
Diktatöryada “Diktatör” Filmi Çekmek!
Larry Charles’in yönettiği "Diktatör" filmini Süleyman Ceran okuyucularımız için değerlendirdi.
Süleyman Ceran / Haksöz Haber
Dünya, pek çok diktatör gördü. Her biri birbirinden farklı enteresan tiplerdi onlar. Ortak özellikleri halklarına açık açık zulüm yapmaları, dış güçlere ise olabildiğince sessiz kalmalarıydı. Ülke sınırlarının cetvelle çizildiği, kukla hükümetlerin popüler olduğu 20. Yüzyıl aynı zamanda diktatörlerin altın çağı oldu. İçinde bulunduğumuz yıllarda “Arap Uyanışı” ile birlikte teker teker yok oluyor.
Bireysel diktatörlerden altın kaplamalı silahı, çadırı, dişi korumaları ve bol botokslarıyla dikkat çeken ve linç edilerek öldürülen Kaddafi en çok bilineni idi. Irak’ı demir yumrukla yönetip Halepçe’yi haritadan silen Saddam Hüseyin de standart bir diktatördü. Narsistliğiyle dikkat çeken Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov da anılmayı hak ediyor. “Ruhname” adlı kutsal(!) bir kitap yazan ve 15 metre yüksekliğinde altın kaplamalı heykelini yaptıran Niyazov, özel bir mekanizma kurdurarak yüzünün hep güneşe bakmasını sağladı. Bunlarla yetinmeyen diktatör, Ocak ayına, gökyüzünde bir meteora ve sayısız yere de adını verdi. Kuzey Kore Diktatörü Kim Jong-il’i ise kim unutabilir? Ölünce günlerce arkasından ağlatılan milyonlar, acaba o yaşarken ne tür muamelelere tabii tutuluyordu kim bilir!
WADİYA’DA BİR DİKTATÖR!
Dünyanın en çok güneyinin karşı karşıya kaldığı “diktatör”lük sistemini vulgar/kaba espri anlayışı ile hep dikkat çeken Sacha Baron Cohen tarafından beyazperdeye taşındı. Başrollerinde Sacha Baron Cohen, Ben Kingsley ve Anna Faris gibi dikkat çeken isimlerin yer aldığı Diktatör (The Dictator) filmi oldukça ilginç. Larry Charles’in yönetmenliğini yaptığı filmde General Aladeen (Sacha Baron Cohen) ülkesini fantezilerle yöneten, Holywood’un popüler isimleriyle birlikte olan, kendi adına olimpiyatlar düzenleyip birinci gelmek için sporcu vurabilen, anadillerde yer alan sözcükleri dahi değiştirebilen bir diktatördür. Her yere kadın korumaları ile giden General Aladeen açıkça Libya’nın devrik diktatörü Albay Kaddafi’ye gönderme yapmakta.
Barışçıl amaçlarla nükleer silah ürettiğin söyleyen Aladeen (tam burada başka bir niyeti olduğunu göstermek için muzır bir gülümsemeyi uzunca yüzünde tutar) Batı dünyasının tepkisini çeker. Birleşmiş Milletler’in nükleer denetçilerini ülkesine sokmayan Aladeen, bu durumu açıklamak için amcası Tamir (Ben Kingsley) ile New York’a gider. Bu esnada Tamir, yeğenine komplo kurup öldürmeye çalışır ve yerine dublörünü yerleştirir. Suikasttan kurtulan Aladeen, New York sokaklarında tanıştığı barış girişimcisi Zoey (Anna Faris) ile geri dönmek için mücadele edecek bir yandan da değişmeye çalışacaktır.
“BİR DİRHEM BAL İÇİN BİR ÇEKİ KEÇİBOYNUZU ÇİĞNEMEK”
Kazak vatandaşı “Borat” adlı Yahudi düşmanı, Özbek ve Çingenelere karşı ırkçı ve aynı zamanda seks düşkünü bir karakteri canlandıran Cohen’in canlandırdığı diktatör karakteri ile yine yoğun hakaretlerde bulunuyor izleyiciye. Filmin sonunda verdiği ve ABD’nin diktatör olduğunu ima eden birkaç cümle hatırına baştan sona bir rezilliğe katlanmamız bekleniyor. Bir deyim vardır, “Bir dirhem bal için bir çeki keçiboynuzu çiğnemek” diye. Aynen öyle. Filmin afişinden son dakikalara kadar Müslümanları aşağılayan, türlü hakaretlerde bulunan, dalga geçen Cohen’in tüm çabasının Amerika’yı eleştirmek olduğu, Müslümanlarla probleminin olmadığı vurgulanmak isteniyor ama anlaşılan o değil. Çünkü sizin bildiğiniz şey, karşınızdakinin anladığı şey kadardır. İzleyenlerin çoğu Cohen’in tersten mizahını anlamıyor. Belki Cohen her ikisini de istiyor; düz mantıktan giderek Müslüman eleştirisini, ters mantıktan gideren ABD göndermelerini. Böylece bir taşla iki kuş vuruyor uyanık Cohen.
Bireysel diktatörleri yerden yere vuran Cohen, küresel ve kurumsal diktatörleri es geçiyor. Lokal zulümleriyle dikkat çeken, ahlaksız diktatörleri gözümüze sokan komedyen, Vietnam’da, Irak’ta ve Afganistan’da sayısız kadına tecavüz eden, milyonların kanına girip tarihi zenginliklerini ve petrollerini yağmalayan Amerika’ya naif bir gönderme yapmakla yetiniyor. Küçük, minicik sevimli cümleler. Sevsinler. Sacha Baron Cohen’in büyük diktatörü kollayıcı, güdümlü, ahlaksız ve tutarsız filmini protesto ediyor, okurlarımızın bu yapımdan uzak durmasını rica ediyoruz.
HABERE YORUM KAT
Sinema demek bir nevi teşhir demek. Olmadık Her filmde cinsel objeler vb. pat diye karşınıza çıkabiliyor. Gözünüzü kaçırsanız bile sizden birşeyler götürüyor o anda. Bu sinema nedir? Hepten uzak mı dursak? Gerekli mi ki?
Yanıtla (0) (0)Ayrıca Sevgili Süleyman Ceran'a da teşekkürlerimizi sunuyoruz, izlenmemesi gereken bir filme karşı, daha yeni vizyona girmişken bizi uyardı..
eli cohen,yahudiler ve amerikalıların sevgili kahramanı.Bu gün bizde dahil çoğu islam ülkesi,geri kalmışsa sorumluları,benim anlatmama gerek kalmayan,sömürgecilerdir.diktatörlükle müslümanları eleştiren,balla zehir vermeye çalışan,güya bir şeylerle bizi medya olarak etkilemeye çalışan,üstün zekalılar,lütfen kendi zekalarına göre çektikleri filmleri,kendi aralarında seyretsinler.onların saçma ve bir o kadarda 1 i 10 milyon yapan,olayı arkasından anladıklarını belli eden senaryolarına,akıllı olan insanların ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum.izlemem filmlerini,sonuçta hayvanlara hitap ediyor.porno endüstrisini bunlar kurmadı mı?Adamlar o kadar hayvanlıktanda aşağı ki,ailecek porno çekenleri dahi var.Bu yaptıkları kendilerine karşı diktatörlük değil mi?Sonuçta bedenleri yanacak cehennemde.
Yanıtla (0) (0)Ya da ,şu kadarını söyleyeyim:bu adamlar o kadar aşağı ki,para için annelerini bile satarlar ve zulüm yapmıyacaklar mazlumlara.Ben bu laflara inanacak kadar küçük değilim.Bir de kalkıp bize diktatörlük öğretecek kadar,çok bilmişler.daha islamdaki mesajların bir tanesinin zerresini dahi anlamadan müslümanları eleştirmek,hayvandanda aşağı olan ,ve kendilerini medya gücü,zulüm,baskı,şerefsizlik,kalleşlikten ve daha aklıma gelmeyen bir sürü şeylerle güzel göstermeye çalışmak ,onlara çok yakışıyor,çünkü kendilerini o kadar ifşa ediyorlar ki,makyajları yüzlerini mahvetmiş,saklandıkları şeyler çürümeye başlamış.Ha bir de film çekmişler,sanki biz onları takıyoruz.Bence bu tür filmler izlenmeli ki ,cihad eden kardeşlerimizin ne kadar insaflı insanlar oldukları idrak edilmeli.kafirlerin ve münafıkların elinden gelse müslümanları bir kaşık suda boğarlar,hatta ne gerek var?siz köleleri olursunuz,hemde öldürmezler sizi ,istesenizde.ellerine düştünüz.misal guantanamo.
Boynuzlular bize ders vermiş,ders alalım,kendilerinin bebek arabasına ettiklerinin filmlerini çekmezler ama tarihten,siyasete bir sürü film çekerler.hani nerede gerçekler?nerede gören gözün gördüklerini filme aktarma?
Hani nerde Hani nerede barbarlıklarınız?Nerede yaptığınız kahramanlıklar! ve başarıların! filmleri.işte üstünzekalıl