1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. Diktatöryada “Diktatör” Filmi Çekmek!
Diktatöryada “Diktatör” Filmi Çekmek!

Diktatöryada “Diktatör” Filmi Çekmek!

Larry Charles’in yönettiği "Diktatör" filmini Süleyman Ceran okuyucularımız için değerlendirdi.

01 Haziran 2012 Cuma 00:09A+A-

Süleyman Ceran / Haksöz Haber

Dünya, pek çok diktatör gördü. Her biri birbirinden farklı enteresan tiplerdi onlar. Ortak özellikleri halklarına açık açık zulüm yapmaları, dış güçlere ise olabildiğince sessiz kalmalarıydı. Ülke sınırlarının cetvelle çizildiği, kukla hükümetlerin popüler olduğu 20. Yüzyıl aynı zamanda diktatörlerin altın çağı oldu. İçinde bulunduğumuz yıllarda “Arap Uyanışı” ile birlikte teker teker yok oluyor.  

Bireysel diktatörlerden altın kaplamalı silahı, çadırı, dişi korumaları ve bol botokslarıyla dikkat çeken ve linç edilerek öldürülen Kaddafi en çok bilineni idi. Irak’ı demir yumrukla yönetip Halepçe’yi haritadan silen Saddam Hüseyin de standart bir diktatördü. Narsistliğiyle dikkat çeken Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov da anılmayı hak ediyor. “Ruhname” adlı kutsal(!) bir kitap yazan ve 15 metre yüksekliğinde altın kaplamalı heykelini yaptıran Niyazov, özel bir mekanizma kurdurarak yüzünün hep güneşe bakmasını sağladı. Bunlarla yetinmeyen diktatör, Ocak ayına, gökyüzünde bir meteora ve sayısız yere de adını verdi. Kuzey Kore Diktatörü Kim Jong-il’i ise kim unutabilir? Ölünce günlerce arkasından ağlatılan milyonlar, acaba o yaşarken ne tür muamelelere tabii tutuluyordu kim bilir!

WADİYA’DA BİR DİKTATÖR!

diktator-2.jpgDünyanın en çok güneyinin karşı karşıya kaldığı “diktatör”lük sistemini vulgar/kaba espri anlayışı ile hep dikkat çeken Sacha Baron Cohen tarafından beyazperdeye taşındı. Başrollerinde Sacha Baron Cohen, Ben Kingsley ve Anna Faris gibi dikkat çeken isimlerin yer aldığı Diktatör (The Dictator) filmi oldukça ilginç. Larry Charles’in yönetmenliğini yaptığı filmde General Aladeen (Sacha Baron Cohen) ülkesini fantezilerle yöneten, Holywood’un popüler isimleriyle birlikte olan, kendi adına olimpiyatlar düzenleyip birinci gelmek için sporcu vurabilen, anadillerde yer alan sözcükleri dahi değiştirebilen bir diktatördür. Her yere kadın korumaları ile giden General Aladeen açıkça Libya’nın devrik diktatörü Albay Kaddafi’ye gönderme yapmakta.

Barışçıl amaçlarla nükleer silah ürettiğin söyleyen Aladeen (tam burada başka bir niyeti olduğunu göstermek için muzır bir gülümsemeyi uzunca yüzünde tutar) Batı dünyasının tepkisini çeker. Birleşmiş Milletler’in nükleer denetçilerini ülkesine sokmayan Aladeen, bu durumu açıklamak için amcası Tamir (Ben Kingsley) ile New York’a gider. Bu esnada Tamir, yeğenine komplo kurup öldürmeye çalışır ve yerine dublörünü yerleştirir. Suikasttan kurtulan Aladeen, New York sokaklarında tanıştığı barış girişimcisi Zoey (Anna Faris) ile geri dönmek için mücadele edecek bir yandan da değişmeye çalışacaktır.

“BİR DİRHEM BAL İÇİN BİR ÇEKİ KEÇİBOYNUZU ÇİĞNEMEK”

Kazak vatandaşı “Borat” adlı Yahudi düşmanı, Özbek ve Çingenelere karşı ırkçı ve aynı zamanda seks düşkünü bir karakteri canlandıran Cohen’in canlandırdığı diktatör karakteri ile yine yoğun hakaretlerde bulunuyor izleyiciye. Filmin sonunda verdiği ve ABD’nin diktatör olduğunu ima eden birkaç cümle hatırına baştan sona bir rezilliğe katlanmamız bekleniyor. Bir deyim vardır, “Bir dirhem bal için bir çeki keçiboynuzu çiğnemek” diye. Aynen öyle. Filmin afişinden son dakikalara kadar Müslümanları aşağılayan, türlü hakaretlerde bulunan, dalga geçen Cohen’in tüm çabasının Amerika’yı eleştirmek olduğu, Müslümanlarla probleminin olmadığı vurgulanmak isteniyor ama anlaşılan o değil. Çünkü sizin bildiğiniz şey, karşınızdakinin anladığı şey kadardır. İzleyenlerin çoğu Cohen’in tersten mizahını anlamıyor. Belki Cohen her ikisini de istiyor; düz mantıktan giderek Müslüman eleştirisini, ters mantıktan gideren ABD göndermelerini. Böylece bir taşla iki kuş vuruyor uyanık Cohen.

Bireysel diktatörleri yerden yere vuran Cohen, küresel ve kurumsal diktatörleri es geçiyor. Lokal zulümleriyle dikkat çeken, ahlaksız diktatörleri gözümüze sokan komedyen, Vietnam’da, Irak’ta ve Afganistan’da sayısız kadına tecavüz eden, milyonların kanına girip tarihi zenginliklerini ve petrollerini yağmalayan Amerika’ya naif bir gönderme yapmakla yetiniyor. Küçük, minicik sevimli cümleler. Sevsinler. Sacha Baron Cohen’in büyük diktatörü kollayıcı, güdümlü, ahlaksız ve tutarsız filmini protesto ediyor, okurlarımızın bu yapımdan uzak durmasını rica ediyoruz. 

HABERE YORUM KAT

2 Yorum