1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Asıl Garip Olan 5816 Sayılı Kanunun Kendisidir!
Asıl Garip Olan 5816 Sayılı Kanunun Kendisidir!

Asıl Garip Olan 5816 Sayılı Kanunun Kendisidir!

Yazısında yargının Mustafa Kemal’e dair aleyhte bir belgeye yer verdiği gerekçesiyle Derin Tarih dergisinin son sayısını toplatma kararını eleştiren Hakan Albayrak, asıl garip olanın toplatma kararı değil 5816 sayılı kanunun kendisi olduğunu söylüyor.

20 Mayıs 2017 Cumartesi 12:32A+A-

Hakan Albayrak’ın konuyla ilgili bugünkü Karar’da (20.05.17) yayınlanan yazısı şöyle:

5816

Mustafa Kemal Paşa’yla 1923-1925 yıllarında evli olan Latife Hanım, Derin Tarih dergisinin son sayısında yayımlanan 1926 tarihli mektubunda, eski kocasının aldığı bazı önemli kararları “dişi Mussolini” diye andığı ve ismini vermediği bir kadının (belli ki kafatası ölçme furyasının fikir anası olan Afet İnan’ın) menfi tesirine bağlıyor.

Mektubun -“Atatürk İlke ve İnkılapları” diye bilinen şeylerden bazılarının aslında Afet İnan İlke ve İnkılapları
olduğu intibaını uyandıran- ilgili kısmı şöyle:

“Gazi, tam bir şovenizm timsali olan bu dişi Mussolini’nin söylediklerini ciddiye almaya başladığı işte ondan itibaren iyi hesap edilmemiş … kararların altına imzasını atmaya başladı. Tekke ve zaviyelerin kapatılması, bazı kılık ve
kıyafetlerin yasaklanması, bazılarını giymenin zorunlu kılınması gibi pek çok karar böyle alındı.”

***

Latife Hanım, bu hususlardaki itirazlarını Mustafa Kemal’e nasıl ilettiğini de anlatıyor:

“Çeşitli vesilelerle kendisine, bir ülkenin kanunlarının orada yaşayan milletin tecrübelerinin toplamı olduğunu, bazı şartlar altında reformların yukarıdan dayatılabileceğini fakat insanların geleneklerini hedef alan bu tür değişikliklerin zorla hayata geçirilemeyeceğini anlattım. Bu konudaki fikrim, kadınların çarşaf giyip giymemesi, dinî törenlere bir erkeğin nezaretinde veya tek başlarına katılmaları veya belli kıyafetleri giymelerinin yasak olması ve benzeri konuların -kamu ahlâkını tehdit etmediği müddetçe- yukarıdan dayatılan kurallarla şekillendirilecek konular olmadığı ve olmaması gerektiğiydi.”

Mektubun devamında, Mustafa Kemal’in zaman zaman bu gibi itirazlarını haklı bulup “daha âkil ve insanî kararlar” almaya söz verdiğini ileri sürüyor Latife Hanım.

***

Bence “Atatürk İlke ve İnkılapları”na kutsiyet atfeden çevreleri daha serinkanlı bir yaklaşıma davet etmesi bakımından önemli ve değerli bir tanıklık söz konusu.

Böyle bir belgeye ulaşan bir tarih dergisinin onu yayımladığı için yadırganması ve suçlanması akıl kârı değil.

Bu tanıklığa itibar etmemek de bir tercihtir tabii; istemeyen itibar etmesin, hatta ateş püskürsün, sorun yok, ama Derin Tarih dergisinin Latife Hanım’lı son sayısı toplatılıyor ve yayıncılarına soruşturma açılıyor diye bayram etmek neyin nesi?

Böyle demokratik kültür mü olur?

Tamam; Latife Hanım, mektubunda Mustafa Kemal’le ilgili alaycı ifadeler de kullanıyor…

Kocası tarafından terk edilen bir kadının hıncı siniyor mektubun satır aralarına…

İyi de, Mustafa Kemal’in hatırası buncağızla sarsılacak kadar gevşek mi?

1926 senesinde Boston Adviser gazetesinde yayımlandığı halde Latife Hanım’ın başını derde sokmayan bir mektuptan bahsediyoruz.

Mustafa Kemal’in kendisi o nazı çekebilmişken “Atatürkçüler”in çekememesi kraldan fazla kralcılık değil midir?

“Yenge hanım fena kızmış” diye gülüp geçseler olmuyor mu?

***

Evet, Derin Tarih dergisinin son sayısı “Atatürk’e hakaret” gerekçesiyle toplatılıyor ve yayıncılarına soruşturma açılıyor.

5816 sayılı “Atatürk’ü Koruma Kanunu” halen yürürlükte olduğu -ve neyin hakaret teşkil edip etmediğine savcılar/hakimler karar verdiği- için bunda şaşılacak bir şey yok.

Şaşırtıcı olan, mezkûr kanunun 2017’ye kadar gelebilmesi ve gerekliliğinin bugün dahî doğru dürüst tartışılmamasıdır.

 

HABERE YORUM KAT

6 Yorum