1. YAZARLAR

  2. Yasin Aktay

  3. Belgenin "gerçek olmadığı noktasından" hareket edilecek!
Yasin Aktay

Yasin Aktay

Yazarın Tüm Yazıları >

Belgenin "gerçek olmadığı noktasından" hareket edilecek!

27 Haziran 2009 Cumartesi 05:41A+A-

Taraf Gazetesinde yayımlanan "belge" nin sahihliği hakkında askeri savcılığın verdiği karar aslında basit bir "takipsizlik" kararıdır.

Eldeki delilere dayanılarak hukuki bakımdan daha fazla ileri gidilemeyeceğini söyleyen bir karar ilk bakışta itiraz edilemeyecek bir karardır. Bir insanı veya bir kurumu yargılamakta hükme mesnet olarak kullanmak üzere eldeki delil gerçekten de daha fazlasına imkân vermiyor.

Esasen belge ortaya çıktığı andan itibaren, "doğruluğu halinde" yol açabileceği siyasi, hukuki ve de ahlâkî komplikasyonlar göz önünde bulundurulduğunda bu işten çıkmanın en az yaralayıcı yolunun belgenin sahte çıkmasında olduğu da görülüyordu. Bunun için belgenin sahte olması temenni bile edilebilirdi, çünkü bu boyutlarda bir organize suçun birilerinin aklına gelmiş olmasının düşünülmesi bile yaşadığımız dünyanın ne kadar güvensiz, tekinsiz ve yalan olduğunu trajik biçimde hissettiriyordu.

Oysa gelinen noktada belgenin sahte çıkma ihtimalinin yıkılan güveni ve saygıyı tamir etmek şöyle dursun birilerine fazladan cürüm işleme ihtimali bile doğurduğu görülüyor. CHP lideri Deniz Baykal Askeri savcılığın 'delil yetersizliğinden dolayı" vermek zorunda kaldığı takipsizlik kararını belgenin "sahte" olduğuna bir delil saymakla kalmıyor, bu sahteliğin failini de kesin olarak bulmuş gibi davranıyor, hesap da soruyor.

Oysa belgenin aslı bulunamadığı için Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu sadece kanıtlanamamışsa tam aksi bir iddia, yani belgenin düzmece olduğu iddiası hiç kanıtlanamaz. Sonuçta böyle bir vakadan kala kala ortada faili meçhul, saldırgan bir "ahlaksız düşünce" kalır.

Aynı şekilde Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un dün meşhur belge hakkındaki benzer açıklamaları da"belgenin gerçek olmadığı noktası"na hızla gelmiş, bu noktayı bundan sonraki bütün tartışmalar için "kesin bir veri" olarak, bir hareket noktası olarak bütün otoriterliğiyle emrediyor.

Oysa askeri yargının kararı neresinden bakarsanız bir sürü sorun içeriyor ve bu sorunlardan dolayı son noktayı koşmuş olma ihtimali yok. Bu durumda temyiz müessesesi kaçınılmaz olarak işleyecek. Dahası belgeyle ilgili ortaya yeni delillerin çıkması, hatta mevcut başka delillerin yeterince değerlendirilmemiş olduğunun hatırlatılması sözkonusu olacaksa, Başbuğ'un bir takipsizlik kararından çıkardığı "hareket noktası emri" en basitinden henüz sonuçlanmamış yargılama sürecine ağır bir müdahale anlamına geliyor.

Gerçekten de bu belgenin bütün içeriğiyle sahte olmasını ne kadar temenni etsek de, askeri çevrelerden yana şimdiye kadar ortaya konulan fiiliyat bu temenniyi sadece saf bir temenni düzeyinde bırakmaya yetiyor. Lahika, andıç, e-muhtıra, darbe ve darbe günlükleri alışkanlıklarıyla yaptıklarını yapacaklarının teminatı haline getirmiş odaklara karşı bu kadarlık bir teyakkuzu hiç kimsenin çok görmeye hakkı yoktur.

Bu belgenin hukuki geçerliliğinin kanıtlanamamış olması belgenin sahte olduğunu değil sadece bu somut belgeye dayanılarak hukuki bir işlemin yapılamayacağını gösterir.

Hâlbuki bu belgenin içerdiği niyetler yıllardır bu ülkede fiilen uygulanmaya devam ediyor ve dışa açık seçik bir biçimde yansıyan bu zihniyetle TSK'nın mücadele ediyor olduğuna dair kamuoyuna hiçbir "imaj" yansımış değildir.

Bunun yerine dışa yansıyan tek şey TSK'nın imajını yıpratmaya dönük "kötü niyetli odaklara" karşı yapılan zehir zemberek açıklamalar.

Bugün gelinen noktada ise iyice açığa çıkmış bir gerçek vardır o da, TSK'nın imajını düzeltebilecek tek şeyin TSK'nın imaj derdinden kurtulması ve fiilen kendisini yıpratan bu tür vakalara karşı tedbirlerini almaya çalışmasından başkası değildir.

Gelinen noktada artık imaj her şey değildir.

TSK'nın imajını şu veya bu yolla düzelse bile kurumu hızla yiyip tüketen cuntacı kurtlardan kurtulmanın yollarına bakması gerekiyor.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT