1. YAZARLAR

  2. Lale Kemal

  3. Asker vuruşarak kışlasına çekiliyor…
Lale Kemal

Lale Kemal

Yazarın Tüm Yazıları >

Asker vuruşarak kışlasına çekiliyor…

11 Ağustos 2010 Çarşamba 17:56A+A-

Türkiye’de askerin konumu adeta devlet içinde devlet gibidir… Bir yanda seçimle işbaşına gelmiş siyasi otoriteler diğer yanda TSK ve onun uzantısı her kesimden bir kısım sivil bürokrasi, akademisyen, işadamı ve gazeteci.

Ama artık, devletin işleyişini aksatan, ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyen bu tuhaf denklem değişiyor ve tek devlet olma yoluna sancılı olsa da, uzun zamana yayılacak olsa da girdik. Bu geçiş sürecinin hızını, yalnızca iktidar partisi değil topyekûn siyasi partilerin ve toplumun ne ölçüde bilinçleneceği de belirleyecek. Ama, özellikle muhalefetteki siyasi partilerin genelde askeri vesayet sistemini destekler nitelikteki politikaları ve toplumda aydınlanmanın yavaş seyrediyor olması nedeniyle demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan askerin siyasetten el çektirilmesi süreci yavaş ilerleyecek. Nihayetinde askeri asli görevi olan yurt savunmasına çekme konusunda geri dönülemez bir sürece girdiğimizi düşünüyorum.

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, 8 gün sonunda tepe noktalara atamalar konusunda hal yoluna girmiş gibi gözüken YAŞ krizi sonrası dün gazetelere yansıyan açıklamasında, “Halka hesap veren son sözü de söyler,” demiş. Aslında meselinin özeti budur. Kimse, “Ben de demokrasiden yanayım ama işte AK Parti’ye güvenmiyoruz, amacı şeriatı getirmek vs.” gibisinden anlamsız gerekçelerin arkasına sığınmasın. Bu ülkeye şeriatı getirmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Hele de onca demokratik reforma öncülük etmiş AK Parti’nin şeriatı getirme gibi bir amacı olduğu söylemi, aslında askeri vesayeti isteyenlerin bahanesi.

Bu ülkede ordu 5 kez, kanlı ve kansız olmak üzere siyasete müdahale etti. Her müdahalenin gerekçesi farklı idi yani darbe gerekçeleri her seferinde laikliği koruma olmadı.

Geçelim artık bu “Laikliği, Cumhuriyeti koruma, kollama görevi,” bahanelerini, inandırıcılığı ciddi şekilde sorgulanmaya başlayan bir söylem bu. Ordunun derdi, özerk yapısıyla devlet içinde devlet olarak kalma geleneğinin kırılmasına karşı sonuna kadar direnmek. Son YAŞ krizi de gösterdi ki asker, hükümetin ve Başkomutanı sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, birlikte çalışacakları komutanları belirlemelerine karşı anlamsız ama çok ciddi direnç gösterdi.

TSK, “Ben, çok nadiren de olsa siyasi karar vericiler atamalara karışsa da bu alanda tekelimi koruyorum ve karışmayın,” demek istedi ama bu kez sökmedi. Siyasi iktidar kanunlardan kaynaklanan hakkını bu kez sonuna kadar kullandı.
 
YAŞ krizi de gösterdi ki asker bazı tavizler koparma karşılığında vuruşarak ya da direnerek kışlasına çekilme sürecini sürdürüyor. TSK da derinlerdeki kaygının, askeri yargı sistemi yoluyla kamuoyundan ve siyasi otoritelerden kolaylıkla gizlenen kimi anayasa dışı hareketlere ilişkin dosyaların açığa çıkması olduğunu düşünmemiz lazım. Geçen yıl Aralık ayında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik asker bağlantılı suikast iddialarıyla ilgili sivil savcıların TSK’ya ait sır bilgilerin yer aldığı kozmik odaya girmelerine nasıl bir direnç gösterilmişti hatırlayalım. Bu direncin arkasında bazı kanun dışı olabilecek bilgilerin açığa çıkmasından kaynaklanan ciddi endişe yatıyor olabilir.

İtalyan derin devleti ya da kayıt dışı devleti Gladio’daki sır perdesinin aralanmasında askerî bilgilere erişimin önemli ölçüde rol oynadığını da bu arada hatırlatalım.

Askerin, bazı suçların aydınlatılmasına yarayabilecek belgeleri sivil mahkemelerden kaçırmak istemesi kendi başına devlet yönetiminde çok ciddi bir zafiyet olarak karşımızda duruyor. TSK komuta kademesinin, son YAŞ krizinde de sergilediği kanunlara karşı direnç üzerinde de ciddi şekilde düşünülmesi gerekiyor. 

Bir askerî kaynağım şöyle diyor: “TSK İç Hizmet Kanunu’nun 13’ncü maddesinde, askerliğin temelinin disiplin olduğu belirtilir ve disiplinin tanımı yapılır. Disiplinin tanımının ilk ve en önemli unsuru kanunlara ve nizamlara itaat etmektir. Bu yılki komutan atamalarında, hükümetin kanunlardan kaynaklanan yetkisine ipotek koyma ve başkaldırmaya yönelik tutum ve yaklaşımlar disiplinsizlik; hükümetin aldığı tedbirler de bozulan disiplinin tesis edilmesi olarak görülebilir.”

Gördüğünüz üzere asker, kendi oluşturduğu gelenek ya da teamül, adına ne derseniz deyin kırılmak istenince yani özerk alanına girilince yasa masa tanımıyor(du).

Herkesle şu konuda iddiaya girmeye hazırım;

Ergenekon ile başlayıp Balyoz ile devam eden darbe iddialarına ilişkin davalarda TSK içinden çok sayıda askerin suçlanması ve YAŞ kriziyle devam eden süreçte; siyasi otoritenin ağırlığını koymuş olması TSK komuta kademesi dışında pek çok subayı da rahatlatmış bulunuyor.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum