1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Çay ve Ötesi Programında “Fıtratın Sesi” Konuşuldu
Çay ve Ötesi Programında “Fıtratın Sesi” Konuşuldu

Çay ve Ötesi Programında “Fıtratın Sesi” Konuşuldu

Kahramanmaraş Öğretmenevi Kıraathanesi’nde iki haftada bir düzenlenen Çay ve Ötesi sohbetlerine, Özgür-Der Kahramanmaraş Temsilcisi Celal Kurşun’un sunumuyla devam edildi.

07 Mart 2016 Pazartesi 14:12A+A-

Kahramanmaraş Öğretmenevi Kıraathanesi’nde iki haftada bir düzenlenen Çay ve Ötesi sohbetlerinin bu haftaki konuğu olan Özgür-Der Kahramanmaraş Temsilcisi Celal Kurşun ‘Fıtratın Sesi’ konu başlığı ile gençlere hitap etti.

Celal Kurşun konuşmasına “Fıtrat nedir?” sorusunu gençlere yöneltmesiyle başladı ve özetle şunlardan bahsetti:

Fıtrat, günlük hayatımızda sıkça kullandığımız lakin anlamını ve önemini yeterince idrak edemediğimiz bir kavramdır. Bunun en temel sebebi insanlığın vahiyden yani Kur’an’dan uzaklaşmasıdır. Bu minvalde fıtratın ne olduğunu liyakatiyle idrak etmek haliyle Allah’ın ayetlerine bakmayı gerekli kılmaktadır.

İlk olarak fıtrat, lügat anlamı itibariyle; yaratma ve yaratılış biçimi, tıynet, öz, yaratılışın ilk tarz ve heyeti, hilkat, mizaç, maya, cibilliyet vb. anlamlarına gelmektedir.

Bununla beraber Rabbimiz Rum Suresi 30. Ayette ise “Sen batıl olan her şeyden uzaklaşarak yüzünü kararlı bir şekilde, hak olan dine çevir ve Allah’ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun olarak davran ki Allah’ın yarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin” buyurmaktadır.

Allah bizleri tüm bozulmuşluklardan ve ifsattan beri olan saf özden yani fıtrattan yaratmasına rağmen insanoğlu ise bir süre sonra o fıtrat ve özden uzaklaşmakta türlü hengâmelerin içerisinde “Bir ömrü anlık hazlara feda etmektedir.” maalesef!

Peki, bu nasıl olmaktadır?

Rabbimiz Tin suresinde “Ben insanları en güzel bir şekilde yarattım sonra onu kendi yapıp ettiklerinden dolayı aşağıların aşağısına indirdim” buyurur. İnsanın yaratılış özü itibariyle kendini koyması gereken yere koymaması, onun fıtrattan uzaklaşmasının ilk ve beklide en temel sebebidir. Allah bizleri imtihan ediyor ve kendisine karşı sorumluluğumuzun bilincinde olmamızı istiyor.

Bizleri yalnızca kendisine kulluk etmeye çağırıyor. Etrafımızı kuşatan tağuti sistemler ise gazetelerle, TV’lerle, internetlerle yaptıkları fuhşi propagandalarıyla insanlığı felakete sürüklüyor. Kısacası kula kulluğa çağırıyor. Şu zaman diliminde parayla, eğlencelerle,  her türlü fuhşiyatla insanlık melekeleri bloke altına alınmıştır. Makama, kurumlara, paraya ve fena işlere meyleden bir nefsin fıtratını muhafaza edebilmesi, özünü halis kılabilmesi mümkün müdür?

Peki, bizler neden tedbir almıyoruz, özümüzü koruyamıyoruz. “Her türlü ortam ve koşulda fıtrata dönün” diye seslenen Rabbimize kulak asmıyoruz. Rabbimiz Furkan suresi 43-44’ de “Ey Muhammed! Sen onlara vekil olamazsın. Onlar nefislerini ilah edinmişlerdir. Onlar Hayvanlar gibidirler, hayır hayır! Hayvandan da aşağı seviyedeler” buyurmaktadır

Bundan dolayı insanın hayvanı, hayvana hakarettir! Bizler hayvandan aşağı olmak için mi gönderildik bu dünyaya yoksa izzetli, şerefli, haysiyetli olmak, Allah’a kul olmak için mi?

İşte daha bu ayrımın farkına varamayan bizler TV’lerle, gazetelerle, internetle farklı atmosferlerin içerisine sürüklenmekte, fıtrattan kopmanın tavizlerini vermeye başlamaktayız. Paraya, karşı cinsine, egolora ve arzulara kısacası nefse endekslenen bireylerin hayatta ki iffetli konumlarından ve fıtratlarından kopmaları kaçınılmaz olmaktadır.

İnsanın olup biten tüm bu desiselere karşı fuhşi dünyaya meydan okuması ve fıtratına dönme arzusu peygamberi bir eylem, peygamberi bir düsturdur. İşte biz bu düsturu hayatımıza uyguladığımız vakit; izzetli, şerefli ve haysiyetli kullar olabiliriz. Şimdi tüm bunlara rağmen huzurun ve mutluluğun yollarını anlık hazlarımız da mı arayacağız? Hangi hazzın ve zevkin insanda oluşturduğu mutluluk saniyelerin ve dakikaların ötesindedir ki? Sırf bu saniyeler ve dakikalar uğruna değer mi bir ömrü feda etmek? İnsanda vicdanın sesi fıtrattan kopartılan bir parçanın çıtırtısı gibidir. Rabbimiz Yusuf suresi 53. ayette “İnsan nefsi insana hep kötülüğü fısıldar buyurmaktadır”. Rabbimizin bizlere çizdiği hudutlar fıtratın hudutlarıdır.

Ali Şeriati’ nin İnsanın Dört Zindanı isimli kitabından örnek veren Kurşun sözlerine şöyle devam etti:

İnsanlık beşerlikten sonra gelen bir merhaledir ve beşer dört şeyin esiridir. Bu dört şeyin esaretinden kurtulabildiği oranda insandır. İnsanın bir hayvandan yahut bir odundan elbette ki farkı vardır. İnsan ruhani ve akledebilen bir varlıktır. İnsanın hayvanı, hayvandan daha da beterdir.

Rabbimiz amele dönüşmeyen bir imanın bize fayda sağlamayacağını buyurmaktadır. Allah bu uyarısını Ankebut-2’ de “Siz iman ettik demekle bırakılacağınızı mı sandınız” ayeti ile yapmaktadır. Bu doğrultuda inanmak işin başı amel etmek ise işin devamıdır. Amellerimiz bizi inancımız üzere sabit kılar ve bizi “Sırat-ı Müstakim” de tutar. Yaptığımız ibadetler bizi fıtrat istikametinde tutamıyorsa, o ibadette kalite problemi var demektir. Rabbimiz Maun suresin de bir gurup insanın namazlarında gafil olduklarından bahsetmektedir. Peygamberimiz bizi gizli veya açık kötülüklerden uzaklaştırmayan bir namazın, Allah’tan uzaklaştıracağını söylemiştir.

12829388_1725789534323570_2641125954829305463_o.jpg

img_20160304_200230.jpg

img_20160304_200306.jpg

yf.jpg

HABER: MUHAMMED FARUK ZENGİN

FOTO: AHMET BEKİ

 

HABERE YORUM KAT