1. YAZARLAR

  2. Nuray Mert

  3. Buruk sevinç
Nuray Mert

Nuray Mert

Yazarın Tüm Yazıları >

Buruk sevinç

29 Ekim 2009 Perşembe 00:32A+A-

Çok şükür, memlekette 'irtica ve bölücülük' ithamı ile güme gitme tehlikesinin sonu geldi. Son TSK belgesi üzerine kim ne söylerse söylesin, hâlâ buna aklı yatan ne kadar insan olursa olsun, sivil siyasete askeri müdahale teşebbüsü artık bir kara leke olarak tescillendi.

Çok şükür, memlekette ‘irtica ve bölücülük’ ithamı ile güme gitme tehlikesinin sonu geldi. Son TSK belgesi üzerine kim ne söylerse söylesin, hâlâ buna aklı yatan ne kadar insan olursa olsun, sivil siyasete askeri müdahale teşebbüsü artık bir kara leke olarak tescillendi.

Çok ciddi siyasi mücadelelerden geçmiş, büyük mağduriyetler yaşamış biri değilim. Ama, siyasetin üzerindeki bu gölgeyi, özellikle 28 Şubat’a giden süreç ve sonrasında, siyasi gözlem ötesinde, şahsen fazlasıyla hissetmiş biriyim. Bu dönemde, resmi ideolojinin laiklik tanımını sorgulamaya girişmiş ve dolayısıyla ‘makbul’ biri olmadığım bilgisi ve bunun sonuçlarıyla yaşadım. Bir akademisyen olarak, devlet üniversitelerinde şansımı denemenin beyhude olduğunu düşünüp, kadro başvurusu yapmaya bile girişmedim. Büyük bir mağduriyet hikâyem yok, kasdettiğim o değil, ama esen havayı çok iyi hissedeceğim bir konumdaydım.

O nedenle, sadece demokrasiyi önemsediğim için değil, ucu benim gibi birine kadar bile dokunan, benim bulunduğum konforlu koşullara sahip olmayanların hayatını zehir eden bir büyük gözaltı döneminin bitmesine dair tüm gelişmeleri sadece siyaseten onaylamak bir yana, kalben sevinçle izliyorum.

Bunu itiraf etmek zorundayım. Ama bu buruk bir sevinç, bunu da itiraf etmek zorundayım.

Gerçekçi biriyim, dünyanın veya münhasıran Türkiye’nin bugünden yarına bir gül bahçesi olacağını hiç ummadım. Demokratikleşmenin ne hızlı ne kolay olmayacağını kavramamız, beklentilerimizi bu eşikte tutmamız gerektiğini biliyorum. Ama tüm bu gerçekçilik ve tedbirliliğim, ‘bir büyük gözaltıdan bir diğerine geçmek korkumu’ teskin etmeye yetmiyor.

Teskin olmak bir yana, çevremde olan bitenler bu korkuyu giderek daha güçlü bir hale getiriyor. Dün bir şeyler anlatmaya çalıştığım zaman birilerinin, ‘İslamcılara yardım ve yataklık etme’ ithamının radarına giriyordum, şimdilerde yine kendimce önemli bulduğum birtakım şeyleri anlatmaya çalışırken ‘Ergenekonculara yardım ve yataklık’ etme radarına takılıyorum. O zaman, ‘bizimkiler’ arasında dostane yaklaşanlar, ‘biz seni anlıyoruz ama İslamcılara alet oluyorsun’ diye tatlı-sert uyarıyordu, şimdi diğer çevreden dostlarım benzer şeyler söylüyor. O zaman, ‘laikleri çok kızdırmasın, sonu kötü olur’ diye dost mesajları geliyordu, şimdi ‘onunla mesafe koysun, bunu yapmasın, onun da işi biter’ diye mesaj gönderiliyor.

İş o kadar kızışmış vaziyette, sırtını iktidara dayamış birilerinin gözü o kadar kararmış durumda ki, sadece kendim adına değil, eşim dostum adına kaygılanmaya başladım. İktidar partisinden çok sevdiğim dostlarım benim yüzünden zarar görür endişesi ile, onlardan bile uzak durmaya çalışıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse, dostum, arkadaşım dediğim kimse bana bu yönde en ufak bir şey hissettirmedi, bu kaygılarımı dile getirdiğimde gülüp geçtiler, hepsi hâlâ dimdik duruyor, ama açık söyleyeyim ben artık dik durma koşullarının hızla yok olmaya başladığını gözlüyorum.

Açık söylüyorum, iktidar mutlaklaştıkça, gidiş bu yönde olduğu sürece, hepimiz her an gözü kararmış olanların şerrine maruz kalabiliriz. Böyle ortamlar sırtlanların cirit attığı ve mutlaka kurbanlar bulduğu ortamlardır. Ayrıca, kimse kendini kandırmasın, sırtlanların av partisi bitmeden kimsenin kurban olmama garantisi olamaz.

Yine de, umarım demokratikleşme sancıları bu kadarla kalır, kirli hesaplaşmalar şahsi düzeyi aşmaz, zaman içinde çürük dişler dökülür. Bu arada birileri mutlaka mağdur olur ama hiç olmazsa, iş toplumsallaşmaz, kurumsallaşmaz, demokratikleşme diye diye bir karanlık tünele girmiş olmayız. Yoksa, iktidarlar zaten ezeli ve ebedi değil, bakın dünün ‘astığı astık, kestiği kestik’ askerlerine, onların iktidarı bile sonsuz olmadı. Bugünün ‘astığım astık kestiğim kestikçileri’ne, son gelişmeleri en çok bu ibret duygusu ile değerlendirmelerini tavsiye ederim.

Cumhuriyet Bayramınızı, bu kadar karanlık bir ruh hali ile kutlamak istemezdim. Umarım benimki evhamdır, Cumhuriyet küllerinden yeniden doğma sancılarını korktuğumdan daha kolay atlatır.

 RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT