1. YAZARLAR

  2. Mustafa Şentop

  3. Asıl soruşturma şimdi
Mustafa Şentop

Mustafa Şentop

Yazarın Tüm Yazıları >

Asıl soruşturma şimdi

26 Haziran 2009 Cuma 03:22A+A-

Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı'nca verilen karar korkulduğu gibi, konuyu bütünüyle hukukî tartışma zemininden çıkartacak ve kesin bir şekilde sonuçlandıracak bir niyet ve muhteva taşımamaktadır.

Kendi çerçevesinde dikkatli ve oldukça ihtiyatlı bir şekilde sürdürülen bir çalışma neticesini yansıtmaktadır. Kanaatimizce, konunun doğru bir mecrada tartışılmasının önünü kesme niyeti de taşımamaktadır.

Öncelikle belge ve belgenin sahteliği üzerinde tartışmaların yoğunlaştırılması doğru değildi. Bu belge, daha önce çeşitli gazetelerde yayınlanan, "sızdırılmış" belgelerden biri değildir. Ergenekon soruşturması kapsamında, tamamen hukukî usullere uygun olarak gerçekleştirilen bir arama sırasında bir avukatlık bürosunda elde edilmiş delillerden biridir. Bu avukatlık bürosunda çalışan avukatlardan biri, emekli subaydır. Bilindiği kadarıyla, tartışılan belgenin altında imzası bulunan muvazzaf subayla da irtibatı mevcuttur. Şu halde, tartışılan belge, belli bir konsept içinde ayrıca bir anlama sahiptir. Bu sebeple sokakta bulunmuş belge muamelesini hak etmemektedir.

İkinci önemli husus, böyle bir içeriğe sahip yazı ve yazışmaların Genelkurmay'ın resmî yazışma usulleri ve kayıtları çerçevesinde tutulmayacağı hususudur. Bu ve benzeri belgeler, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, nihayetinde suç teşkil edecek bir içeriğe sahiptir. Böyle belgelerin aslının resmî kayıtlarda bulunmasını beklemek tam bir safdillik olur. 28 Şubat belgeleri, 12 Eylül veya 27 Mayıs darbelerinin hazırlık planları Genelkurmay'ın resmî kayıt defterlerinde, gelen-giden evrak kayıtlarında bulunabilir mi?

Belki de en önemli husus, bu belgenin, zaten bir soruşturma konusu olduğunun unutulmasıdır. AK Parti'nin suç duyurusunda bulunması, askerî savcılığın inceleme için harekete geçmesi teferruattır; çünkü bu belge zaten devam etmekte olan Ergenekon soruşturmasının delilleri arasındadır, incelenip değerlendirilmektedir. Şöyle düşünelim; Ergenekon savcılarının elinde, iddianamelerin eklerinden hareketle tahmin edecek olursak, buna benzeyen binlerce belge olabilir; her belge o soruşturma çerçevesinde zaten değerlendirilmektedir. Askerî savcılığın olayla ilgili incelemesini sadece bir "askerî suç" bakımından anlayışla karşılamak da mümkün olabilir. Böyle bir incelemeyi, belge soruşturması üzerinde bir inhisar gibi algılamak ve yansıtmak yanlıştır; bu belge üzerinde bir soruşturma inhisarı olabileceği farz edilecekse, bu inhisar, belgeyi elde eden Ergenekon soruşturması savcılarına ait olmalıdır.

DARBECİLİĞİ ARAŞTIRMAK SİVİL SAVCILARIN GÖREVİDİR

Askerî savcılığın vermiş olduğu karar, belirttiğimiz bu hususları gözden uzak tutmayan bir karardır. Soruşturmanın geneli itibarıyla dikkate alınması gereken "görevsizlik" kararıdır. Askerî savcılık, belgenin sözünü ettiğimiz geniş kapsam ve konsept içinde incelenmesi bakımından kendisini görevli addetmemiş, konuyu Ergenekon savcılarına havale etmiştir. Asıl soruşturma, Ergenekon savcılarının yapacağı soruşturmadır.

Askerî savcılık kararında, delillerin incelenmesi bakımından iki noktaya değinmek istiyorum. Birincisi, savcılık, adı geçen muvazzaf subayın çalıştığı yerde kullanmış olduğu bilgisayarlara soruşturmayı başlattıktan hemen sonra el koymuş ve bunları teknik bilirkişi incelemesine göndermiştir. Yapılan açıklamada, bu bilgisayarlardan, daha sonra değineceğimiz kişisel bilgisayarla ilgili olan ifadelerin aksine, imaj alındığı belirtilmemektedir. Bu durumda, bilgisayarlarda ayrıntılı incelemenin yapılıp yapılmadığı, silinen kayıtların kontrol edilip edilmediği anlaşılamamaktadır. İkinci ilgi çekici nokta ise adı geçen muvazzaf subayın kişisel bilgisayarına ve diğer araçlarına el konulması tarihidir. Bu işlem, soruşturmanın başlamasından tam beş gün sonra gerçekleştirilmiştir. Niçin bu kadar beklendiği önemli bir sorudur.

Belge çerçevesinde yürütülecek olan asıl soruşturma üzerinde de birkaç hususa değinmek gerekir. Az önce sözünü ettiğimiz, delillerin elde edilmesi ve incelenmesindeki eksiklik acaba Ergenekon savcılarınca nasıl ele alınacaktır? Daha açık ifade ile, Ergenekon savcıları, belgenin altında imzası bulunan muvazzaf subayın kurumdaki çalışma yerinde inceleme yapıp, kullanmış olduğu bilgisayarlara el koyabilecek ve bunları inceleyebilecek midir? Bütün tartışmaları ortadan kaldıracak olan, işte böyle bir incelemedir.

Aslında Ergenekon soruşturması sürecinde sürekli dile getirdiğimiz can alıcı nokta budur. Darbeye teşebbüs ve cunta oluşumları hakkındaki soruşturmaların sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi iki konuda açık kanun düzenlemesine ihtiyaç göstermektedir. Bunlardan birincisi, darbe hazırlığı ve cunta soruşturmalarının askerî yargının görev alanı dışında olduğu, sadece sivil yargının görevine girdiği konusu çok açık bir kanun hükmüyle ortaya konulmalıdır. Darbe günlüklerinden son tartıştığımız belgeye kadar hemen her konuda acaba askerî yargı işe karışır mı endişesi taşımak hukukçuları yormuştur. Acilen sivil veya askerî yargılama usul kanunlarından birine, Türk Ceza Kanunu'nun "Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı Beşinci Bölümü'nde düzenlenen suçların hiçbir surette askerî yargının görev alanında addedilemeyeceğine dair açık bir hüküm eklenmelidir.

Bunun kadar önemli olan ikincisi ise darbe hazırlığı ve cuntacılık soruşturmasını yürüten savcıların askerî veya sivil her türlü kamu kurumunda, gerek gördükleri takdirde, kendi belirledikleri zamanda ve şartlarda inceleme ve araştırma yapmalarına imkân verecek bir düzenleme yapılmasıdır. Günlerdir tartıştığımız belgenin resmî kayıtlarda bulunmayan aslını, kurumsal dayanışma psikolojilerinin etkisinden uzak bir şekilde yeniden aramak gerekebilir. İtalya'da Gladio soruşturmasını yapan savcı, asıl belgelerin devlet arşivlerine girildiği zaman elde edildiğini söylemektedir. Bu sebeple, savcılara inceleme ve araştırma yetkisi veren açık bir hüküm usul kanununa eklenmelidir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT