1. YAZARLAR

  2. Mehmet Kamış

  3. Can üzerinden mesajlaşma
Mehmet Kamış

Mehmet Kamış

Yazarın Tüm Yazıları >

Can üzerinden mesajlaşma

30 Mayıs 2009 Cumartesi 00:44A+A-

PKK'nın ortaya çıkmasında 12 Eylül'ün ve Diyarbakır Cezaevi'nin büyük emeği vardır. En son Ahmet Türk'ün, katıldığı bir televizyon programında o dönem Diyarbakır Cezaevi'nde yaşadıklarını anlatırken söyledikleri dikkat çekici: "Her gün dayak, her gün işkence. Bazı zamanlar, 'Ya Rabbi canımı al, bu işkenceden kurtar bizi', diyorduk."

PKK'nın Diyarbakır'a girmesi, orada taban bulması, on binlerce insanın kaybedilmesine sebep olmasının altında hep 12 Eylül darbesi yatar. Etnik siyaseti başlatanlar ve ona önderlik yapanların büyük bölümü, bu işin kararını Diyarbakır Cezaevi'nde vermiştir. Kürt meselesinde barış çabaları ne zaman hızlansa o zaman şehit haberleri artmaya başlar. Kürt meselesinde çözüme ulaşmak için Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın, Genelkurmay Başkanı'nın devrede olduğu bir zamanda, köklü birtakım adımların atılması söz konusuyken terör eylemlerinin artmasını izah etmek mümkün değil. Üstelik Kandil'in de bu adımlara karşı müspet sinyaller yolladığını düşününce insan, 'Bu eylemleri kim yapıyor?' diye sormadan edemiyor.

Böyle bir zamanda DTP'li vekiller ile ilgili görülen dava da çözümsüzlüğe tuz biber ekiyor. Meclis Başkanı Köksal Toptan, en azından milletvekillikleri bitene kadar erteleyebileceği bir meseleyi Türkiye'nin kucağına bıraktı. Bir şey bazen kanuni olabilir ama hukuki değildir. Meclis'in ve üyelerinin hakkını mutlak surette savunması beklenen Köksal Toptan'ın DTP'li vekillerle polemiğe girmesinin ve bu polemiğin dozunu artırmasının yanlış bir politika olduğunu düşünüyorum. Bazı DTP'li vekillerin bu gerginliğin geçmesi, işlerin suhuletle çözülmesi gibi bir kaygısı zaten yok.

Türkiye'de can üzerinden kirli bir oyun oynanıyor. Güç odakları birbirlerine insan canı üzerinden mesajlar veriyor. Birbirine mesaj gönderirken yedi can ile gönderiyor. Bu aptal savaşın bütün faturasını Anadolu'nun gencecik delikanlıları ödüyor. Ne kadar da kolay söyleniyor ve ne kadar da çabuk unutuluyor ölenler. Daha birkaç hafta önce mayın patlaması sonucu ölen 10 askeri kimse hatırlıyor mu? Ya ondan öncekileri, ya ondan öncekileri?.. Annelerinden, babalarından, çocuklarından, karılarından, nişanlılarından, kardeşlerinden yani ateşin düştüğü yerden başka! Ne de olsa en kolay katlanılan, başkasının acısı.

Bu terörü ortaya çıkaranlar kim? Terörün ortaya çıkması için şartları müsait hale getirenler kim? Ve ne zaman çözüm ile ilgili bir şeyler konuşulsa ortaya çıkıp vatan millet edebiyatı yapıp işin çözümsüz kalmasını sağlayanlar kim? Kimler bu kandan hayat bulan vampirler? Silahların susması, konunun çözülmesi ne zaman gündeme gelse ardı ardına şehit haberleri düşüyor gazetelere. Ne zaman Türkiye'de seçimin ertelenmesine ya da başka bir siyasal mesaja ihtiyaç olsa bölgeden üçer beşer şehit çocuklar geliyor. Ne zaman Türkiye'de siyaseti yönlendirmeye ihtiyaç duyulsa oradan şehit acıları yükseliyor. Vampirler için bitmek tükenmek bilmeyen bir mesaj yolu Güneydoğu. Sinir uçlarına basmak için, bazı konuların tartışılmaz olması için, silah tüccarlarının daha çok semirmesi için oradan şehit cenazelerinin gelmesi gerekiyor çünkü...

Bu oyunda Anadolu'da yaşayanlara düşen rol ise sadece ağlamak! Ateşin düştüğü yerdekiler nasıl olsa itiraz etmeyecekler ya da edemeyecekler. Nasıl olsa sorgulamayacaklar ya da sorgulayamayacaklar. Herkes bütün aymazlığıyla masa üzerindeki satranç tahtasında oyununa devam edecek. Ne zaman bir piyonun feda edilmesi gerekiyorsa oradan bir Mehmetçik daha çağıracaklar.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT