1. YAZARLAR

  2. Naveed Ahmad

  3. Bağlantısızlar Hareketi'nin (NAM) Fars kucaklaşması
Naveed Ahmad

Naveed Ahmad

Yazarın Tüm Yazıları >

Bağlantısızlar Hareketi'nin (NAM) Fars kucaklaşması

26 Ağustos 2012 Pazar 00:19A+A-

Tıpkı NATO gibi Bağlantısızlar Hareketi de (NAM) ölmeyi reddediyor. Dünya artık Yugoslavya'nın değil Sırbistan'ın başkenti olan Belgrad'da 2009 yılında NAM'ın yıldönümü kutlamalarında olduğundan daha iyi bir yer.

Bu ayın sonlarında NAM'ın başkanlığının İran'a geçeceği toplantı Tahran'da gerçekleştiğinde en bilinen, en yaşlı yüzler artık orada olmayacak. Kaddafi, Ben Ali, Mübarek, hepsi olaylı 2011 yılındaki halk uyanışlarıyla devrildiler. Esed ailesi başkalarının umutlarına rağmen devam ediyor. Artık yıkılmış Alevi elit, bağlantısızlar bloku bir daha toplandığında orada olmayacak ve arkalarından kimse resmi tören de yapmayacaktır.

Tüm kronik çelişkilerine rağmen NAM bu sefer manşetlere çıkacak. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin özel misafir olarak toplantıya katılarak tarih yazmış olacak. Eğer dünya siyaseti böyle gitmeye devam ederse, ABD Başkanı Barack Obama Amerika Devletleri Organizasyonu'nun bir sonraki zirvesinde onur konuğu olabilir.

Suriye'nin köşeye sıkışmış Esed'i ise şimdiden 16. NAM Konferansı'nın Mart 2011'den beri devam eden boğucu yalnızlığını kıracağını umut etmekte. Baasçı lider zirveye katılmak için kırılgan haldeki ülkesini bırakmayı bile göze alacaktır. Hiçbir şeye güvenemeyen diktatörün kendi uçağı yerine bir İran ya da Rus uçağını tercih edebileceği konuşuluyor.

120 üyesi olan Bağlantısızlar Bloku, Suriye'yle ilgili ortak bir açıklama yapamayabilir fakat yine de bu konferans bu otokrata eski tanıdıkları görmek için bir fırsat sunacak. Bunun ötesinde ciddi bir lobi faaliyeti ise Şam, Halep ve Dara sokaklarında hızla değişen duruma bağlı olacaktır.

İran ve Suriye için Rusya'nın varlığı moral yükseltici olacaktır. Birçok üye ise foruma bu şekilde başkalarının el koymasını kabul etmeyecektir. Forumun siyasileştirilmesinden çekinen bazı uluslar daha düşük düzeylerde temsil edilebilir ya da tamamen çekilebilirler. Tahran üç aşamalı bir toplantı planlıyor: uzmanların görüşmelerini bakanların toplantısı takip edecek ve sonrasında zirve konferansı gerçekleşecek.

32 devlet başkanının toplantıya katılacağı söylense de, ev sahibi ülkenin türlü çatışmalarla ve eşi benzeri görülmemiş bir uluslararası tecrit içinde olduğu düşünülürse bu rakam biraz fazla hırslı bir rakam gibi gözüküyor. İran turizm yetkililerinin bu mega olaydan 50 milyon dolardan fazla bir gelir yaratacaklarını düşünmeleri, abartılı beklentilerinin bir örneği.

1961'de kurulmuş olan NAM'ın bugünkü üye devletleri dünya nüfusunun yüzde 55'ini oluşturuyor. Bu ülkelerin çoğu fakir ve siyasi ve mali koruma için Avrupa devletlerine bağımlı haldeler. İran'ın nükleer programının etrafındaki gerilimleri ve Suriye'ye sadece İran'ın destek veriyor olmasının yarattığı sorunları yaşayan İranlılar, bu toplantının ülkenin diplomasisinde bir sıçrama yaratacağını düşünüyorlar. İran'ın 1979'da girdiği bu Bağlantısızlar Hareketi'nin geçici başkanlığı bugünden daha iyi bir zamanda gelemezdi. Çok katmanlı yaptırımların altındaki Tahran bu sembolik siyasi bloku kendi yararına kullanabilir. Bu hareketin liderliğinin en büyük zorluğu farklı üye ülkeler arasında görüş birliğini koruyup öne çıkarmak olacaktır.

Ahmedinejad, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü de davet ettiyse de İran'a pek dayanışma gösterilecekmiş gibi durmuyor. Türkiye İran'ın nükleer zenginleştirme ihtiyaçlarına Brezilya'yla beraber bir orta yol bulmaya çalıştıysa da, aynı zamanda Arap Baharı'nın sonucunda halk ayaklanmalarıyla uğraşırkenki tavrı yüzünden Esed'e çıkıştı. Toplantıya katılacak devlet başkanlarından önemi daha az fakat daha sembolik olacak olan katılım Ermeni Cumhurbaşkanı'nın olacaktır. Kendisi Suriye ve İran'ın tavırlarını desteklemektedir.

Dr. Mursi'nin liderliğindeki Mısır gibi Arap ulusları ise İran'ın Suriye fantezilerini desteklemeyeceklerdir. Tahran'daki konferansta demokratik reform talep eden ve Bahreyn'in yüzde 55'ini oluşturan Şiilerin ayaklanması da şüphesiz gündeme gelecektir. İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC) geçen hafta Cidde'de gerçekleşen zirvesine Suriyeli muhalif grupları davet etmedi, fakat Bahreynli aktivistler Tahran'da çok iyi planlanmış bir gösteri sergileyecekler. Genelde akıllıca uyguladığı realpolitik'le bilinen İran, Ahmedinejad'ın liderliğinde daha çok duygularla hareket ediyor gibi gözüküyor.

BİRBİRİNİ HOŞ TUTMA SİYASETİ

Siyasetin gölgesini haliyle hissedecek NAM zirvesinde üye ülkelerin yüksek düzeyde temsil olasılığı yok. Komşu ülkeler Pakistan, Afganistan ve Hindistan dayanışma gösterebilirler ama Arap ve Orta Asya ulusları böyle bir dayanışma göstermeyeceklerdir. Son on yıldaki karnesiyle Putin'in Tahran'daki varlığı, İran'ın nükleer meselesi ve savaş histerisi ve son olarak Suriye ayaklanmasının yarattığı bölünme bu zirvenin daha başlamadan sönmesinin sebepleri olacaklar. Sınırlarının farkında olan İranlılar, Amerika karşıtı eğilimlerden ve Ortadoğu'da nükleer adalet arıyor olmaktan faydalanmaya çalışacaklar. Venezuela'dan Hugo Chavez'in havai fişekleri bu söyleme bir Güney Amerikalı süs olacak ve İranlı ev sahiplerini hoş tutacaktır.

Suriye'deki Alevi rejiminin gittikçe azalan gücünü bilen NAM başkanı, Esed'in anlatısına ışık tutacak, onun kendi masumiyetini ve samimiyetini kanıtlamasını umut edecektir. Şam'ın yorulmuş diplomatları ise beş günü çok yoğun bir lobi faaliyetiyle ve gerektiğinde zorlamalarla geçireceklerdir.

CNN, BBC, Al-Jazeera ve Al-Arabiya'nın çok dikkatle takip edeceği etkinliğin organizatörleri kendi anlatılarının sadece ana akım uluslararası medyada değil aynı zamanda bölgedeki, bölge dillerindeki haber kaynaklarında mümkün olduğu en iyi şekliyle geçmesi için uğraşacaklar.

Ahmedinejad'ın takımının diplomatik aklın da zirvenin kapanışında birçok konuya değinen ortak bir açıklama yapmak var. Amaç İran'a karşı uygulanan yaptırımları kınamak, nükleer enerjiyle ilgili 'Batı'nın ikiyüzlülüğünü' ortaya koymak ve Bahreyn ayaklanmasını desteklerken, Suriye'de azınlık rejimine karşı çıkan isyanı kınamak olacaktır. Eğer planlarını tam olarak uygulayamazlarsa bu durumda en azından durumu kurtarmak için bu hususları özellikle kapsamayan daha genel bir açıklamaya da razı olacaklardır.

1979 Havana Deklarasyonu'nda Fidel Castro'nun dedikleri şöyleydi: "Bağlantısızlar Hareketi içerisindeki ülkelerin, emperyalizme, sömürgeciliğe, yeni sömürgeciliğe, ırkçılığa ve tüm yabancı saldırıları, işgalleri ve müdahalelerine karşı, aynı zamanda büyük güç ve blok siyasetine karşı mücadelelerinde onların ulusal bağımsızlıklarını, egemenliklerini, toprak bütünlüklerini ve güvenliklerini korumak." İran toplantının kapanış açıklaması ne olursa olsun, kendisini bu ilkelere adamış ve dünya siyasetinin temel oyuncularından biri olarak göstermek isteyecektir.

NAM için ise yolun sonu gözüküyor! İran'ın üç senelik geçici başkanlığı hareketi en temel özelliğinden yoksun bırakacak: bağlantısızlık. Rusya'nın temel denge sağlayıcı olarak getirilmesi blokun aktif bazı üyelerinin ilgisini kaybetmesi ve yeni nesil Varşova Paktı'na dönüşmesi anlamına gelecektir. * Pakistanlı araştırmacı, gazeteci ve akademisyen

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT