1. YAZARLAR

  2. Nuray Mert

  3. ‘Başörtülü kadın yazar’lar
Nuray Mert

Nuray Mert

Yazarın Tüm Yazıları >

‘Başörtülü kadın yazar’lar

19 Ağustos 2008 Salı 11:19A+A-

Geçen hafta, genç arkadaşım Elif Çakır, Taraf gazetesindeki köşesinde Milli Gazete’de çıkan bir yazı ile fotoğrafı tiye alan ve tabii bu arada kadın konusunda, bu gazetenin anlayışını eleştiren bir yazı yazdı. Hemen ardından, yazısı Hürriyet’e manşet oldu. Öyle olunca, hemen öfkeli mesajlar almaya başladı. Bu klasik seyir Milliyet gazetesinde Güneri Cıvaoğlu’nun, olayı, ‘İslam ve kadın’ konusunda kestirme hükümlü bir yazısı ile devam etti. Daha önce, çok farklı üslup ve konular etrafında, benzer şeyler, iki ‘başörtülü’ yazar arkadaşımızın, Nihal Bengisu ve Ayşe Böhürler’in de başına gelmişti.
Bir kere, ne kadar ‘göze çarpan’ bir özellik olmaya devam etse de, şu ‘başörtülü yazar’ tanımından kurtulsak diyorum. Bizden bahsedilirken, ‘başı açık yazar’ denmesi bizi ne kadar tanımlar ve bu dar tanımlama kodu bizi ne ölçüde rahatsız ederse, diğer durum da o derece rahatsız edici. İkinci olarak, ‘muhafazakâr’ çevreden bazılarının bu arkadaşlarımıza ‘mahallenin kızı’nı hizaya getirmek gayreti de son derece sorunlu. Üçüncü mesele, ‘başörtülü’ bir kadın yazar, eleştirel mahiyetli bir şey yazar yazmaz, birilerinin, ‘Bakın bu din böyle bir din, mensupları bile şikâyet ediyor’ diye, konunun veya olayın üzerine abanması.
Elif Çakır, kadın meselesine Milli Gazete çevresi gibi bakmıyor, tüm Müslümanların kadın konusunda, daha doğrusu her konuda ittifak etmedikleri açık. O nedenle, yazdıkları bireysel görüşleri ve iyi ki, din konusu dahil bireysel görüşlerin bu denli farklı olabildiği, bu farklılığın sergilenebildiği bir ortamda yaşıyoruz. Muhafazakârlık veya dindarlık adına harekete geçmek de, eleştirel bakışları fırsat bilip, bir dini kısa yoldan mahkûm etmeye çalışmak da sonuçta, bu ortamı, alanı daraltmaya neden oluyor.
Güneri Civaoğlu, Çakır’ın yazısından yola çıkarak, hızla ‘İslam kadına itaati emrediyor, buna karşı çıkanı öldürüyorlar’ gibi kestirme bir hükme örnek olarak Hollandalı göçmen yazar Ayaan Hirsi Ali’yi örnek vermiş. Söz konusu ismi ve adının karıştığı olayları fazla bilmediği ortada. Evet, Ayaan Hirsi Ali, Somali’den Hollanda’ya iltica etmiş, orada siyasete atılmış, İslam’ı eleştirmiş ve birlikte İslam karşıtı bir filme imza attığı Hollandalı yönetmen arkadaşı Teo Van Gogh, bir Müslüman militan tarafından 2004’te öldürülmüştü.
Kimsenin ne yapmış olursa olsun, öldürülmesi mazeret bulunacak şey değil. Ama, yine de kimden bahsedildiğini bilmekte fayda var; Van Gogh’un ‘Teslimiyet’ adlı filmi tam bir ırkçılık ve nefret örneği idi. Van Gogh Müslümanlara ‘keçilerle cinsel ilişkiye giren’ anlamında argo küfürler etmeyi marifet sayan biriydi. Diğer taraftan, Ayaan Hirsi Ali, Civaoğlu’nun yazısında anlattığı ve iltica ederek Hollanda vatandaşı olmasını sağlayan hayat hikâyesinin yalan olduğunun ortaya çıkması üzerine, 2006’da bunu itiraf ederek
Hollanda’dan ayrılmak zorunda kaldı.
Asıl adı Ayaan Hirsi Magan olan, Ali, 1992’de, Somali’de birçok zulümden ve zorlama bir evlilikten kaçtığını iddia ederek itica etmişti. Oysa, 2006’da bir televizyon programı (Zambla), Ali’nin ailesi ile görüşerek, ortada zorlama evlilik olmadığı gibi, Ali’nin Somali’den kaçmadığını, daha önce ailesi ile Kenya’da 12 sene konforlu bir hayat yaşadığını ortaya çıkardı. Ali, ismi, yaşı ve Hollanda’ya geliş macerası konusunda yalan söylediğini kabul etti. Daha önce Hollanda’nın aşırı sağcı bir partisinden milletvekili olan Ali, şimdi ABD’de ‘neo-con’ bir düşünce kuruluşunda çalışıyor ve her gün yeni bir hikâye üretiyor. ‘İslami radikalizmden dönenler’ söyleminin çok moda olduğu bir dönemde, son olarak, gençken radikal İslamcı olduğunu, Humeyni’nin fatvasını desteklediğini, şehit olmayı düşündüğünü’ söyledi (The Week, 1 Aralık 2007).
İslam’ın kadının kocasına mutlak itaat emrettiğini düşünenler var mı? Var. Hirsi Ali’nin hikâyesi ne kadar yalan olursa olsun, Somali’de milyonlarca kadın muazzam baskılara maruz kalıyor mudur? Kalıyordur. İslam’a hakaret ettiğini düşündüğünü infaz etmekte tereddüt etmeyen bir anlayış var mı, var? Bunların hepsi sorun mu? Evet. Ama, bu böyle diye, kestirmeden bir din ve mensupları ve onun ötesinde dünyada olan bitenler konusunda bu kadar kestirmeden yorumlar yapamayız, yapmamalıyız diye düşünüyorum. Dahası, tüm bunları, ‘başörtülü’ bir kadın yazarın yazdıklarına yapıştırmak, bu yolla onu güya desteklemekle, söylediklerinden dolayı taciz etmek arasında, bence fazla fark yok.

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT