1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Diyanet’i Atatürk Sopasıyla Terbiye Etmeye Çalışmak!
Diyanet’i Atatürk Sopasıyla Terbiye Etmeye Çalışmak!

Diyanet’i Atatürk Sopasıyla Terbiye Etmeye Çalışmak!

Konjonktürü lehlerine değerlendiren resmi ideoloji savunucuları Kemalist dayatmacılığı her alana taşıma çabasındalar. Diyanet de öncelikli hedefler arasında.

29 Ekim 2019 Salı 10:14A+A-

HAKSÖZ-HABER

Milliyetçi-devletçi atmosfer ‘yeni Türkiye’ iddiasını her geçen gün biraz daha aşındırırken, klasik resmi ideoloji tapıcılığı gemi azıya almış halde. Resmi ideoloji ikonlarını dayatma çabaları hemen her vesileyle arz-ı endam etmekte. Siyaset, medya, eğitim, güvenlik, her alanda boğucu bir kuşatmaya dönüşen bu tutumun hedefinde camiler ve Diyanet de özel bir yer tutmakta. Mustafa Kemal’in adının hutbelerde geçmemesi üzerinden kopartılan cayırtıya şimdi de mahyalar eklendi. İBB’nin Diyanet’e mahyalarda 29 Ekim’le ilgili kutlama mesajı asılması talebi laik bir dayatmaya dönüşme yolunda. Diyanet’i sıkıştırmaya, hizaya getirmeye yönelik beyanlar bu yüzden yoğunlaştırılmakta.

Konuya ilişkin bir yazı kaleme alan Odatv yazarı Müyesser Yıldız geçmişte mahyalara asılan ırkçı-cahili ifadelerin sorun olarak görülmezken Fethullahçılığın revaçta olduğu ve Açılım Sürecinin devam ettiği konjonktürde engellendiğini iddia etmiş. 2009 yılında İstanbul’da selatin camilere Valilik kurulunun yönlendirmesiyle Vakıflar Müdürlüğü tarafından asılan mahyalar üzerine yaşanan tartışmayı hatırlatmış.  Odatv yazarı resmi ideolojik şiarların mahyalara taşınmasının İslami kimliğin camilerde dahi baskılanması olduğu gerçeğini görmezden gelerek, özetle “madem Fethullahçılık çökertildi, Açılım Süreci de bitti, fabrika ayarlarına dönebiliriz” diyor.

Sürecin nereden nereye geldiğini özetleyen söz konusu yazıyı iktibas ediyoruz:

İmamoğlu Mahya Yasağının Mucitlerini Biliyor mu?

Yarın en büyük Milli Günümüz Cumhuriyet Bayramı'nın 96'ıncı yıldönümü.

Bir Cumhuriyet kurumu olan ve bizzat Atatürk tarafından kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, Cuma hutbelerinde hem milli günlerimizi hem de Atatürk'ü anmaması ise ülkemizin acı gerçeği.

Geçtiğimiz 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda yine bu tablo yaşandı. Eleştiriler üzerine AKP Sözcüsü Ömer Çelik, şu açıklamayı yaptı:

“Diyanet İşleri Başkanlığı önemli bir kurumdur. CHP'nin, Diyanet İşleri Başkanlığıyla hem kurumsal, hem ideolojik bir kavgası olduğunu, ne yaparsa yapsın bu kuruma karşı ideolojik hoşnutsuzluğu olduğunu biliyoruz. Burada Cumhurbaşkanımızın da Diyanet İşleri Başkanımızı gerek kurumu yönetmesindeki performansı, gerek PKK ve FETÖ'nün propagandalarına karşı faaliyetleri sebebiyle takdir ettiğini belirtmek isterim. Atatürk konusunda herhangi bir tartışma yoktur. Ülkemizin kurucu önderidir, minnetle ve saygıyla anıyoruz. Atatürk'e saygı konusunda gereken ihtimamın gösterilmesi konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir problemi yoktur. Diyanet hassas bir kurumdur, günlük siyasi polemiklerin dışında tutulmalıdır.”

Maalesef Diyanet'in tavrı, varlığımızı ve varlığını borçlu olduğu Cumhuriyet Bayramı haftasında da değişmedi. Milli Günümüz ve Atatürk yok sayıldı.

Diyanet'e ilave olarak Ankara Valiliği'nin, Cumhuriyet haftasında “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” etkinlikleri düzenlenmesi dikkat çekti.

Nevşehir Valiliği ise CHP'nin düzenlemek istediği yürüyüşü, “Ülkemizin içinde bulunduğu hassas durumdan dolayı milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” gerekçesiyle yasakladı!..

Acaba “Başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” denirken, kast edilenler kimlerdir; Cumhuriyet ve Atatürk karşıtları mı?!.

 “FETÖ” İKTİDARDA “AÇILIM” REVAÇTAYKEN BUNLAR OLDU

Tablo bu iken; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İstanbul Valiliği İl Müftülüğü'ne ilginç ve önemli bir başvuruda bulundu.

Başvuruda, 28-29 Ekim tarihlerinde mahyalara, “Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun” yazılması istendi.

Bunun önemi, dahası talebin yerine getirilmesi veya getirilmemesinin anlamı ne mi?

Üzerinden yaklaşık 10 yıl geçtiğinden, unutmuş olanlar için anlatalım.

Ekim 2009 yılına kadar mahyalarda sadece dini günler değil, milli günler ilişkin yazılar da yer alırdı.

Son olarak 6 Ekim 2009'da İstanbul'un 86. kurtuluş yıldönümü münasebetiyle bazı camilere, “Ne Mutlu Türküm Diyene, Önce Vatan, Ordumuza Şükran Borçluyuz, Milli Birlik Esastır” yazılı mahyalar asıldı.

Malûm; “FETÖ” iktidarda, “Açılım” revaçta, TSK hedefteydi!..

Ertesi günü Zaman, Vakit ve Taraf gazeteleri, el birliğiyle bu mahyalara savaş açtı!..

Zaman, “Tarihi camilere ideolojik mahyalar” başlığını attı... “Demokratik açılım çalışmalarının aralıksız sürdüğü dönemde, asılan mahyalarda ideolojik kavramlar kullanılmasının garip karşılandığı” öne sürüldü... Bunların İstanbul Müftülüğü’nün bilgisi dahilinde hazırlandığı vurgulanıp, “Mahyalar, tek parti döneminde de (1923-1946) ideolojik mesajlar vermek için kullanılmıştı” denildi...

Vakit Gazetesi, “Kim o işgüzâr” başlığı altında, “Açılım sürecinde asılan bu mahyaların tepki çektiğini” bildirdi... Haberde, Özgürder isimli derneğin Başkanı Rıdvan Kaya'nın “Ne Mutlu Türküm Diyene” mahyasının asıldığı Süleymaniye Camii önünde protesto eylemi yaptığı ve “Bu çirkinliğe kimin, hangi gerekçeyle imza attığının ortaya çıkartılmasını istiyoruz” dediği de aktarıldı.

O vakitler hem Zaman hem Taraf'ta yazan Etyen Mahçupyan da, “Müslümanlık, Türklüğe muhtaç değil, ama Türklük Müslümanlığa muhtaç” iddiasında bulunup, “Müslümanların, Türk kimliğinden bağımsızlaşmasını” istedi.

Mahya operasyonuna doğrudan girmeyen Yeni Şafak Gazetesi ise internet sitesinde Zaman'ın haberini, “Camilerde mahya krizi” başlığıyla kullanmakla yetinirken, şunu ekledi:

“Bazı vatandaşlar, mahyalarda yer alan ifadelerin sakıncalı olmadığını, bazıları ise demokratik açılım tartışmalarını yaşandığı bir zamanda buna benzer eylemlerin ayrımcılığı körükleyeceğini ifade etti.”

Yeni Şafak’ın haberinde, “Mahyalar gece yarısına kadar ışıklandırıldığı halde, gelen tepkiler üzerine daha sonra söndürüldü” bilgisine de yer verildi.

İktidar gazetelerinin bu tepkileri üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı, “Mahyaların içeriğinden kendilerinin sorumlu gösterildiği” gerekçesiyle, aynı gün bir açıklama yaptı.

Açıklamada, “Mahyaların içeriği İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından, İstanbul Müftülüğü ile görüşülmeden belirlenmiş ve bilgi verilmeden camilere asılmıştır” denildi!..

Bu tartışmaların sonucu mu?

Yaklaşık 4 ay sonra, 2 Ocak 2010'da Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan sorumlu Devlet Bakanlığı  “Cami Yönetmeliği”ni değiştirdi. Yeni düzenlemeyle şunlar kararlaştırıldı:

- Bundan sonra valilik veya vakıf müdürlükleri mahya astıramayacak.

- Camilere asılacak mahyaların metinlerini Din İşleri Yüksek Kurulu inceleyecek.

- Sadece uygun görülen camilerde ve sadece Ramazan ayı ile dini bayram ve günlerde mahya asılabilecek.

- İllerin “Kurtuluş günü” gibi dini anlam taşımayan günlerde ise mahya kullanılmasına izin verilmeyecek.

Söz konusu değişikliği sadece “FETÖ” ve iktidar medyası değil, Hürriyet'in bile “Ordu mahyaları yönetmelik değiştirtti” başlığıyla duyurduğunu da kaydedelim.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin mahyalara, “Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun” yazılması talebine dönersek;

Bildiğimize göre, artık “FETÖ” iktidarda değil, “Açılım” zihniyeti de bitti.

Türk Milleti ve TSK alerjisi de sürmüyorsa, bu haklı ve güzel talebin can-ı gönülden kabul görmesi, gerekmez mi?

Aksi karar, başka çağrışımlar yapmaz mı?

HABERE YORUM KAT

1 Yorum