1. YAZARLAR

  2. Eser Karakaş

  3. Bu kurumlar değişecek
Eser Karakaş

Eser Karakaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Bu kurumlar değişecek

26 Ekim 2009 Pazartesi 03:39A+A-

Taraf gazetesinde 12 Haziran günü yayınlanan ve altında Genelkurmay Karargah ana binasında çalışan bir albayın imzası olduğu iddia edilen “Ak Parti’yi ve Gülen cemaatini bitirme eylem planı” isimli belge bir kez daha, belgenin gerçek, imzanın ıslak imza olmasının anlaşılmasıyla gündemin tam da göbeğine oturdu.

Hukuka saygının gereği olarak sürecin sonunu bekleyeceğiz ama basına sızan haberler, hatta bizzat Başbakan’ın Adli Tıp raporuna ilişkin doğrudan açıklaması aslında artık geriye dönüşsüz bir sürecin başladığını gösteriyor.

Bundan sonra artık Türkiye eski Türkiye olmayacak, herkesin bunu iyi bilmesi gerekiyor.

Bu süreç yani isterseniz tasfiye süreci adını verin, isterseniz yenilenme süreci deyin, ağır da olsa işleyecek.

Bu yenilenme sürecinin aslında çoktan gerçekleşmesi gerekiyordu ama bazı kurum ve kişiler direnç gösterdiler ama bu direncin beyhude bir direnç olduğu biliniyordu.

Son otuz süredir dünya, tarihinde görmediği kadar hızlı bir dönüşüm geçiriyor.

Türkiye’nin de bu dönüşümün, kurumları ve kadrolarıyla dışında kalması beklenemezdi.

Bazı kurumlar ve kişiler direnç gösterdiler ama galiba buraya kadar.

Dünyanın bu dönüşüm hızına uyum gösteremeyenler ve daha da vahimi göstermek istemeyenler, üstelik belirleyici makamları İŞGAL EDİYORLARSA, belirli bir süreç içinde köşelerine çekecekler.

Bu direnci en çok gösteren dört kurum göze çarpıyor; TSK, basın, yargı ve eğitim.

Bu kurumların mevcut zihrniyetlerini sürdüremeyecekleri artık çok net anlaşılıyor.

Bu dört kurum yaşamsal kurumlardır ama korumak için direndikleri çağdışı çizgi en çok kendilerine zarar veriyor, bu durum her geçen gün çok netleşiyor.

Türkiye’nin acil işi bu dört kurumu çağdaşlaştırmak, asli, evrensel tanımlı görevlerine çekmektir.

Önümüzdeki günlerde bu kurumlar, emin olunuz, yoğun bir tartışma ortamının içine girecekler.

Şu “kağıt parçası” denen belgeden başlayalım.

Bu konuyu yani silahlı bürokrasinin içinde bir grubun bu pis işlere soyunduğunu Sayın Başbuğ ya biliyordu, bu çok vahimdir, ya da bilmiyordu, bu daha da vahimdir.

Gelelim basına; basının bir bölümü ve ne yazık ki de başta kendine merkez medya adını takan kesim üç sene içinde ikinci kez büyük hata yapıyor.

27 Nisan’da illegal ve gayrimeşru bir muhtıra söz konusu oldu ve, internet orada duruyor, merkez medya köşe yazarlarının büyük bölümü bu kepazeliğe destek verdiler.

12 Haziran’da bir belge ortaya çıkarıldı, yine aynı köşe yazarları, yani 27 Nisan kepazeliğini destekleyenler meseleyle “kağıt parçası” diye dalga geçtiler.

Türkiye kamusal alanda bu kadar büyük hataları kaldırabilme eşiğini, çok şükür, aşmış durumda.

Islak imzalı belgenin Adli Tıp’tan gelmesinin ve olayın basına yansımasının üzerinden üç gün geçti, aynı köşe yazarları bu konu yokmuş gibi yapmakta ısrar ediyorlar.

Bu yaptıkları bırakın korekt siyasetin gereğini sıradan gazetecilik ilkelerine de aykırıdır.

Bu arkadaşların tek tek isimlerini vermiyorum ama önümüzdeki günlerde bu isimlerin 12 Haziran’ı izleyen “kağıt parçası” tartışmalarında neler yazdıklarını internetten “copy-paste” yöntemiyle indirip köşelerimize almak en azından okuru çok gülderecektir, buna eminim.

Aynı isimlerin 27 Nisan 2007 kepazeliğini izleyen günlerde ne yazdıklarına bir bakın, içiniz burkulacaktır.

En son, Nobel ödüllü ABD’li iktisatçı Douglass North’un “Kurumlar, kurumsal değişim ve ekonomik performans” kitabını okudum; kitap teorik bir kitap, Türkiye’den falan bahsedilmiyor ama okuduğunuzda mevcut asker, yargı, basın ve eğitim kurumlarıyla Türkiye’nin nasıl geri kaldığını, kişi başına gelirde bir türlü on bin doları neden geride bırakamadığını çok iyi anlıyorsunuz.  

STAR

YAZIYA YORUM KAT