1. HABERLER

  2. HABER

  3. "Daha Çok Birlikte Çalışmaya İhtiyacımız Var"
"Daha Çok Birlikte Çalışmaya İhtiyacımız Var"

"Daha Çok Birlikte Çalışmaya İhtiyacımız Var"

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Bizim tasfiye olmaya, ayrışmaya, ayrıştırmaya değil, daha çok birlikte çalışmaya ihtiyacımız var" dedi.

09 Ocak 2015 Cuma 17:20A+A-

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti Bursa İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, bu kentte, 2011 yılındaki genel seçimlerden sonra ikinci il kongresini yarın yapacaklarını bildirdi.

Partisinin, kongrelerini başarıyla gerçekleştirdiğini ve il kongrelerini tamamlamak üzere olduğunu belirten Arınç, "Seçime giderken, 'Kongre yapmanın avantajları nedir, dezavantajları nedir, yapılsın mı yapılmasın mı?' tartışmalarına hiç girmedi AK Parti. CHP girdi ve ve kongre yapmaktan vazgeçti. MHP de henüz ciddi olarak kongrelerine başlamadı ama biz hamdolsun, neredeyse bine yakın ilçemizin tamamında kongrelerimizi yaptık, onun önünde, beldesi olan yerlerde, nüfusu 5 bini geçen yerlerde belde kongrelerimizi yaptık, hiçbir eksiğimiz kalmadı. Bursa olarak bunu söylüyorum, yoksa bazı illerde, bazı ilçeler kongre yapamadı, sayıları 30 civarında" diye konuştu.

Arınç, kongreleri kavgasız gürültüsüz, istişare ederek, başarıyla yaptıklarını vurguladı.

Partisinin, diğerleriyle karıştırılmaması gerektiğini anlatan Arınç, şöyle devam etti:

"Bizde esasen usul böyledir, bütün arkadaşlarımız da bunu bilirler ama bazı basın mensupları, haklı olarak da köşelerinde eleştiriler yapabiliyorlar, başka partilerle AK Parti'yi karşılaştırmak isteyebiliyorlar veya 'Şöyle olsaydı, daha iyi olmaz mıydı?' diyebiliyorlar ama biz yeni bir parti değiliz, özellikle yeni bir siyasetçi de değiliz. Yıllardan beri kendi çizgimizde siyaset yaparken, bir ilde, ilçede kongreye giderken neler yapılması gerektiğini de düşünmemiz lazım. Çünkü bir ayrılık olursa, birbirlerine karşı insanlar hasım durumuna veya çekingen duruma gelirse, partinin gücünü zayıflatmak adına bazı yanlış işler yapılırsa, bundan parti olarak zarar görebiliriz. Evet, tüzüğümüz esastır, Siyasal Partiler Kanunu da esastır ama bu esaslar çerçevesinde, bırakınız kendimize özgü yöntemlerle de iş yapabilelim. Bu yöntemimiz de danışmaktır, istişare etmektir, araştırmaktır, sormaktır."  

"Her seçimden başarıyla çıktık"

İktidar partisi olarak 13 yıldan bu yana her seçimden başarıyla çıktıklarını dile getiren Arınç, bunun bir sırrı olması gerektiğini söyledi.

AK Parti'nin kongrelerinin diğerlerinden farklı geçtiğini vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:

"Sandalyelerin uçuştuğu, bazı partilerin yaptığı gibi, herkesin birbirine küfrettiği, yerinden bağırdığı, üstüne yürüdüğü, kafasında bilmem ne parçaladığı bir kongre yapmak bize yakışmaz. Böyle bir sonuç alırsanız, arkasından partide ayrılıklar, kavgalar, çekememezlikler olur. Biz herkesin kabiliyetini ortaya çıkarmasını ve herkesi bir arada toparlayabilecek bir yönetim listesi yapmasını arzu ederiz. Eğer 2-3 liste olursa, demokrasilerde mümkündür, mutlaka da olmalıdır şüphesiz ama iki liste demek, iki gruba ayrılan insan kitlesi demektir, üç liste demek üç gruba ayrılmış kitle demektir. Bunlardan biri seçilecekse, diğer ikisinin tasfiye olması demektir. Bizim tasfiye olmaya, ayrışmaya, ayrıştırmaya değil, daha çok birlikte çalışmaya ihtiyacımız var." 

"Her seçimde 21 milyon 500 bin oy alan bir partiyiz"

Başbakan Yardımcısı Arınç, yıllardır belli bir çizgide siyaset yaptığını, bu doğrultuda istişare yoluyla adayların belirlendiğini ve herkesin o aday konusunda ittifak ettiğini dile getirerek, Milli Selamet, Refah ve Fazilet partilerinde bunun uygulandığını aktardı.

Fazilet Partisinin, 1999 seçimlerinde "küskünler hareketi"yle oy kaybettiğini anımsatan Arınç, 14 Mayıs 2000'de parti kongresinin iki adaylı yapıldığını ve Recai Kutan ile Abdullah Gül'ün yarıştığını anımsattı.

"O gün iki adaylı kongrenin mimarlarından birisi olarak ben şimdi tek aday üzerinde konuşuyor gibi olmayayım" diyen Arınç, AK Parti'de 2000 yılında Fazilet Partisinde yaşanan olay gibi bir gelişmenin olmadığını, başarıdan başarıya koştuklarını, oy oranını sürekli artırdıklarını, sadece 9,5 milyon kayıtlı üyesi olan ve her seçimde 21 milyon 500 bin oy alan bir parti olduklarını belirtti. 

"Bırakın da adam üçüncü yıldızı taksın kardeşim"

Kongrede başka birinin de aday olmasının bu işin doğasında olduğuna değinen Arınç, şöyle konuştu:

"Bunu silah zoruyla önleyecek gücümüz yok, niyetimiz de yok ama öncelikle bir istişare mekanizmasının çalışmasında, arkadaşlarımızın ittifakının nerede olacağını görmemizde fayda var. Bunu da insani ölçülerle yapıyoruz. Kimsenin elini tutmak, ağzını kapatmak, ellerini bağlamak gibi hiç yaptığımız bir şey duydunuz mu? Hayır. 'Şu arkadaşımız olursa, daha başarılı olacak gibi görünüyor' dediğimizde, bu bizim şahsi kararımız değil, istişare sonucunda verdiğimiz bir karardır. Dolayısıyla Bursa İl Kongresi'ne giderken de yapacağımız şey çok basitti. Cemalettin Torun birkaç dönemdir yönetimlerde görev almış, en sonunda il başkanlığında şu kadar aydan beri görev yapmış. Şu anda üzerinde yıldız görünmüyor ama eğer bir futbolcu olsaydı, formasının üzerinde iki tane yıldız olması lazımdı. Bu yıldızlardan biri 30 Mart'taki mahalli seçimlerde kazandığı başarıdır, ikincisi de cumhurbaşkanlığı seçiminde Bursamızın kazandığı başarıdır. Bırakın da adam üçüncü yıldızı taksın kardeşim."

Arınç, AK Parti Genel Merkezinin de "Cemalettin Torun göreve devam edebilir, başarılıdır, kendisini seviyoruz, takdir ediyoruz" görüşünde ittifak ettiğini anlattı.

Sonuç itibarıyla Torun'un, dört dörtlük bir il başkanı adayı olarak delegelere tavsiye edileceğini bildiren Arınç, "Allah hayırlı, muvaffak etsin. Bizde böyle oluyor, beğenmeyen kızını vermesin, bizim kongrelerimiz böyle oluyor ama 'Ben de varım, ben böyle bir usul tanımıyorum, demokrasi var, Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu var, ben de aday olacağım...' Gel seni alnından öpeyim kardeşim, olacaksan ol. Bu bizim şahsi kararımızdır, elbette delegemiz en doğrusuna, hayırlısına karar verir. Kızmayız, kaşımızı bile kaldırmayız, gözümüzü büyütmeyiz, yüksek sesle öksürmeyiz" ifadesini kullandı.

Bu tavsiye kararına rağmen adaylığını koyan ve seçilen bir teşkilatın feshedilmesine, 20 yıllık parlamento ve 40 yıllık siyasi hayatında hep karşı çıktığını vurgulayan Arınç, delegenin verdiği kararın arkasında olacaklarını bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın cumhurbaşkanı seçiminde en az 3 puanlık oy oranını CHP'lilerden aldığını belirterek, "CHP'nin oyları CHP'ye dönecek olursa farklı temsil gruplarının da başka tercihleri olacaksa senin kendi tabanın 6-7 arasındadır. 6-7 arasında bir tabanla seçimlere girmeye cesaretle karar vermişsen seni alkışlarım ama böyle bir sonuçla karşı karşıya kalacaksan ne olur milleti tehdit etme. AK Parti'yi hele hele hiç tehdit etme" dedi.

Arınç, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) 7 Haziran'daki milletvekili genel seçimleriyle ilgili, resmi kurumlarda çalışanların 10 Şubat tarihine kadar istifa etmek suretiyle milletvekili adayı olabileceklerini açıkladığını, resmi kurumlarda çalışmayan kişilerin adaylık sürecinin daha uzun bir zaman olduğunu söyledi. 

Milletvekili adaylığı noktasında bu dönem çok daha fazla aday adayı olacağını tahmin ettiklerini vurgulayan Arınç, "Aday adaylarımızın çok olması AK Parti'nin gücüdür, AK Parti'ye olan teveccühtür. Biz de bunu en iyi şekilde değerlendireceğiz" diye konuştu. 

Bir gazetecinin, "Bursa'da mevcut milletvekillerinden kaçı gidecek, kaçı kalacak? Ayrıca sizi bir televizyon programında izledim. Siyaseti bırakacağınızı söylediniz. AK Parti'ye karşı bir kırgınlığınız var mı?" sorusu üzerine Arınç, "Erdalcığım, bazı insanların susması daha hayırlı demek ki. Şimdi milletvekillerimizin kaçı gidecek, kaçı kalacak gibi bir soruyu, sorsa sorsa Erdal Şahan sorardı. Böyle bir soru olmaz güzel kardeşim" dedi. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Milletvekillerimizin hepsinden memnununuz, hepsi çok başarılı, performanslarını sen ölçeceksin. Maşallah, performans ölçer bir gazetede de yayınlanmaya başladı. Kocaman kocaman yazılarla herhalde her sayısında 2 milletvekilimizi değerlendirecek. Ben Bursa basınını senin yazıların da dahil olmak üzere su içer gibi okuyorum her gün. Ya, performans ölçmeye başladı bazı gazetelerimiz Nehir miydi ismi bilmem? İsterseniz bazı harfleri değiştirerek konuşayım. Performanslarını ölçüyor milletvekillerimizin. Mikomlar var, milletvekili izleme komiteleri. Onlar da ölçecek ama esas partimizin yapacağı değerlendirme önemli. Vatandaşa sorduğumuz zaman, vatandaştan aldığımız izlenim değerli. Bakın, kabul edersiniz, etmezsiniz ama size bir milletvekiliniz olarak milletvekillerinin de yaşça ağabeyi konumunda biri olarak söyleyeyim. Milletvekillerimizin hepsi, biz 11 kişiyiz parlamentonun en saygın, en çalışkan, en gayretli insanlarıdır. Kendilerine verilen görevleri yerine getiren kişilerdir. 11'inin arasında da bir ihtilaf, bir çekişme yoktur. Bazı yerlerin iki milletvekili vardır, birbirlerini yerler, 3 milletvekili vardır birbirleriyle konuşmazlar. Bizim 11'imiz var 5'i bir yerde gibi. 11'i bir yerdeyiz biz. Hamdolsun konuşuruz, otururuz, Bursa'nın sorunlarını birlikte takip ederiz. Herkes kendi komisyonunda başarılı çalışmalar yapar. Genel kurulun en devamlı milletvekilleri bizim milletvekillerimizdir. Bu bizim Ankara'da parlamentoda gördüğümüz ama Bursa'da nasıldır derseniz, gene olumlu kanaatlara sahibiz ama seçime giderken tabii kamuoyu yoklamalarıyla, anketlerle milletvekillerimizi yerelde Bursa ilindeki performanslarını genel merkezimiz değerlendirecektir."

"Siyaseti yapmak için illa milletvekili, bakan olmak şart değil"

Arınç, kendisi gibi 3. dönemi olan 72-73 milletvekilinin bulunduğunu ancak en çok bu soruların kendisine yöneltildiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Halbuki Faruk Çelik arkadaşımız da aynı konumdadır. Bizim içimizde Ali Babacanlar da vardır, Beşir Beyler de vardır. Daha başta Recep Tayyip Erdoğan da vardı. O cumhurbaşkanı oldu, biz kaldık. Biz kalınca şimdi Allah'ın izniyle haziran ayında artık Bursa'ya misafiriniz olarak gidip geleceğiz. Bursa'daki çalışmalarımızı sizlerle birlikte götüreceğiz. Bazen başkanımızın makamına gideceğiz, çayını içeceğiz. Bazen il başkanımız davet ederse geleceğiz, vereceği görevleri yerine getireceğiz. Dışarıda kalacağız, ne kadar güzel birşey. 40 sene sonra insan biraz dinlense kötü mü olur? Benim yaşım henüz 75, 78 değil, ağabeyilerime de tavsiye ediyorum milletvekilleri içinde yaşı 80'lere yaklaşanlar var. Ne olur biraz da kendinize zaman ayırın. Biraz dinlenin, yeni yüzler girsin. Bu yeni yüzlerle Türkiye'nin siyaseti daha da güçlensin. Bunları söyleyeceğiz ama siyasetten kopulmaz. Çünkü siyaset, herkesin de yapması gereken birşeydir. Bursa daha iyi nasıl yönetilir, bu bir siyasettir. Türkiye daha iyi nasıl yönetilir, bu bir siyasettir. Türkiye'nin komşularıyla politikası nasıl olmalıdır, bu bir siyasettir. Bunları düşünmeden yaşayabilir misiniz? 'Bursa'nın endüstrisi, tarımı, sanayisi, ihracatı nasıl daha artabilir' diye düşünmek siyasi bir politikadır. Nüfus politikası, siyasi bir politikadır."

Dün Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "çocukları olduğu zaman annelerin nasıl destekleneceğini" açıkladığını anımsatan Bülent Arınç, "Aileye, dinamik nüfus yapısına, uygun yeni projeler açıkladı. Bunların hepsi siyasettir, bunları düşünmek siyasettir. Bunları düşünmekten uzak kalamayız. Bu bizim hayat tarzımız ama siyaseti düşünmek veya yapmak için illa milletvekili, bakan olmak şart değil. Dışarıdan da bunlar yapılabilir, konuşulabilir. İnşallah biz bunu yapacağız kardeşim. Halimizden memnunuz. başkaları ne düşünüyor bilemem" ifadesini kullandı

Selahattin Demirtaş'ın açıklaması

Bir basın mensubunun, "HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş dün baraj konusunda bir açıklama yaptı. Burada hedefi sizdiniz. 'Arınç'ın hevesini kursağında bırakacağız. Barajın altından kalkacağız' şeklinde açıklamalardı. Bu konuda yorumunuz ne olacak" sorusuna ise Başbakan YardımcısıArınç, şu yanıtı verdi:

"Ben Star Tv'de bu soruyu sordukları için konuşmuştum. Şimdi gazeteci nasıl sorarsa insanlar ona göre cevap veriyorlar. Gazeteci nasıl güzel bir cevap alacak ona göre sorar. Papa'ya bile böyle sormuşlar uçaktan inerken. 'Neydi o soru' derseniz basın toplantısından sonra anlatayım. Buraya pek uygun değil. Yani soruya göre cevap veren insanlar yanılabilirler. Oysa o soruda kastedilen meseleyi eğer kendisi dinlemişse, başıyla sonuyla bilebilirse, daha güzel cevap verebilir. Beni Star Televizyonu'nda izlemiş olanlar hem bu soruşturma komisyonuyla ilgili olarak hem bu konuyla ilgili olarak hem de Paris'te yaşanmış olan terör olayıyla ilgili olarak ne söylediğimi çok iyi anladılar. Yarım saatin içinde bazı konulara girme imkanımız oldu. Şimdi Demirtaş ve HDP konusu şudur; arkadaşlar bu parti bugüne kadar yüzde 10'luk barajı kendileri için bir tehlike olarak görmüş ve bağımsız adaylarla parlamentoya girmişlerdir. Bağımsız adayların sayısı bazen 7-8 olmuş, bazen 28 olmuş bazen 30 olmuş. Sonra bir araya gelip grup ve partilerini temsil edebiliyorlar. Bu da bir yöntemdir. Çünkü insanlar bağımsız aday koyup da kendi bölgelerinden oy alabilir, seçilebilirse bu da parlamentoya girmek için bir yöntemdir. Şimdi görüyoruz ki yüzde 9 Cumhurbaşkanlığında oy alan Sayın Demirtaş, yüzde 10'luk barajı da aşabileceklerini de düşünerek 'biz bu seçimlere artık parti olarak gideceğiz' diyorlar. Aslında bunu alkışlamamak mümkün değil. 'Biz yüzde 10'luk barajı aşacağız ve bu seçimlere parti olarak gireceğiz' diyorlarsa bunu takdir etmek lazım. Bu bir cesaret işidir. Bu bir iddia işidir. Bunu eleştirmek mümkün değil."

"Beyefendi bizi tehdit ediyor" 

Arınç, ancak televizyon programında kendisine yöneltilen sorunun işin kötü tarafıyla ilgili olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"O da nedir, Demirtaş veya HDP'liler, bir yerde demişler ki 'biz parti olarak seçime girer, yüzde 10 barajı aşamazsak, bizim milletvekili çıkaramamamız halinde çünkü o zaman aday bağımsız olarak da koymayacaklarına göre Türkiye karışır, çözüm süreci tehlikeye girer, PKK bundan istifade eder veya PKK'nın işine yarar' Benim itirazım bu ikinci tarafa. Yani beyefendi bizi tehdit ediyor. 'Ben parti olarak gireceğim ama yüzde 10'u alamazsam gerisini siz düşünün. Ortalığı yakar, yıkarız diyor. Bunu kabul etmeniz mümkün mü? Kabul edemeyiz. Parti iddiası varsa parti olarak seçimlere girer ve sonuçlarına katlanır. Yüzde 10'u aşarsanız size selam da veririz, saygı gösteririz ve çıkardığınız milletvekili sayısı belki 40-50'yi bulabilir ama aşamazsanız o bizim sorunuz değil ki. Siz baskıyla, tehditle, şantajla o bölgeden oy alınıyor, bağımsız adaylarınızı adrese teslim çıkarıyorsunuz. Parti olarak da bunu yapabileceğinizi düşündüğünüze göre seçime girerseniz sonucuna razı olursunuz. Diyelim ki kazanamadınız. Niye bizi dağa çıkmakla tehdit ediyorsunuz? Misal verdim, 2002'de Doğru Yol Partisi Sayın Ağar'ın liderliğinde seçime gitti ve yüzde 10'luk barajı mutlaka geçeceğini düşünüyordu ama 9,5'de kaldı. Yarım puanla seçimi kaybetti, Mehmet Ağar dağa mı çıktı? Yani ondan 'ben sokakları ateşe veririm, 7-8 Ekim'de olduğu gibi herkesi yakar yıkarım mı' dedi. Demedi. 1999'da ben dün gibi hatırlıyorum bu olayları, parlamentodaydık. CHP barajı aşamadı arkadaşlar, yüzde 8,5 aldı. Deniz Baykal sadece istifa etti. Yoksa dağa çıkmadı, tehdit etmedi. 'CHP barajı geçemezse memleket yanar, yıkılır' demedi. Aynı CHP 95'te yarım puanla barajı geçti, 49 milletvekili çıkardı. Buna ne üzülmek lazım, ne de aşırı sevinmek lazım. Benim HDP'ye söylediğim budur. Barajı aşamazsan kendinde ara millete kabahat bulma. ortalık şöyle olur, böyle olur diye de tehdit etme."

"Hodri meydan"

HDP'nin Selahattin Demirtaş'ın aday olduğu Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yüzde 9 oya güvenerek seçimlere girmek istediğini, ancak bu oyların en az 3 puanının CHP'den geldiğini ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"CHP'nin klasik tabanı, seçmeni 'Ekmek için Ekmeleddin'i tutmadı. Bize de gelmedi, sana gitti. Yüzde 3 buradandır. Özellikle metropollerden aldığınız oylardır. Belki Bursa'dan bile 1 puana yakın oy almış olabilirsiniz. Demirtaş'ın Bursa'dan aldığı oy miktarı 60 bin civarındadır. Bu HDP'in kendi oyu mudur? Hayır. Mutlaka CHP'den, ekmeği beğenmeyen değil, Ekmeleddin'i beğenmeyenlerin oyları da vardı. Bir de parti temsil gruplarının oyunu almıştır HDP. Yani lezbiyenler, gayler, biseksüeller, translar da dahil olmak üzere Türkiye'de ben herhangi bir partide temsil imkanı bulamıyorum diyen farklı seçmen gruplarının oylarını da almıştır. Bunların içinde şüphesiz seçmen olarak oylarının temsil etme noktasında başarılı olan gruplar da vardır ama sen şimdi parti olarak gireceksin. CHP'nin oyları CHP'ye dönecek olursa farklı temsil gruplarının da başka tercihleri olacaksa senin kendi tabanın 6-7 arasındadır. 6-7 arasında bir tabanla seçimlere girmeye cesaretle karar vermişsen seni alkışlarım ama böyle bir sonuçla karşı karşıya kalacaksan ne olur milleti tehdit etme. AK Parti'yi hele hele hiç tehdit etme. Çözüm süreci zarar görürmüş, PKK bunu istismar edermiş, bilmem ne yaparmış. Kaç tane parti seçime giriyor, hiçbirisi yüzde 10'u aşamıyor hiçbirisi senin gibi konuşmuyor."

"Senin bir ayrıcalığın mı var arkadaşım. Sen kimsin? Sen de bir partisin" ifadesini kullanan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, şöyle devam etti: 

"Güveniyorsan çık yola, güvenmiyorsan kendi usullerine göre bağımsız adaylıklarını koy. Dün diyormuş ki 'hevesi kursağında kalacak, biz yüzde 6 falan değil, yüzde 15 alacağız' yolun açık olsun. Yürü görelim bakalım. Yüzde 15 mi, 10 mu , 12 mi, 1 mi, 5 mi, 6 mı, hodri meydan. Ne zaman 5 ay sonra. Meydan okuyoruz. Biz meydan okuyan bir partiyiz. Yoksa seçime girip de 10 binde 8 oy alan partilerden birisi değiliz. Senin tabanın seni yüzde 10'un üzerine çıkaracaksa elbette seçimin demokrasinin kuralları vardır. Biz bunlara aynen saygı duyarız, sizi tebrik ederiz ve alkışlarız ama cumhurbaşkanlığı seçiminde farklı noktalardan kanalize edilmiş oylarla bu noktada kendinizi yüzde 15'le odaklamayın. İyi çalışın kıskanmayın, çalışırsanız sizin de olur. Taksilerin arkasında böyle yazıyor. Biz yüzde 50'leri hedefliyoruz, siz yüzde 15'leri hedefleyin. Yürüyün, seçimlere girelim. Hele hele tehditlerden, şantajlardan fırsat bulamazsanız gerçek oy tabanınızın ne olduğunu görelim ve ondan sonra Türkiye demokrasisinin geldiği noktaya hep beraber bakalım."  

HABERE YORUM KAT