine de ne zaman beni görse yüzünü çevirirdi! Haliyle yanında çalışan gençler de vardı. Bir de kendisine iç çamaşırlarına (argo tabiri burada kullanmıyorum. anladınız siz onu!) kadar borçlanmış olanlar... Bir işaretiyle bu kişilere beni dövdürebilirdi galiba, herhalde, netekim. Ama dedim ya; bunun yerine beni ne zaman görse hep yüzünü çevirirdi! Hatalı olduğunun farkındaydı mıydı? Ya da suçlu, günahkar.... Herkesin kendisinin ne mal olduğunu bilmesi mütekabilinden... O da bildi mi, bilmedi mi işin o kısmını ben bilmem. Lakin öyle ya da böyle gitti işte!

Nereyi mi?

Geçen gün yine cafe'de, yani bahis yuvasında otururken aniden başı önüne düşmüş. Kendisini hemencecik özel aracına, özel aracıyla da özel bir hastaneye kaldırmışlar. Acil müdahale edilmiş ve serum takılmış. Çok geçmeden ağızdan kan kusmalar filan ve değişmeyen tek gerçek ölüm, ölümü gerçekleşmiş. "Ölenin arkasından ya susun ya da iyi konuşun" diyor Efendimiz. Konu ölenle açıldı malum. Allah taksiratını affetsin. Hem yaşamı hem ölümü üzücü. Sonumuz olmasa keşke böyle. O kabilden.

Peki, şimdi ben bu gerçek hayat hikayesini kısacık bir şekilde niye anlattım. Onunda cevabını hemencecik yazıvereyim şuraya. Bugüne kadar bu gibi işlerle uğraşanlar içinde duyduğum bilmem kaçıncı ölüm haberi olduğundan desem mesela... Şehrimde, D.Bekir'imde kolayından para kazanma, zengin olma hayali almış başını gidiyor da ondan desem... Heyhat! Uyuşturucu satıcılığından kredi kartı kırdırıcısına; bahis oynatıcısından, kumarhane işleticisine; fuhuş yaptırıcısından tefecisine kadar hepsi, ya manen ya da madden ölüyor, bitiyor, tükeniyor da ondan desem ya da... Yazık ki ne yazık. Hem bu yollara tevessül edenlere, rüşvetle aynasızlara yol verenlere, hem de bu yolları kapamak için kılını kıpırdatmayanlara, rüşvetle olan bitene göz yumana... Çok yazık da ondan desem!

Sizler gün görmüş insanlarısınız. O yüzden de izlemiş ve görmüşsünüzdür. D.Bekir'de yapılan sosyal bir deney vardı hani. O deneyde sokakta kalmış biri kalacak yer arıyor ve D.Bekir'in, yani şehrimin yiğit gençleri de onu misafir etmek için çırpınıyordu. Ne güzeldi değil mi? Gurur vericiydi. Sevindiriciydi. Ruhu okşatıcı. Bir o kadar da aldatıcı. Özellikle de D.Bekirlileri kandırıcı... Evet, bir anlığına bütün ülke sathında örnek gösterilecek bir şehir olmak çok lezizdi. Dadından yenmezdi. Hele o gençlere sahip olmak ayrı bir müthişti. Fakat, aynı gençlerin o sosyal deney dışında, kameranın hemen sol çaprazında veya arkasında çırpınıyor oluşunu bilmemek de vahimdi. Geçen yıl Yeşil Yıldız Derneği Başkanı Sayın Yahya Öger'i programımızda ağırlamıştık. Kendisi bizlere resmi rakamlara göre D.Bekir'de 20.000 madde bağımlısının olduğunu, gayri resmi rakamlara göre ise bu sayının 100.000'lere vardığını söylemişti de kanımız donmuş, dudağımız uçuklamıştı. Sonraki üçüncü cümle için uyarıdır! Yazıyı bitirmeye şunun şurasında ne kaldı. Yazıyı okumayı bitirdikten sonra lütfen bakınız. Diyarbekir'de geçen gerçek bir hikayenin yönetmen Feyzi Baran eliyle filmleştirilmiş ve Diyarbekirli yetkililer nezdinde itibar görmemiş halinin fragmanı: https://youtu.be/ABeb1YONlIE Bitti mi? Elbette bitmedi. Alın bu da zift üstü zehir zıkkım tadında... Günde ortalama 70-90 arası hırsızlık ve bunun yanında eşantiyon olarak 15-20 arası kapkaççılık... Tekrar hatırlatayım. Bütün bunlar "insanı mert, gömleği ipek" dediğimiz Diyarbekir'imde, yani şehrimde oluyor. İlçelerini, mahallelerini geçtim. Şimdi o şehrin her sokağında üç hane kol geziyor: Fuhuşhane, kumarhane, bahishane. Bunu da söylemezsem olmaz. Yine bu şehir ki daha geçen gün... Sosyal medyada tıklanma alma maksadıyla keke Memed'e zıkkımın kökünü içire içire katlediyor!

Bitirirken... Öyle bakmayın dalga geçer gibi kelimelerime. Vallahi hepsi ok misali yüreğime saplanıyor birer birer. İnanır mısınız bilemem. Lakin ben bunları yazarken inanırım kendime. Ve beni en iyi yine ben anlarım bu yüzden. Kimse kusura bakmasın. Ukalalık olarak da algılamasın. Şecerem aha da budur: Ben u Sen'de doğdum. Surlar'da yürüdüm. Hevsel'de erik yedim. Dicle'de yüzdüm. Küpeli'de kafamı kırdım. Bağlar'da büyüdüm. Sağlık ocağında qıti sattım. Körhat'ta bıçaklandım. Güvercinlerin peşinden koştum. Doksanlarda silah sesleriyle uyandım. Büyüklerimin, karagözlüklü cellatlar eliyle sokak ortasında nasıl tokatlandığını bile gördüm. Gele gele sonunda böyle bir yazının yazanı oldum. Dün çocuktum. Kimse duymadı isyanımı. Bugün büyüdüm yine duyan olmuyor sesimi. Durum bundan ibaret. Ben söyledim hem de yazdım. Sizin üzerinize de bu yükü bıraktım. Ya altında kalırız hep beraber eziliriz ya da güzelliği çoğaltmak çok mu zor? Hep beraber seviniriz!

Yetkililere bu hususta gece gündüz seslenmemize rağmen maalesef tınlayan olmuyor. Umarım sizler bir şekilde kulak verirsiniz de en azından bu zamanın gençleri için bir iyilik yapmış oluruz. Bir iyilik hareketi oluştururuz.

YAZIYA YORUM KAT

6 Yorum