1. HABERLER

  2. HABER

  3. RAPORLAR

  4. ASDER’den Reyhanlı Olayları Hakkında Rapor
ASDER’den Reyhanlı Olayları Hakkında Rapor

ASDER’den Reyhanlı Olayları Hakkında Rapor

Reyhanlı saldırısı sonrası olayları incelemek için bölgeye giden ASDER heyeti, çarpıcı bulgulara ulaştı.

22 Mayıs 2013 Çarşamba 16:29A+A-

HAKSÖZ-HABER

Reyhanlı’daki olayları kışkırtan milletvekili kim?

ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği) Yönetim Kurulu Hatay’ın ilçesi Reyhanlı’da 11 Mayıs tarihinde meydana gelen çifte bombalı saldırı ve sonrasında meydana gelen olayları yerinde incelemek üzere görevlendirdiği heyet raporunu yazdı.

Reyhanlı’daki mevcut durumu tespit ederek alınması gereken önlemleri belirlemek üzere ASDER Genel Bşk. Yrd. Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI başkanlığındaki heyetin hazırladığı raporda önemli detaylara yer verildi.

18-19 Mayıs 2013 tarihlerinde Hatay, Reyhanlı, Cilvegözü ve Harbiye’de incelemelerde bulunan heyet, süreçte kışkırtıcı rol oynayan bir milletvekiline ve mültecilere yönelik zalimce davranışta bulunan kimi görevlilere dikkat çekti.

İşte o rapor:

GİRİŞ

Hatay bölgesi çoğunluğu Müslüman/sünni olmakla birlikte farklı din ve mezheplere mensup insanların da yaşadığı bir bölgedir. Özellikle Samandağı ve Harbiye’de daha yoğun olmak üzere Hatay merkezinde alevi vatandaşlarımız yaşamaktadır. Bölge insanları ayrılıkları sorun etmeden barış içinde yaşamlarını sürdürmektedir. Ancak, bölge üzerinde farklı emelleri olan ve bölgenin özel durumunu ülkemiz aleyhine kullanmak isteyen iç ve dış odakların aradığı olumsuz şartlar ve kullanılabilecek kişilere mahsus hassasiyetler taşımaktadır.

Suriye sınırında yer alan REYHANLI’nın nüfusu 60.000 dir. Geçim, tarım, sınır ticareti (mazot, çay, zeytinyağı vs.), tır taşımacılığı ile sağlanmaktadır. Halkın büyük çoğunluğu Arap kökenli ve sünni dir. Türkmen, Çerkez ve Kürtler de yaşamaktadır. Hac ibadetinin karadan yapıldığı dönemlerde kafilelerin ibadet vecdiyle en sıcak şekilde misafir edildiği, Cilvegözü’nden mübarek topraklara uğurlandığı ilçemizdir.

Suriye’de zalim Esed rejiminin halkına karşı uyguladığı katliamların başlamasını müteakip, vatanını terk etmek zorunda kalan mazlum Suriyeli’ ler, kendilerine kucak açan Türkiye’ye sığınmaya başlamıştır. Reyhanlı halkıyla akrabalık bağları da olan, Arapçanın da konuşulduğu ilçe ve köylerinde kendilerini daha rahat hisseden Suriyeli kardeşlerimizin yaklaşık 40.000’i bu ilçemize sığınmıştır. Bunların yaklaşık % 25’inin ilçe halkıyla akrabalık ilişkisi olduğu belirtilmektedir. Böylece ilçe nüfusu 100.000’in üzerine çıkmıştır.

Misafirperver Reyhanlı halkı; Ensar misali muhacir Suriye ’li kardeşlerine takdire şayan bir şekilde kucak açmış, ekmeğini ve evini paylaşmıştır. Her aile birkaç mülteci aileyi barındırma yarışına girmiştir. İlçede ve köylerdeki imkanlarıyla 8-10 aileyi barındıran kardeşlerimizle görüşmenin bahtiyarlığını yaşadığımıza şükrediyoruz. Zalim Baas rejiminin nesiller boyu süren baskılarına direnen, inancını ve değerlerini koruyabilen mülteciler, İslam’ı hayata yansıtma açısından bize kıyasla daha iyi durumdadırlar. Mülteciler geldikten sonra asayiş olayları ve adi suçlarda hissedilir bir azalmanın görüldüğü emniyet kayıtlarından anlaşılmaktadır. 

Suriye halkının bir kısmı sınırın hemen ötesindeki tampon bölgede oluşturulan kamplarda sığınmaktadır. Bu kamplarda da 50.000 üzerinde insanın yaşam mücadelesi verdiği ifade edilmektedir. Sınır ötesindeki bu insanların ihtiyaçları da büyük oranda Reyhanlı bölgesinden sağlanmaktadır. Bölgede 30’ un üzerinde yerli yabancı yardım kuruluşu çalışmalar yürütmektedir. Mültecilerin kurduğu dernek ve vakıflar (50’nin üzerinde olduğu ifade edilmekte)diğer yardım kuruluşlarıyla koordineli faaliyet yapmaktadır.

İlçede aşiret geleneği mevcut olup sosyal hayattaki etkisi güçlüdür. Basit olayların büyük aşiret kavga ve çatışmalarına dönüşme riski yüksektir. Geçmişte iki çocuğun kavgasıyla başlayıp gelişen olaylarda 2 kişinin öldüğü 70’e yakın insanın yaralandığı ifade edilmiştir.

Reyhanlı halkıyla kolayca bütünleşen, ticari ve sosyal hayata intibak eden Suriyeli’ler; kardeşlik havası içinde, sıkıntılarına rağmen hayatını sürdürürken malum olaylar cereyan ettirilmiştir.

Hatay merkeziyle, Samandağı ve Harbiye bölgelerinde yerleşen mülteci hemen hemen yok gibidir.


PATLAMA ÖNCESİ İLÇEDEKİ DURUM 

ASDER heyeti 17 Mayıs 2013 tarihinde Hatay’da ön görüşmeleri ve hazırlıkları yapıp, 18 Mayıs 2013 Cumartesi günü Reyhanlı’ya geçmiştir. Yapılan gözlem, araştırma ve incelemelerde; önyargılardan arınmış, hissiyat ve hamasetten uzak bir çalışmayla, bölgenin ve yaşanan olayların gerçeklerini ortaya çıkarmak hedeflenmiştir.

Bölge her yönden hassasiyetler taşıdığı için hedef olarak seçilmektedir. 11 Şubat 2013’te Cilvegözü sınır kapısında patlatılan bombalı araç ilk önemli işaret olmuştur. Bölgenin durumu göz önüne alınarak muhtemel olaylara karşı yürürlüğe konulması gereken önleyici tedbirlerin zamanında alınmaması ve ancak olayların vuku bulmasından sonra bazı tedbirlerin uygulamaya konması önemli bir zafiyettir.

Reyhanlı merkezde lokanta işleten bir mültecinin mekanına defalarca gelip maksatlı olarak ücret ödemeyen, önceleri tepki vermese de 06 Mayıs 2013 günü birkaç kişiyle birlikte son gelişinde ücretini talep eden iş yeri sahibine,“ Ne ücreti, bir de sana para mı vereceğiz ? Sen daha bize para vereceksin..!” tarzında tehdit ve tahrik içerikli sataşması üzerine kavga çıkarılmıştır. Kavgayı çıkaranlar, “Bayrağımızı yırttılar, yaktılar, yerlerde çiğnediler…“ şeklinde olayı saptırarak ilçede mültecilere karşı yerli halkı kışkırtmışlardır. Çıkan olaylarda 50’nin üzerinde Suriye plakalı araç tahrip edilmiş, mülteciler darp edilmiş, evlerine saldırılıp zarar verilmiştir. Bu saldırılar üzerine mülteciler adeta evlerine hapsolmuş, en zaruri ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma gelmişlerdir. Bölgedeki yardım kuruluşları, geceleri gizli gizli yardımları ulaştırmaya çalıştıklarını, kendilerinin de yardım ettikleri için bu marjinal gurupların saldırısına maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Yardım kuruluşlarının çoğu faaliyetlerini durdurmuştur.

Milliyetçi kesimlerin ve özellikle gençlerin tahrik edildiği, olaylara karıştırıldığı anlaşılmakla birlikte, bazı siyasilerin kişisel hırsları ve intikam duygularıyla etrafına topladığı 15-20 genç ile, yine kişisel tavırlarıyla öne çıktığı ifade edilen bir milletvekilinin yönlendirdiği DHKP-C militanlarının olayların başlaması ve halkın tahrik edilmesinde etkili olduğu tespit edilmiştir.

Sokakların çok canlı ve kalabalık olduğu Reyhanlı’da artık sessizlik ve korku hakim olmuş, mültecilere ait araçlar saklanmış, emniyet bir kısmını stadyuma koymuştur.

Emniyet birimlerinin olaylara adeta seyirci kaldığının öne sürülmesi ilginçtir. Halkın veya emniyet mensuplarının yapacağı herhangi bir müdahalenin aşiret çatışmasına dönüşebileceği endişesi dikkate alınması gereken bir husustur. Bazı eylemcilerin de ilk etapta kendilerine temkinli yaklaşan emniyet mensuplarını da taşlamaları dikkat çekici bulunmaktadır. Bu davranış provokasyona yönelik, yönlendirilmiş bir eylem olarak değerlendirilmiştir. 18 Mayıs 2013 Cumartesi gecesi 02.30 sularında emniyetin ilçe girişini kontrol altına aldığı, o gün yapılması beklenen eylemler için civar il ve ilçelerden takviye emniyet güçlerinin konuşlandırıldığı öğrenilmiştir. Ancak ,Hatay’dan Reyhanlı’ya Cumartesi sabahı 09.00’da intikalimizde herhangi bir kontrol görülmemesi ve ilçe girişlerinde tedbir alınmamış olması da garip bir durum olarak dikkatimizi çekmiştir.

Nüfusu 60.000 olan ilçede 300 polis görev yaparken, sığınmacılarla birlikte 100.000’in üzerine çıkan nüfusa rağmen, görevli emniyet mensubu sayısında herhangi bir artışın yapılmaması tedbir eksikliği olarak değerlendirilmektedir.


ŞEHİR MERKEZİNDE BOMBALI TERÖRİST SALDIRISI

11 Mayıs 2013 Cumartesi günü şehir meydanında tahrip gücü çok yüksek bomba taşıyan iki araç 13.55 saatlerinde 15 dakika arayla patlatılmıştır. Hafta sonu ve halkın yoğun olduğu saatlerin seçildiği terör saldırısında 51 vatandaşımız şehit olmuş bir o kadarı da yaralanmıştır. Çevredeki bazı binalar yıkılmış, çoğu işyeri ve mesken kullanılamaz hale gelmiştir.

6 Mayıs 2013’te meydana gelen olaylarla bu saldırı arasında doğrudan ilgi kurmak mümkün olmasa da, dört gün arayla gerçekleşmesi, üzerinde durulması gereken bir ayrıntıdır. Halkın bir kısmı bu olayların planlanan tepkilerin oluşmasına hazırlık amacıyla yapıldığı görüşünü beyan etmiştir.

Patlamaların akabinde hemen olay yerinde belirdikleri söylenen, üzerlerinde MHP/Ülkü Ocakları sembol ve işaretleri taşıyan gurubun, patlamayı gerçekleştirenlerle bağlantılı olup, aslında MHP ile ilgileri olmadığı düşünülen ve kargaşa ortamında öncelikle milliyetçi kesime başı çektirerek halkı istenen yönde tahrik amacıyla eylem yapan provokatörler olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim bu kişiler veya bunlardan tahrik olanlar patlama akabinde mültecilere saldırmış ve darp etmiştir. Yaptığımız görüşmelerde, linç girişimi olduğu ancak bu şekilde bir ölümün tespit edilmediği belirtilmiştir. Patlamalardan sonra mülteciler için Reyhanlı yaşanmaz duruma sokulmuştur. Mülteciler hastalarını bile hastaneye götürememişler, tedavileri evlerde gizli gizli yapılmış, Reyhanlı’lı komşuları ve yardım kuruluşları tarafından temel ihtiyaçları giderilmeye çalışılmıştır. 3.000’in üzerinde mültecinin yaşam endişesiyle, zulümden kaçtıkları Suriye’ye geri döndüğü yetkililerden öğrenilmiştir. 

Patlamadan sonra bölgedeki işyerlerinin yağmalandığı tespit edilmiştir. Basında iddia edildiğinin aksine mobese kameralarının olay öncesinde çalışır durumda olduğu belirlenmiştir.

Heyet olarak edindiğimiz kanaat; olayların patlamayı gerçekleştiren örgüt bağlantılı, maksatlı veya tahrike meyilli marjinal gurupların işi olduğu yönündedir. Genelde Reyhanlı halkı; olayları metanet ve sağduyuyla değerlendirerek, her şeye rağmen olaylarla ilgisi olmayan mültecileri koruma ve kollamaya devam etmektedirler. Reyhanlı halkını suçlar biçimde yapılan değerlendirme ve haberlerin ilçe halkını derinden yaraladığı müşahede edilmiştir.

18 Mayıs 2013 Cumartesi günü öğle saatlerinde yapılan miting ve yürüyüşe 500-600 civarında kişinin katıldığı, katılanların genelde ilçeye dışarıdan gelen marjinal sol örgüt mensupları olduğu, bazı gençler hariç Reyhanlı halkının eyleme itibar etmediği, MHP ilçe başkanlığının mitinge katılmama kararı aldığı ilk ağızdan öğrenilmiştir.

18 Mayıs 2013 Cumartesi öğleden sonra Reyhanlı içinde az da olsa gezen mültecileri görmüş olmamız sükûnetin ve sağduyunun hakim olmaya ve durumun normale dönmeye başlamasının işareti olarak değerlendirdik ve memnun olduk.

Dernek, Vakıf ,Sendika ve Oda temsilcileriyle Muhtarlardan oluşan Reyhanlı Sivil İnisiyatif Platformu 20 Mayıs2013 Pazartesi günü yaptığı basın açıklamasıyla, Reyhanlı halkının olayların bilincinde olduğunu, sağduyu ve metanetle sıkıntıların atlatılmaya çalışıldığını ve bundan sonra yapılması gerekenlerle ilgili yerinde bir duyuruyu paylaşmıştır.


TESPİTLER , TEKLİFLER VE ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER

1-Hatay, Gaziantep ve Urfa bölgesi; mevcut durumu, hassasiyetleri ve muhtemel gelişme ve tehditler dikkate alınarak “kriz bölgesi” gibi yönetilecek tedbirler alınmalı, bu durum Suriye’de Esed yönetimi devrilip yeni yönetim duruma hakim olana kadar devam ettirilmelidir. Hiçbir bedel beklemeden insanlara hizmet gayretinde olan yardım kuruluşlarına bile en basit işlemlerde zorluk ve engel çıkaran yöneticilerin (ismi mahfuz) başarılı olması beklenemez.

2-Bölgede görev alan yöneticiler başta olmak üzere, her kademedeki görevliler devletin bakış ve yaklaşımını kavrayan, sorunları zamanında tespit edip muhtemel tehditlere göre zamanında tedbir alabilecek, halk ile sağlıklı diyalog kurabilme yeteneğine haiz kişilerden seçilmelidir.

3-Başta güvenlik birimleri olmak üzere, sağlık, sosyal hizmetler gibi ihtiyaç duyulan alanlarda görevli personel sayısı, ihtiyaçlar yeniden belirlenerek acilen artırılmalıdır.Örnek olarak,Devlet hastanesi acil servisinde 15 doktorla yürütülebilecek görev 4 doktorla yürütülmeye çalışılmaktadır.

4-İstihbarat ve güvenlik tedbirleri gözden geçirilmeli, güvenlik zafiyetine neden olabilecek durumlar olaylar vuku bulmadan düzeltilmeli, bu bölgede görev yapan güvenlik yetkilileri mesleğinde temayüz etmiş kişilerden seçilmelidir. Cilvegözü sınır kapısına X-RAY cihazının Reyhanlı saldırısından sonra konulduğu, halbuki 11 Şubatta direk sınır kapısına saldırı yapıldığı göz önüne alınırsa güvenlik önlemlerinde gerekli hassasiyetin gösterilerek zamanında tedbirler alınmadığı izlenimi uyandırmaktadır.

5-Sınırlardan giriş çıkışların, sınır kapıları haricindeki noktalardan da yapılabildiği, bazı yerlerden tırların bile geçebildiği ve bu noktalarda kontrol yapılmadığı yönündeki iddialar incelenmeli ve acilen tedbir alınmalıdır.

6-Sınıra yakın bazı yerleşim birimlerinden geceleri Esed kuvvetlerine katılanların olduğu, Esed’e kendilerini yakın hissetmenin yanında bunun para karşılığı yapıldığı (geceliği 300 usd), buralardan silah ve benzeri kaçakçılığın rahatça yapıldığı yönündeki tespit ve iddialar incelenerek gerekli tedbirler alınmalıdır.

7-Kamplarda kalan mültecilerin ilaç ve tedavi masrafları devlet tarafından karşılanmakta, fakat yerleşim birimlerine sığınan mültecilerin acil vaka (trafik kazası, diyaliz, kalp krizi ) dışında hizmet verilmemekte, verilirse de ücret alınmaktadır. Bu konuda da tedbir alınmasında yarar vardır. Zira bölgede salgın hastalık riski mevcuttur.

8-Bazı görevlilerin ve sağlık personelinin ideolojik veya benzer nedenlerle mültecilere olumsuz yaklaştığı, hayati derecelere varan zararlar verildiği, sakat bırakıldığı, organlarının çalındığı vs. duyumlar incelenmeli ve gereği acilen yapılmalıdır.

9-Sınırda bazı askerlerin Suriye tarafından kaçıp Türkiye’ye sığınmak isteyen mültecilere hakaret ve darp ettiği, kovduğu, üzerlerindeki kıymetli eşya ve paralarını gasp ettiği yönündeki tespit ve şikayetlerle ilgili tedbir alınmalıdır.

10-Zarar gören esnafın ve ilçe sakinlerinin hasar tespitinin yapıldığı, fakat henüz ödemelerin yapılmadığı, esnafın kendi imkanlarıyla tamirat ve tadilatları yapmaya çalıştığı gözlenmiştir. Patlama bölgesindeki izlerin en kısa zamanda silinmesi halkın psikolojisine etkisi ve durumu istismar eden çevrelerin olumsuz yönde kullanmasına engel olmak açısından önemlidir.

11-Araçları zarar gören mültecilerin zararı devlet tarafından karşılanmalıdır. 

12-Sivil Toplum Kuruluşlarının bölgeye yönelik çalışmalarını artırmaları büyük önem arz etmektedir.

13-Siyasi Parti liderleri, siyasi kaygı ve rekabet hırsıyla yaptıkları konuşmaların, yerelde farklı anlaşılarak tahriklere zemin hazırladığı ve ortak kaygılarımızda vahim olaylara neden olabildiğini çok iyi değerlendirerek sorumluluk hissiyle davranmalıdırlar.

 

HABERE YORUM KAT