1. YAZARLAR

  2. Mehmet Kamış

  3. Bu süreci de provokasyonlara kurban etmeyin
Mehmet Kamış

Mehmet Kamış

Yazarın Tüm Yazıları >

Bu süreci de provokasyonlara kurban etmeyin

01 Ağustos 2009 Cumartesi 00:26A+A-

Türkiye bir kere daha Kürt sorununu çözmek için düğmeye basıyor. 1993 ve 2005 yılındaki girişimlerin sabote edilmesi gibi bu sürecin de provokasyonlara kurban gitmesinin önüne geçilebilecek mi, bunu hep birlikte göreceğiz.

Daha çok demokratikleşme, daha çok bireysel özgürlük, Türkiye'deki birçok meselenin olduğu gibi Kürt sorununun da en büyük çözüm yolu. Devletin yurttaşlarına kimlik dayatmayı bırakması, onların nasıl yaşayacaklarını, nasıl düşüneceklerini, neye inanacaklarını, nasıl giyineceklerini belirlemekten vazgeçmesi, problemlerin en az yüzde yetmişinin çözülmüş olması anlamına geliyor. Bugünkü Kürt meselesinin çıkışının en büyük sebebi, özellikle 12 Eylül döneminde hızla artan bir uygulamayla devletin eline sopa alıp bütün bir Güneydoğu'yu hizaya getirmek istemesinden kaynaklanıyor. Sorunun temelinde, sindirerek yönetme çabası yer alıyor.

PKK, 12 Eylül öncesi küçük bir etnik örgüt iken, darbe sonrasında özellikle bölgedeki olağanüstü baskıcı yönetimler, onu hızla büyütmüştü. Bununla birlikte yıllardır ülkenin enerjisini heba eden ve büyük bir kitlenin devlete küsmesine sebep olan başörtüsü yasağı da aynı mantıkla oluşmuş bir sorun olarak duruyor karşımızda. Devletin topluma ne giyeceğini zorla dayatması anlayışının bir yansıması bu yasak...

Hükümet bir kere daha 'devletin bu anlayışını değiştirebilir miyim' diye niyet ediyor. 'Daha çok demokrasi ve bireysel özgürlük sağlayıp, dağa çıkanları da oradan indirmeyi başarabilir miyim' diye harekete geçiyor. Bu konuda önündeki en büyük engel, statükonun değişmesinden ciddi rahatsızlık duyanların oluşturacağı yeni provokasyonlar.

1993 yılında özellikle Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in önayak olduğu çabalar sonucunda terör bitme noktasına gelmişti. Ancak art arda suikast ve provokasyonlarla ortalık kan revana dönmüştü. Bir daha kimse Güneydoğu'daki terörü çözme konusunda adım atmaya cesaret edememişti. 2005 yılında da buna benzer bir süreç yaşanmış, peş peşe yollara döşenen mayınlar patlamaya başlamıştı. Bu süreçte de yüzlerce askerimiz şehit edilmişti. Mevcut durumun devam etmesinden yana olan, devletin ve PKK'nın içindeki derin yapılar, bu süreci de baltalamak için harekete geçebilirler. Hatta AK Parti'ye bu konuyu sebep göstererek kapatma davası bile açabilirler.

Bu süreçte ikinci bir risk de batıdaki vatandaşların bu olayı doğru anlayıp anlamayacağı meselesi. Anadolu'nun her yerinde oğlunu, kardeşini, yeğenini, arkadaşını Güneydoğu'daki teröre şehit vermiş yüz binlerce kişi var. Bunlara konuyu çok doğru anlatmak, bu süreçte etnik ve milliyetçi akımların güçlenmesinin önüne geçmek, çözüm için çok kritik eşikler olacak. Mevcut yapının yeni acılara zemin oluşturacağını herkesin görmesini temin etmek gerekir.

Şüphesiz Güneydoğu meselesi, mühendislik formülleriyle çözümlenebilir bir konu değil. Bu, çok yönlü gerçekleri olan bir denklem. Ama demokratik açılımlar, insan hak ve özgürlükleri konusunda atılacak cesur adımlar, problemin büyük bir kısmını çözecek. Devletin kendini yeniden tanımlayarak vatandaşa yaşam biçimi ve ideoloji dayatmaktan vazgeçmesi de pek çok sorunu ortadan kaldıracak. Bununla birlikte özellikle bazı vakıf ve derneklerin yaptığı gibi, doğu ile batı arasındaki insanî yardım ve diyalogları olabildiğince artırmak, problemin çözümünde çok önemli bir adım olacak.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT