1. YAZARLAR

  2. Mehmet Kamış

  3. Burası Patagonya Cumhuriyeti
Mehmet Kamış

Mehmet Kamış

Yazarın Tüm Yazıları >

Burası Patagonya Cumhuriyeti

16 Mart 2011 Çarşamba 15:52A+A-

Medyadaki bazı yazıları, bazı tartışmaları gördükçe yoksa burası Patagonya mı diye düşünüyor insan. Yok Ergenekon diye bir örgüt yokmuş, yok Balyoz darbe planı diye bir şey yokmuş, ordu yıpratılmak için bunlar yapılıyormuş...

Doğru, burası Patagonya zaten! Bu ülkede bir kere bile darbe olmadı. Bir tek faili meçhul cinayet işlenmedi. Yargı bir kere bile suçluyu korumadı, hele medyamız bir kere bile yalan haber yapmadı. Hele de hiç kimseyi bile bile andıçlamadı.

Meğer hepimiz sanal bir ülkede yaşıyormuşuz. Bu ülkede hiçbir zaman darbe olmamış, darbe girişimleri olmamış, 50 yıldır vesayet rejimi hüküm sürmüyormuş meğer... Meğer bizim ülkemizde hayatı ilkeler düzleminde yaşayan bir medyamız varmış ve bu medya her şart ve zeminde demokrasiyi ve hukuku savunurmuş.

İstiklal Caddesi'ndeki 'medyaya özgürlük' için yürüyenleri görünce insan, karışık duygular içinde kalıyor. Yürüyüşe katılanlara dikkat ettiğinizde bu komikliğe gülünür mü, yoksa bu yüzsüzlüğe ağlanır mı bilemiyorsunuz. Demokrasi ve özgürlük için yürüyenlere bir bakar mısınız? Ağızlarını bantlamış halde yürüyüş yapan bu gazeteci meslektaşlarımız aslında darbe şartlarını oluşturabilme özgürlüğü istiyorlar. Rejim aleyhtarı diye düşündüklerine karşı yalan olduğu sonradan defalarca ortaya çıksa bile sürek avı başlatabilme ve insanları fişleyebilme özgürlüğü istiyorlar. İş tuttukları yerli ya da yabancı güç merkezlerinin arzu ve çıkarları doğrultusunda yayın yapabilme, saygın insanlara karşı karalama kampanyası yürütebilme özgürlüğü istiyorlar. Rahat rahat, özgürce yalan kampanyalar başlatabilme hürriyeti istiyorlar.

Nasıl olsa hepimiz balık hafızalıyız. Ya da öyle zannediyorlar. Bir seri katil, işlediği cinayetten üç gün sonra insan hakları üzerine, yaşama hakkı üzerine uzun uzun yazı yazabiliyor. Yaşama hakkının kutsallığından dem vurabiliyor, üç gün sonra yeni bir katliama girişiyor, işi bitince de sanki hiçbir şey olmamış gibi yine haktan, hukuktan, etikten, değerden bahsedebiliyor. Hem de taptaze hafızalarımızın gözlerinin içine baka baka! Yüksek bürokrasiden bazıları, demokrasiye tecavüz anında yakalanıyor, kamera görüntüleri ve bütün deliller savcıların elinde ama yine bas bas bağırarak haktan hukuktan, hayat hakkının kutsallığından bahsediyor. Yıpratılmak istendiğinden dem vuruyor.

Binlerce faili meçhul cinayet işlendi Güneydoğu'da ama bu cinayetlerin hepsini cinler periler işledi! JİTEM diye bir şey kesinlikle yoktu! O, yüksek bürokrasiyi yıpratmak için uydurulmuş bir sanal örgüttü! 28 Şubat sürecinde Warren Christopher'ın darbe yapmadan mevcut hükümeti iktidardan uzaklaştırmak emrini yerine getirenler hiçbir kanun dışı iş yapmadılar, Batı Çalışma Grubu'nu kurmadılar, oradan birçok gazete ve gazeteciyi andıçlayıp yalanlarla itibarsızlaştırma yoluna gitmediler öyle mi?

Elbette ki yaptılar. Peki kimin eliyle yaptılar bütün bunları? İşte cumartesi günü İstiklal Caddesi'nde özgürlük isteyen birçok insan o zaman iş üstündeydi. Operasyonların büyük bir parçasıydı. Üstelik o zaman yaptıklarını ondan sonra da sürekli yaptılar.

Bu ülkede birileri balık hafızalı olabilir ama bereket ki bizim hafızalarımız, hatıralarımız bunları çok net ve capcanlı hatırlıyor.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT