1. YAZARLAR

  2. Tamer Korkmaz

  3. Bülent Arınç
Tamer Korkmaz

Tamer Korkmaz

Yazarın Tüm Yazıları >

Bülent Arınç

04 Mayıs 2009 Pazartesi 12:58A+A-

Erdoğan'ın geniş çaplı kabine revizyonunu “AKP Milli Görüş gömleğini gardroptan çıkardı” diye okuyanlar yanılıyor.

Bu tür değerlendirmelerin “kabine ayarı”nın gerçek anlamını çözebilmek/saptayabilmek yerine, kamuoyunu yanıltmak amacıyla “ön yargılı” bir temelden hareket ettiğini söyleyebiliriz.

“Milli Görüş çizgisine dönüş” yollu “geçersiz” tezi işleyenlerin işaret parmağıyla gösterdikleri isim de ilk kez Erdoğan'ın kabinesinde yer alan 'Başbakan Yardımcısı' Bülent Arınç…

*

“Saadet Partisi'nin 29 Mart'taki kıpırdanışına önlem olsun” diye Arınç'ın kabineye dahil edildiğini öne sürmek yüzeysel bir yorumdan öteye gitmeyecektir.

Bülent Arınç, AKP'nin kuruluşundaki üç önemli isimden birisidir ve kabinede “ikinci adam” konumuyla öne çıkacağını, etkili olacağını öngörebilmek zor değil…

AKP'nin birinci dönemindeki reformcu çizgisinden ve başarılı performansından sonra 22 Temmuz'dan sonra adeta döküldüğünü göz önünde bulundurursak; hükümetin Türkiye'nin yeni çizgisine iki yıldır uyum sağlamaktan uzakta kaldığı tespitini yapabilirsek Bülent Arınç'ın kabineye gelişinin asıl nedenini de algılayabiliriz.

Arınç'ın “ağır ağabey” konumuyla veya bir “akil adam” olarak kabinede yer alması hükümetin başlangıçtaki reformcu çizgisine dönebilmesi hatta bu yolda çok daha hızlı gidebilmesi için çok önemli bir “ayar” manasına geliyor.

Tam da bu noktada, AK Parti hükümetinin anayasa reformunu hayata geçirmek zorunda olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Ayrıca…

Arınç'ın AKP'nin belli başlı yanlışlarını en iyi şekilde kritik edebilecek ve bu ciddi yanlışlardan sıyrılabilmesi için 'baskı unsuru' olabilecek etkili bir isim olduğunu da söyleyebiliriz.

*

Bülent Arınç'ın MGK toplantılarına katılacak üç yeni bakandan biri olmasından dolayı “Askerler bu işe kızacak” şeklinde yorumlar yapıldı.

Arınç'ın Ordu'ya yönelik eleştirilerini veya laiklikle ilgili kimi açıklamalarını hatırlatanlar oldu.

Bu değerlendirmeleri de isabetli bulmuyorum.

Mesela, Bülent Arınç'ın TBMM Başkanı iken 23 Nisan Bayramı'nda (2006) yaptığı açıklama tarihi bir önem arz ediyordu.

Bazılarının öne sürdüğü gibi o konuşma laiklik aleyhinde değildi; tersine laikliğimizi evrensel ölçülere taşımamız gerektiğine dikkat çekiyordu.

Arınç, ne diyordu: “Bütün tartışmalar laiklik ilkesinin farklı yorumlanmasından kaynaklanıyor. Buradan hareketle laiklik ilkesinin yorum farklılığını gündeme getirmek gerekir…

Anayasamızın değiştirilemez hükmü olan laiklik maddesi ilelebet var olacaktır, ancak günün şartlarına ve toplum yapımıza uygun olarak yorum farklılıklarını da gidermek gerekir.”

*

Bülent Arınç'ın -geçen Mart'ta- 2003-2004 döneminde darbe girişimlerinde bulunmuş bazı üst düzey komutanlara yönelik eleştirilerinden veya bazı emekli orgenerallerin ses kayıtlarının ortaya çıkmasından sonra söylediklerinden yola çıkarak “yeni başbakan yardımcısı”nın MGK'da askerlerle kriz yaşacağını öngörmek de hayli sorunlu bir yaklaşımdır.

Bülent Arınç, Türkiye'de TSK'nın demokratikleşme ve sivilleşme bağlamında geldiği noktayı doğru yorumlayan bir siyasidir.

Bu durumu, Arınç'ın kısa bir süre önce Vatan'a verdiği röportajda da görmek mümkün…

Bülent Arınç, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Harp Akademileri'ndeki konuşmasını değerlendirirken olumlu bir izlenim edindiğini şu şekilde ifade ediyordu:

“-Başbuğ'un konuşması askerin siyasi iradeye tabi olduğunu gösterdi. Bugüne kadar yapılmış Genelkurmay konuşmalarından üslup olarak, sivil-asker ilişkileri açısından ve TSK'yı tanımlaması bakımından farklıdır… İlker Başbuğ, Hilmi Özkök'ün çizgisine yakındır…”

*

Arınç'ın o röportajda, Hilmi Özkök dönemindeki kimi darbeci komutanlarla neler yaşadığına dair ayrıntılar da vardı… Eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç'ın kendisine elini bile uzatmadığına işaret eden Bülent Arınç; ilk sivil MGK Genel Sekreteri olan Yiğit Alpogan'ın ise atandıktan üç gün sonra kendisini ziyarete geldiğinden ve “Sayın başkanım bir talimatınız olur mu diye kendimi takdime geldim” dediğinden söz ediyordu.

Günümüzün Ergenekon zanlısı Tuncer Kılınç'ın o dönemde nasıl darbe peşinde koşuşturduğunu Mustafa Balbay'ın günlüklerinde de okuduk.

*

Netice itibarıyla, Bülent Arınç'ın darbe süreçlerine ve darbe girişimlerinde bulunan kimi komutanlara yönelik temel eleştirilerinin Türkiye demokrasisi ve sivilleşme adına çok önemli çıkışlar olduğunu söylemeliyiz.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT