1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. "Cenaze ve mezarlık dışında din sanki hiç yokmuş gibi davranılan zamanlar oldu"
"Cenaze ve mezarlık dışında din sanki hiç yokmuş gibi davranılan zamanlar oldu"

"Cenaze ve mezarlık dışında din sanki hiç yokmuş gibi davranılan zamanlar oldu"

Bağlılık Hasan vizyona girdi. Yeni Şafak filmin yönetmeni Semih Kaplanoğlu ile güzel bir röportaj gerçekleştirmiş.

04 Aralık 2021 Cumartesi 13:20A+A-

Türkiye’nin Oscar adayı ‘Bağlılık Hasan’ filmi dünyanın birçok prestijli festivalinde gösterildikten sonra 3 Aralık’ta vizyona girdi. Dünya prömiyeri 74. Cannes Film Festivali'nin "Belirli Bir Bakış" bölümünde gerçekleşen filmin yönetmenliği ve senaristliğini Semih Kaplanoğlu yaptı. Başrollerinde ise Umut Karadağ ve Filiz Bozok var. Bağlılık üçlemesinin ikinci filmi olan Bağlılık Hasan, geçimini baba mirası meyve bahçesi ve tarlasından sağlayan çiftçi Hasan’ın hikayesini anlatıyor. Tarlasının tam ortasına dikilmek istenen elektrik direğinden kurtulmaya çalışan Hasan, Hacca gitmeden önce herkesle helalleşme sürecine giriyor. Bu helalleşme sürecinde insanın ilk önce kendi içine yönelmesine dikkat çeken film, bir yandan doğayla, bir yandan da köklerimizle ilişki biçimimizi sorgulatıyor.

Bağlılık Hasan filminden bir sahne

Bağlılık Hasan filminden bir sahne

Oscar adayı Bağlılık Hasan

"BAŞKALARIYLA HELALLEŞMEK KENDİMİZE DÖNMEKTİR"

  • Usta yönetmen Kaplanoğlu’yla film üzerine konuştuğumuzda, bu yüzleşmede önemli olanın insanın kendi kendisiyle helalleşmesi olduğunu belirtti. “Kişi bunu yapabilirse, diğerleriyle olan helalleşmesi de samimiyet üzerine olur. Yaşarken birçok kusurumuz oluyor ancak o kusurlarımızı hep örtüyoruz. Kendi kendimize kalmaya ve başkalarıyla uğraştığımızdan çok kendimizle uğraşmaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Başkalarıyla helalleşmek de aslında kendimize dönmektir. Bir kusurun olduğunu kabul etmeden, birinin hakkına girdiğini bilmeden nasıl helalleşeceksin?”

"İÇİMİZDE NE VARSA DIŞIMIZDA DA O VAR"

Bir yandan toprakla bağımız koparken, diğer yandan aileyle de bağımız kopuyor. “İçimizde ne oluyorsa dışımızda da o oluyor” ifadesiyle açıklıyor bunu Kaplanoğlu. Bugünün dünyasında daha çok kazanma hırsı hepimize empoze edildi. İşte bu hırsın, Anadolu’daki çiftçiye yansıdığı yönünü şu ifadelerle anlatıyor: “Bunun için çiftçi daha fazla ilaç kullanıyor ya da hibrit tohum kullanıyor. Kadim Anadolu toprağında yetişen elma, armut ağaçlarının sökülüp, yerine daha çok ürün verdiği söylenen, genetiğiyle oynanmış bir takım fidanlar ekiliyor. Böyle büyük bir dönüşüm yaşıyoruz her birimiz. O dönüşümün sebepleri hakkında ne kadar düşünüyoruz? Bir ağaca makine gibi bakmaya başlarsak, onun yaradılış hikmeti üzerine düşünmezsek, kendimiz hakkında da düşünmemeye başlıyoruz. Bizim yetiştirdiğimiz ürünlerin insanlara zarar verebileceğini idrak etmiyorsak, o zaman kardeşimizle, annemizle, eşimizle, çocuğumuzla olan ilişkimize de dikkat etmemeye başlıyoruz. Film buralara değmeye çalışıyor.”

Bağlılık Hasan’a 3 ödül

 

ORTALAMA İNSANIN HİKAYESİ

  • Hasan’ın hikayesi Anadolu’da yaşayan ortalama bir insanın hikayesi. Ne çok iyi ne çok kötü birisi, vicdanı var ama kararlar verirken nefsinden yana kararlar veriyor. Dini vecibelerini o kadar umursayan biri de değil, cumadan cumaya namaza gidiyor belki. Ama Hacca gitme düşüncesi, bu ülkede yaşayan çoğu insanın ajandasında mutlaka var. “Zamanı geldiğinde hepimiz hacca gitmek isteriz” diyor Kaplanoğlu. “Çünkü bunun bir gereklilik olduğunu biliriz. Ne kadar güzel ki, oraya giderken geriye bıraktıklarını, bugüne kadar yapıp ettiklerini düşünmeye sevk ediyor. Bu bir yola çıkıştır ve yola çıkarken insanlar eşiyle dostuyla helalleşir. Filimdeki Hasan karakteri de büyük bir uykuda aslında. Ne yaşadığının, hem kendine hem etrafına nasıl zarar verdiğinin farkında değil. Bu ona bir fırsat olarak sunuluyor.”

Pandemi sonrası azalan insan ilişkileri üzerine bu filmi izlemek, aile bağları vurgusunu daha fazla görünür kıldı. Roma film festivalinde birkaç seyircinin ağladığını, hatta birisinin “Hemen arabaya binip kardeşime gidiyorum” dediğini aktardı Kaplanoğlu. Bu duygunun milliyeti ulusu olmaz çünkü.

Dini hayatımızın dışında tutamayız

  • Filmin dini ritüeller içermesine yönelik eleştiriler hakkında yorumda bulunan Kaplanoğlu, “Sanat temel olarak baktığımızda dini ritüellerin yansımasıdır” dedi. Kaplanoğlu, “Bu hayatın içinde Türkiye’yi ya da kendinizi tanımladığınızda, Müslümanlığı o noktanın içerisine almazsanız, bakış açınızda bazı şeyleri ihmal etmiş olursunuz. Bizim insanımızın gerçekliğini aktarmaya çalışırken onun inancını da yansıtmak durumundayız. Fakat bu tebliğ etmek veya dini film yapmak demek değil. Dünya sinemasını izlediğinizde, her filmde birileri kiliseye gider, orada evlenir, ölüm olur yine kiliseye giderler. Yeşilçam bunları görmeden yıllarca film yaptı. Cenaze ve mezarlık dışında din sanki hiç yokmuş gibi davranılan zamanlar oldu. Dinin hayatımızın içindeki yerini dışarıda tutamayız” dedi.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum