1. YAZARLAR

  2. Hasan Cemal

  3. Bu yargıyla demokrasi olmaz!
Hasan Cemal

Hasan Cemal

Yazarın Tüm Yazıları >

Bu yargıyla demokrasi olmaz!

19 Şubat 2010 Cuma 18:28A+A-

Türkiye özellikle 28 Şubat’tan beri büyük bir altüst oluşun içinde. Sular bazen karışıyor, bazen durulur gibi oluyor.
Ama çalkantı bitmek bilmiyor.
Bu bir iktidar mücadelesi.
Özünde  bir demokrasi kavgası.
‘Eski’yle ‘yeni’nin kapışması.
Yani çok karmaşık değil.
Basite indirgenebilir bir kavga...
Adına ister asker-sivil bürokrasi, ister asker-sivil oligarşi, ister bürokratik vesayet rejimi deyin, ‘atanmışlar’dan oluşan bu güç, seçilmişler karşısında iktidarın iplerini elinden bırakmak istemiyor.
Milletin oyuyla seçim sandığından çıkan sivil güçlere karşı, özellikle çok partili demokrasiye adım atıldığından beri derin bir kuşku ve güvensizlik besliyor.
Seçim sandığından çıkan gücün Türkiye’yi böleceğine, Türkiye’yi irtica düzenine götüreceğine inanıyor.
Kafayı buna takmış durumda.
Bu nedenle, birinci sınıf demokrasi ve hukuk devletine inandığı yok.
Bu nedenle, askeri darbelerin ürünü olan ‘kırmızı çizgiler’le ulusal egemenliği temsil eden Meclisin manevra alanını sürekli kısıtlıyor; devleti güçlendirirken hükümetleri zayıflatıyor.
Fazla başarılı olamayacağını fark ettiğinde de, ya askeri ‘darbe’ye, ya askeri ‘muhtıra’ya ya da ‘yargısal darbe’lere başvuruyor.
Parlamentoları, partileri kapatıyor, siyaset yasakları koyuyor, yeni anayasal ve yasal düzenlemelerle demokrasinin kolunu kanadını kırıyor.
2007’yi, 2008’i anımsayın.
Çankaya Savaşları’nı herhalde unutmadınız.
Meclise cumhurbaşkanı seçtirmek istemediler. Bunun için yargı 367’yi buldu; asker muhtırayı çaktı 27 Nisan’da.
Ama Çankaya yolunu kesemediler.
Bunun üzerine sandıktan yüzde 47 oyla gelen partiyi 2008’de kapatmak istediler.
Bir başka deyişle:
Açık darbe yapamayınca, yargısal darbe yoluna başvurdular.
Bu da olmadı.
Ama vazgeçmediler.
411 milletvekilinin oyuyla üniversitelerde türban yasağını kaldıran Meclis kararını iptal ettiler.
Yetmedi.
İleri demokrasilerde olduğu gibi, askere sivil yargı yolunu açan yasal düzenlemeye kırmızı ışık yaktılar.
Yetmedi.
Fetva verdiler, bu iktidar partisi, bu Meclis anayasa değişikliği yapamaz diye...
Şemdinli’de, ucu zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı’na dokunan iddianamenin sahibi savcıyı, Ferhat Sarıkaya’yı meslekten attılar, avukatlıktan men ederek üstelik...
Şimdi de Erzincan’da ucu Ergenekon’a dokunan, Üçüncü Ordu Komutanı’na dokunan soruşturmanın sahibi dört savcıya da benzer bir darbe vurdular, yetkilerini kaldırarak...
Yazık!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın deyişiyle:
“Yargı bürokrasisi millet iradesine ağır bir darbe indirdi. Hiçbir kurum kendini Anayasa’yla yasaların üzerinde göremez. Türkiye ‘yargıçlar devleti’ değildir, olamaz.”
Artık devletin bu ‘eski yüzü’nün değişmesi gerekiyor.
Kuvvetler ayrılığı derken, yargı kendini yasama ve yürütmenin üzerinde dokunulmaz bir güç olarak göremez. Değerli anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun’un deyişiyle, yargı bugünkü yapısı ve zihniyetiyle Türkiye’de ikinci sınıf demokrasiye razıdır.(Star, Açık Görüş eki, 13 Eylül 09)
Yargı, Türkiye’de idari yargı yoluyla yürütme gücünü ve idareyi, anayasa yargısı yoluyla yasamayı, dilediğince ve keyfince -arkasına tabii askeri de alarak- kontrol altında tutmaktadır.
Yargı faaliyetinden dolayı kendinden başka kimseye hesap vermeyen bir yapı, kendi üyelerini kendi aralarından seçerek hiçbir Batı demokrasisinde bugüne kadar görülmeyen bir kapalı kast sistemi yaratılmıştır. Böyle bir yargının bulunduğu rejimin adına demokrasi ve hukuk devleti denemez.
Türkiye gerçekten demokratikleşmek istiyorsa, bu ülkede hukukun üstünlüğünü geçerli kılmaktan başka çare yoktur.
Bu da, ‘yargı sorunu’nu çözmekten geçiyor.
‘Yargı reformu’nu gerçekleştirmekten geçiyor.
Kısacası:
Demokrasi diyorsak, hukuk devleti diyorsak, bunun yolu yargıda geçerli zihniyet yapısının değişmesinden ve bu zihniyetin ‘hukuk ve demokrasi kültürü’yle tanıştırılmasından geçiyor.

MİLLİYET

YAZIYA YORUM KAT