1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. "Bu 'Kutuplaşma' Numaralarını Yutacak mısınız?"
"Bu 'Kutuplaşma' Numaralarını Yutacak mısınız?"

"Bu 'Kutuplaşma' Numaralarını Yutacak mısınız?"

Haşmet Babaoğlu, Sabah'ta kaleme aldığı bugünkü yazısında "80 yıl tek kutuplu bir ülkede yaşamanın sancısını çeken halk “kutuplaşma” üzerinden tedirginlik yaratma numarasını yer mi? Yemiyor." diyor.

22 Ekim 2015 Perşembe 13:47A+A-

Haşmet Babaoğlu - Bu Numaraları Yutacak mısınız? / Sabah

Bütün medyalarıyla...

Yalan üstüne yalan atarak...

Tehdit ederek...

Pişkince...

Ahlaksızca...

Ve alabildiğine şirret bir dille...

Halka saldırdılar...

2013'ten bu yana halkın bütün siyasal tercihlerini horladılar; bütün değerleriyle alay ettiler.

Sonra da insanların karşısına geçip “Ama olmaz ki, kutuplaştık!” demeye başladılar.

Bu kampanyayı sahaya süren iç ve dış odakların cibiliyetini bilenler için problem yoktu!

Kulağımızı tıkar geçerdik.

Olmadı dayanır, katlanır ve işimize gücümüze bakardık.

Nitekim öyle yaptık.

Ama işin bir başka tatsız yanı ortaya çıktı: Bazı muhafazakârlar bu şirret dilden ürktü, ürkütüldü. Endişeler birbirini izlemeye başladı: “Yoksa yanlış mı yapıyoruz; memleket elden mi gidiyor; daha fazla arıza çıkmadan bir uzlaşma yolu bulsak mı?”.

Siyasî kıpırdanmalar, kulisler, arkadan ittirmeler derken, üzerine 7 Haziran seçim sonuçları gelince...

Tablo tamamlandı, formül dile geldi...

Madem kutuplaştık, o hâlde uzlaşalım.

Madem gerildik, o hâlde gevşeyelim.

Peki nasıl?

Koalisyon yaparak...

Tamam, anlıyorum da beyazlarla aynı havaya giren esmerlere ne oluyor be kardeşim!

***

80 yıl tek kutuplu bir ülkede yaşamanın sancısını çeken halk “kutuplaşma” üzerinden tedirginlik yaratma numarasını yer mi? Yemiyor.

O yüzden seçmenin başını döndürüp ikna edecekleri başka deyimler, başka kavramlar arıyorlar.

Nasıl profesör olabildikleri şayanı dikkat birtakım adamlar “türbülans” kavramını ittirmeye çalışıyor.

Biri yazmış dün...

Öyle bir türbülans yaşıyormuşuz ki, 1 Kasım seçimlerinden tek başına AK Parti iktidarı bile çıksa, mutlaka “uzlaşma”ya gidilmeliymiş!

Yani ülke öyle bir çalkantı, öyle bir boşluk, öyle bir fırtına hâli içindeymiş ki, “koalisyon” kaçınılmazmış.

Ben demiyorum, sıfatını da o yazmış: “Büyük koalisyon!”.

Uyanığın numaralarına bak!

Yani diyor ki...

Ne oy alırsan al, yine de ABD'nin, Almanya'nın, Rusya'nın istediğini yap!

Kaç milletvekilin olursa olsun, İsrail'i kucakla ve Esed'in ardından oluşacak yeni Suriye'de şebbihalara yer açılmasına izin ver!

Diyor ki...

İstanbul sermayesini okşa, ulusolcuları sev, paralelleri affet!

***

Söylenecek çok söz var bu konuda ama bekliyorum...

“Kutuplaşmanın iki tarafından bahseden” veya İsmail Küçükkaya'ya “Fay hatlarıyla oynamayalım.” dedirtmeyi marifet sanan dostların sarsılıp kendilerine gelmelerini bekliyorum.

Yine de uyarayım...

Bundan böyle çevremde “uzlaşma”, “kutuplaşma”, “türbülans”, “gerilimi azaltma” gibi laflar duyarsam...

İyi niyetli mi, değil mi, bakamayabilirim!

HABERE YORUM KAT