1. YAZARLAR

  2. Yasemin Çongar

  3. Ayşe Arman’ın “Reina komedisi”
Yasemin Çongar

Yasemin Çongar

Yazarın Tüm Yazıları >

Ayşe Arman’ın “Reina komedisi”

16 Temmuz 2009 Perşembe 14:50A+A-

Mahalleleri severim ben.

Mahalleler, eninde sonunda iç içe yaşarlar zira.

Ve mahalleli, ne kadar muhafazakâr olsa da değişime açıktır...

“Yukarı mahallenin çocuklarıyla maç yapalım, aşağı mahallenin pastanesinde dondurma yiyelim, mahalleye yeni gelen aileye oturmaya gidelim” derken değişir, değiştiğini bilir.

***

Gettoları sevmem ben.

Gettolar kapalıdır, içlerine giremezsiniz, içlerinden kolay kolay çıkamazsınız.

***

Ayşe Arman bence hayırlı bir iş yaptı.

Evet, aceleye getirilmiş bir proje olduğu belliydi ve evet, yüzeysel gözlemlerle sınırlıydı yazdıkları...

Evet, belki istihza dozu yer yer mütedeyyinleri rencide edebilecek kadar yüksekti...

Ve evet, sosyolojik derinliği olan, toplumsal hayatımızın her alanına mercek tutan bir haber-röportaj koymadı ortaya...

Ama –ne yazık ki Taraf’ın bir köşesi dahil- bazı gazetelerde hakkında yazılan galiz ve düzeysiz yorumları da hakketmedi Arman.

Ben kendi hesabıma, “Ayşe karşı mahallede” yazılarını, bir Ayşe Arman röportajı okuduğumu unutmadan okudum ve bu sınırlar içinde o yazılardan faydalandım.

En azından, Arman’ın gözlemlerinin “samimiyetine” inandım...

Ve bu sayede, onun amacı bu muydu değil miydi bilmesem de, yazdıklarından iki temel çıkarsama yaptım.

Birincisi, Arman ve arkadaşının tesettüre girip gittikleri birçok mekânda rahatsız edilmemelerine, herkes gibi muamele görmelerine sevindim; gerçek mahallelerden ve gerçek mahallelilerden korkmamak gerektiğine bir kez daha kani oldum...

Nişantaşı’nı da, Fatih’i de yeniden sevdim.

“Nişantaşlılar böyle soyunur, nokta” ya da “Fatihliler böyle örtünür, nokta” diyerek, Nişantaşı’nda yarı çıplakları, Fatih’te ise tesettürlüleri “birinci sınıf” sayan gettocu zihniyetin aslında her iki mahalleyi de çoktan terketmekte olduğunu anlayıp sevindim.

Zaten Arman’ın anlattıklarından bende kalan ikinci izlenim de, gettolar üzerineydi.

O yazılarda, beni şaşırtmayan ama yine de rahatsız eden iki deneyim, iki ayrı “getto”da yaşanmıştı.

Mini etekli Arman, bir mahalleden ziyade bir tarikat gettosuna dönüşen İsmailağa’da pek de hoş karşılanmamıştı.

Tesettürlü Arman ise, bir laik cemaat gettosu gibi işletilen Reina’ya alınmamıştı.

***

Ancak gettolaşmış bir mahallede kendini “yabancı” hissetmek başka şey, Belediye’den ruhsatlı bir kulübün kapısından kovulmak başka...

Bu ikincisini, “Reina komedisi” başlığıyla yazmıştı Ayşe Arman ve eğer anlattıkları birebir gerçeği yansıtıyorsa, Reina bence kapatılmalı; nokta!

Ya da şöyle söyleyeyim; Reina’nın, rezervasyon yaptırmış Ayşe Arman’ı “tesettürlü” diye içeri sokmamasına benzer bir olay, Amerika’da, Avrupa Birliği’nin herhangi bir yerinde ve hatta bu konuda çok net bir yasayı 2000’de kabul eden İsrail’de yaşansa, bu düpedüz “ayrımcı” uygulama nedeniyle işletme önce çok ağır bir ceza alır ve eğer uygulamasını değiştirmezse, kapatılır.

Ancak...

Taraf
’taki muhabir arkadaşlarımız dün Reina’yı aradılar ve gerek kulübün Halkla İlişkiler Sorumlusu Aysel Gökçe Taşçı, gerekse işletmenin ortaklarından Ali Ünal, Ayşe Arman’ın yazdıklarını kesinkes yalanlayan açıklamalar yaptılar bize.

Yarın bu sütunda, hem onların açıklamalarını yazacağım...

Hem de diğer ülkelerde, aslında bizimkilerden çok da uzak olmayan mahallelerde “ayrımcı” işletmelerin başına neler geldiğini anlatacağım.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT