1. YAZARLAR

  2. Lale Kemal

  3. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ Kürt sorununu çözer...
Lale Kemal

Lale Kemal

Yazarın Tüm Yazıları >

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ Kürt sorununu çözer...

29 Eylül 2010 Çarşamba 10:40A+A-

Bu başlıktan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmazsa, Kürt ve PKK sorunları çözülmeyecek sonucunu çıkartmamak gerekiyor. Ancak, Türkiye’yi yakından izleyen Batılı istihbarat uzmanları, özellikle de terör sorunlarının çözüm sürecini bilen yabancı gözlemciler, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna mutlaka oturmayı hedeflediği varsayımından hareketle, Çankaya’ya çıkan Başbakan’ın Türkiye’ye ayak bağı olan Kürt sorununu çözme iradesinin zirveye çıkacağı yorumunu yapıyorlar.

Kürt ve PKK sorunlarının çözümünün, MİT eski Müsteşar Yardımcılarından Cevat Öneş’in bana daha önce söylediği üzere, ayrı ama paralel bir süreçle yürümesi gerekiyor. Kürtlerin, Anayasa’da ve yasalarda yer bulmasını istedikleri Kürt kimliğini yaşamalarının önünü açacak anadilde eğitim ve en önemlisi de özerk statüye kavuşma gibi Türkiye’nin yerine getirmeye henüz hazır olmadığı talepleri var. Henüz diyorum zira Türkiye, sorunlarını çözme olgunluğunu derinleştirdikçe ve özgüveni arttıkça bugün kabul edilemez bulunan Kürt talepleri uzun vadede kabul edilebilir hale gelebilir. Yeter ki demokrasinin geliştirilmesi iradesi güçlenerek devam etsin.

Paralel yürümesi gereken PKK bağlantılı terör sorununun çözümü de yine devletin özgüveninin artmasıyla ilintili. Şimdi kulağa hoş gelmese de, adam öldürme eylemlerine karışmamış olanların affı, siyasete girmelerine izin verilmesi ve lider kadrosunun üçüncü ülkelere gönderilmesi gibi tavizler verilmesi gerekecek. Karşılığında da silahlar bırakılmaya başlanabilir. En başta da, İmralı’da ömür boyu hapis cezasını çekmekte olan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, evde göz hapsine alınması, belki de uzun vadede serbest bırakılmasına kadar uzanacak bir süreç de yaşanabilecek. Ama bunların hepsi uzun vadede olacak işler.

Onlarca yıl, siyasetçilerin basiretsizliği yüzünden TSK’ya havale edilen bu devasa sorun, nihayetinde yine siyasetin basireti sayesinde siyasi araçlarla, çok inişler ve çıkışlar olacak olsa da çözüm yoluna girdi diyebiliriz.

Son olarak referandumda kabul edilen Anayasa değişiklik paketindeki düzenlemelerle birlikte TSK’nın siyasete müdahalesi, dolayısıyla sorunların çözümünde köstek olma rolü azaltılıyor. Bu rolün azaltılması, Kürt sorununun çözümünde de siyasi otoritenin elini giderek güçlendiriyor. Bu nedenledir ki hükümet, komplekssiz bir biçimde sorunun tüm tarafları ile diyaloga yeşil ışık yaktı.

Siz bakmayın Başbakan Erdoğan’ın, geçen hafta sonunda İstanbul’da gazetecilerle buluşmasında, “Öcalan’ın barış sürecinde ağırlığı yok,” yolundaki sözlerine. Kendisi de biliyor Öcalan’ın Güneydoğu bölgesindeki gücünü. Ama genel seçimlere dokuz ay kala, üçüncü kez iktidara gelmeyi garantilemek isteyen AK Parti’nin genel başkanı ve Başbakan Erdoğan, İmralı’nın barış sürecinde ağırlığının olmadığı, dolayısıyla öneminin bulunmadığı açıklamasıyla oy kaybını önlemek için ön alıyor. Ne de olsa toplumun neredeyse yüzde 80’ini oluşturan Türkler, yüzde 20’lik Kürtlere karşı önyargılarını kırmış değiller.

Erdoğan elbette Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı koltuğuna, görev süresi tartışmalı da olsa nihayetinde bu koltuğu bırakacak olan Gül’den sonra oturmayı hedeflemiş durumda. İşte o zaman Erdoğan, Kürt ve PKK sorunlarının çözümünde çok önemli açılımlar yapacak iradeye sahip olacak...

TSK’ya sınırötesi harekât freni...

Siz bakmayın hükümetin, TSK’ya sınırötesi harekât yetkisi veren tezkereyi, tam da Ankara’da siyasetin barış arayışlarını Kuzey Irak’a ziyaret ile sürdürdüğü bir sırada yenileme girişimlerine. Amaç, neredeyse 20 küsur yıldır, PKK’yı tasfiye için Kuzey Irak’a sınırötesi harekât yapan ve başarısız kalan TSK’yı psikolojik olarak rahatlatmak. Yoksa siyasi iktidar sınırötesi harekâtı istemiyor ve TSK’yı da bu anlamda frenlemiş durumda. Zira, Ankara Kuzey Irak Kürt yönetimi ile ancak diyalog yoluyla bu bölgedeki PKK varlığını zorlaştırabileceğini, zorlaştıramasa da, hava operasyonları ile yalnızca çözümsüzlük üretildiğini ve üretileceğini biliyor.

ABD, Irak’ta bıraktığı 50 bin askerini de önümüzdeki yıl sonunda çekmeyi planlıyor. Böylece Türkiye ve komşu Irak baş başa kalacak. 20 küsur yıl –ki çok uzun bir süre- Kuzey Irak’a yapılan harekâtlar bir işe yaramadığına göre geç de olsa Iraklı Kürtlerle diyalogun en doğru yol olduğu anlayışı Ankara’da hâkim durumda.

Dolayısıyla tezkerenin yenilenmesi çalışmaları, TSK’yı psikolojik olarak rahatlatmaktan ibaret. Bu arada, tezkerenin yenilenmesi hükümeti de rahatlatıcı nitelikte, zira silahlı bir güce karşı devletin meşru müdafaa araçlarını masada tutması çok doğal. Ama Türkiye’de artık salt askerî yöntemlerle çözüm arayışları dönemi sonlandı, siyaseten çözüm arayışları öne çıktı...

Onlarca yıl tekelinde yürüttüğü için zaten başarısız kalmaya mahkûm olan terörle mücadelede, asli güç olmaktan çıkıyor olması tabii ki TSK’yı da rahatsız ediyor. Ama askerler de biliyor ki salt askerî yöntemlerle mücadelede başarısız kalındı. TSK, yıllarca düşman olarak gördüğü ve öldürülmesi talimatını verdiği güçlerle devletin bazı birimlerinin diyalog içine girmesi karşısında büyük olasılıkla sessizliğini sürdürmeyi tercih edecektir...

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT