1. YAZARLAR

  2. Nihal Bengisu Karaca

  3. Başörtülü okula giremiyor, yaşasın toplumsal barış!..
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

Yazarın Tüm Yazıları >

Başörtülü okula giremiyor, yaşasın toplumsal barış!..

23 Ekim 2008 Perşembe 04:58A+A-

Anayasa Mahkemesi lütfedip 'gerekçe'sini gösterdi. Gerekçe 'egemenlik milletindir' yahut millet kendi kendisini yönetme işini seçtiği milletvekillerinden oluşan meclis eliyle yönetir gibi 'cumhuriyetimizin' ve 'demokrasimizin' en temel, en bildik en vazgeçilmez stereotiplerini 'yalanlayarak' başlıyor işe.

Meğer şöyleymiş: TBMM 'hukuken geçersiz' nitelikteki bir yasama tasarrufunu sırf sayısal çoğunluğun gücüyle etkin kılamazmış. 411 oyla kabul edilen anayasa değişikliği 'hukuken geçersiz' imiş. Meclis'in yasama yetkisinin de bir sınırı varmış.

Doğrudur sayısal güç bazı hallerde; sözgelimi insan haklarına aykırı, insanın yaşam hakkını hiçe sayan, onurunu rencide eden bir yasama faaliyeti söz konusu olduğunda devreye evrensel ilkelerin ışığıyla doğruyu gösterecek Anayasa Mahkemesi türü bir mercinin girmesi gerekebilir. Diyelim ki milyonda bir ihtimal, toplumun kayışı kopmuş, Meclis'e soktuğu 411 şuursuz, yasaya 'ulus olarak her pazartesi bir bebek kesip yiyelim; bebeklerin seçimini ve yahni mi sote mi yapacağımız konusunu ise aramızdan seçeceğimiz ve yıldan yıla değişecek bir komisyon belirlesin' maddesini sokmaya çalışıyor. Anayasa Mahkemesi'nin, 411 oyu 'sayılar önemli değildir, önemli olan hukuktur, adalettir' diyerek hiçe sayması ancak ve ancak toplumun bu denli çığırından çıktığı, bu denli bozulduğu ve ahlakı yeniden tanzim etme işinin devletin başındaki birkaç akil adama kaldığı şartlarda 'makul' sayılabilir. Oysa 'Üniversitelerde kılık kıyafet serbest olsun' talebinin ne hukuk mantığıyla, ne adalet kavramıyla çelişen, ne rejimi tehdit eden ne topluma toplumda karşılığı olmayan bir şeyi dayatan ne kamu düzenini ne kamu ahlakını bozacak olan bir tarafı var. Bazı kadınların da, diğer hemcinsleri gibi eğitim hakkından yararlanmalarını sağlayacak, yani adaleti tesis edecek, yasadaki 'kanun önünde eşitlik' ilkesini nihayet yürürlüğe sokacak bir talep söz konusu olduğunda, 'sayılar' önemli ve hayatidir. Bu sayıların yok sayılması da hayati bir bozulmaya, sapmaya, Meclis'i yargı vesayeti altına almaya, cumhuriyetin ve demokrasinin temel niteliklerinden sapmaya işaret etmektedir. Anayasa Mahkemesi, Meclis ve matematik arasındaki manevi bağlam hakkında aydınlatılmalıdır.

Mahkeme, 'toplumsal sorunların Anayasa'nın açık hükümleri çerçevesinde ve demokratik barışı ve uzlaşıyı esas alan yöntemlerle çözümü yerine, dinin, din duygularının veya dince kutsal sayılan şeylerin istismar edilmek suretiyle kullanılmasına Anayasa'nın izin vermediğini' vurgulamakta. Mahkeme kendince zeki bir şey yapıyor; dinî bir emrin yerine getirilmesini yasaklama işini 'dinselleştiriyor'. Başörtüsü yasağının İslamileştirilmesi! Bunları da görecekmişiz...

Toplumsal bir yara, mutlak surette siyasi sonuçları da olabilecek talepler doğurur; birileri sorunu çözmek üzere sorunun mağdurlarını temsilen ortaya çıkar; bu arada kaçınılmaz olarak sorunu çözme vaadinden siyasi rant elde edenler de olur. Fakat hiçbir şey, mademki istismar ediliyor o halde biz bu sorunu/talebi görmezden gelelim deme lüksünü doğurmaz.

Kaldı ki bir 'toplumsal bir sorunu, toplumdan aldığı yetkiyle istismar etme' endeksi çıkarsak herhalde mevcut siyasilerin başörtüsü sorununu istismar ettiklerine dair çok fazla delil elde edemeyiz hatta toplumumuzdaki istismar odaklı saadet zincirlerini nazara aldığımızda bu mevzunun listenin en alt sıralarında kaldığını görürüz. Hangi birini sayalım, sürmekte olan bir terörü bitirilemez, sona erdirilemez hale getiren ve 'şehitlik' konumunun dindeki yerini istismar ederek halkın olası tepkisini bertaraf edenleri mi, toplumdan aldığı 'güvenliği sağlama' yetkisini, halkın emniyetini sağlama gibi kutsal bir görevi işkenceyi, gözaltında adam öldürmeyi kapsayacak şekilde genişleterek istismar edenleri mi?

Ezcümle, geç gelen gerekçe, 'Başörtüsü üniversitelere girmemeli çünkü toplumsal barış önemli' demeye getiriyor. Bu gerekçenin kimsede barışmaya ilişkin bir motivasyon uyandıracağını sanmıyorum.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT