1. YAZARLAR

  2. Mümtazer Türköne

  3. Askeri kim kurtaracak?
Mümtazer Türköne

Mümtazer Türköne

Yazarın Tüm Yazıları >

Askeri kim kurtaracak?

03 Ağustos 2010 Salı 20:13A+A-

İçişleri Bakanı, Dörtyol'da çıkan olaylar için "Olaylar hiç öyle geriden göründüğü kadar yalın değil." yorumunu yapıyor. İnsanın kanını donduran bir iddia, orta yerde duruyor.

Dörtyol'da dört polisin şehit edildiği saldırıyı, jandarma istihbarat personelinin (JİTEM) gerçekleştirdiği senaryosu herkesin aklına yatmış durumda. Taşlar yan yana getiriliyor ve ortaya koskoca bir "zan" çıkıyor. Ben bu senaryoya inanmıyorum. Çünkü "bu kadarı da olmaz".

Dünkü gazeteler yedi askerimizin hayatını kaybettiği Hantepe baskınının video kayıtlarından fotoğraflar yayımlıyor. Video kayıtları, Heronlardan elde edilmiş. Ve baskını önlemek için hiçbir şey yapılmıyor. İstihbaratı alınmış ve Karargâh'ta saniye saniye izlenen baskına hiçbir müdahale ve destek gelmiyor.

Ordumuzun içinde PKK ile işbirliği yapan hainlerin, baskınları önleyemeyen beceriksiz komutanların olduğuna dair bir kanaat, bir kanser uru gibi büyüyor. Dörtyol provokasyonu, ezberlediğimiz bir Ergenekon klasiği olarak kabul görüyor. Tıpkı Danıştay saldırısı gibi. Ergenekoncuların paçayı sıyırmak için terör dalgasına ihtiyaçları var. PKK'nın kendi davaları ve Kürt halkı ile hiçbir bağlantısını kuramadan başlattığı ve sürdürdüğü savaş, bir Ergenekon siparişi olarak yorumlanıyor. Neşe Düzel'in iki hafta üst üste Taraf'ta yaptığı röportajlar, bu senaryonun kanıtlarını sıralıyor. PKK'yı içeriden yakından bilen Öcalan'ın eski avukatı Hüseyin Yıldırım'ın Ergenekon-PKK ilişkisine dair söyledikleri mutlaka dikkate alınmalı. Kemal Burkay'ınkiler de.

Sonuç olarak önümüzde zihnimizi ve midemizi bulandıran bir tablo var. Askerlerimizi şehit eden hainlerin, millete komplo kuran darbecilerin, provokatörlerin çatısı altında rahatça barındığı bir Türk Silahlı Kuvvetleri görüntüsü hepimizi rahatsız ediyor. Bu görüntü gerçek mi? Mümkün değil. Peki neden bu kadar çok inananı var?

Tehlikeli bir eşikteyiz. TSK'nın güvenliğimizi sağlamak yerine doğrudan güvenliğimiz için ciddi bir tehdit oluşturduğu kanaatinin hemen düzeltilmesi lâzım. Bu kanaati oluşturan mekanizma sağlıklı bir mekanizma değil. Ordu içinde ciddi skandallar yaşanıyor. Bu skandalların üzerine giden güçlü denetim araçları yok. Asker kendi kendisini denetlediği için bu skandalları, ordunun imajını bozacağı gerekçesi ile hasıraltı ediyor. Hasıraltı etmek, ordu içinde güçlü bir geleneğe dönüşmüş. Bu sefer devreye bu skandallardan rahatsız olan dürüst ve vatansever askerî personelin çabası giriyor. Bir şekilde dosyalar, belgeler gazetelere ulaşıyor. Üstü örtülmüş skandal deşifre edilince, bu bilgi denetimsiz bir yerden geldiği için yüz katı güçte bir sarsıntıya sebep oluyor.

TSK'nın bu bozulan imajı denetimsizliğin eseri. Denetim, sadece bir kurumda işlerin hukuka uygun işlemesini temin etmekle kalmaz; aynı zamanda şaibeleri ve şüpheleri de giderir. TSK'yı ilgilendiren kanunların neredeyse tamamı, askerî darbe dönemlerinin eseri. Ve her askerî darbe döneminde bu kanunlarda ilave kritik değişiklikler yapılmış. Ve bütün bu kanunlar askeri sivil yönetim ve yargı karşısında otonom hale getirmeyi amaç edinmiş. Şimdi, doğrudan bu kötü imajın gerekçesi olarak ortada duruyor.

Bu haftanın gündemini oluşturan Askerî Şûra görüntülerine bakarken hepimiz aynı şüpheleri hatırladık. Artık ordumuza hasrettiğimiz ağustos ayını hamasetle geçirmenin bir anlamı kalmadı. Oturup orduyu nasıl denetleriz ve bu denetimi nasıl hukuk normuna dönüştürürüz sorusuna kafa yormamız lâzım. İki şey ortada: Birincisi, askerin, hakkında iddia bulunan askerî personeli korumaya kalkması, ordunun kötü imajını kuvvetlendiriyor. İkincisi, bütün askerî kanunların denetim amaçlı tepeden tırnağa gözden geçirilmesi gerekiyor.

Askeri, saplandığı bu bataklıktan kurtaracak olan şeffaf bir denetim. Hükümet başta Askerî Personel Kanunu'nun 65. maddesini işleterek denetim yetkilerini kullanmaya başlarsa bu durumdan önce ordu kazançlı çıkacak. Subay sıkıntımız yok. İçişleri Bakanı ve Millî Savunma Bakanı, hakkında iddia bulunan askerî personele görevden el çektirse en başta denetlenebilen bir kurum olarak ordu kendi imajını düzeltmiş olmaz mı?

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT