
Arap Şiîliği ile Fars Şiîliği arasındaki rekabet
Ali Yekta Bey, Şii hareketlerin tek çerçevede ele alınmaması gerektiğini ve Arap Şiilerinin de İran ile problemli meseleleri olduğunu vurguluyor.
Ali Yekta Bey / Mecra
Arap Şiîliği ile Fars Şiîliği arasındaki rekabet
Şiîlik, Hz. Muhammed'in vefatından sonra hilafet meselesi etrafında şekillenmiş ve özellikle Hz. Ali ile Ehl-i Beyt'in imamet hakkını savunma iddiasındaki bir hareket olarak doğmuştu. İlk Şiî topluluklar, büyük ölçüde Arap coğrafyasındaki kabilelerden oluşmuştu ve bu topluluklar genellikle Ehl-i Beyt’e olan yakınlıkları ile öne çıkıyordu.
- Arap Şiîliği, başlangıçta Hz. Ali ve soyundan gelen imamların liderliğini esas alan bir hareket olarak, İslâm’ın erken dönemdeki siyasî çatışmalarında önemli bir rol oynamıştı.
Kerbela Olayı, Arap Şiîliğinin kimlik ve ideoloji bakımından derinleşmesine yol açmıştı.
Hz. Hüseyin’in trajik bir şekilde şehit edilmesi, Şiî kimliğinin temelini oluşturan bir mağduriyet bilinci oluşturmuş ve bu bilincin Arap Şiî toplumlarında güçlü bir şekilde yaşamasını sağlamıştı. Özellikle Irak ve çevresindeki Şiî topluluklar, Ehl-i Beyt sevgisi ve imamet doktrini etrafında birleşmişlerdi.
- İran’da ise Şiîliğin güçlü bir şekilde kök salması, özellikle Safevîler döneminde gerçekleşmişti. Şah İsmail liderliğindeki Safevîler, 16. yüzyılda Şiîliği resmî mezhep olarak benimsemiş ve bu politika, İran kimliğini yeniden şekillendirmişti.
Safevîler, Şiîliği İran’ın siyasî, kültürel ve dinî hayatının merkezine yerleştirerek, Osmanlıların Sünnî İslâm anlayışına karşı bir alternatif oluşturmuştu.
Safevîlerin Şiîliği benimsemesi, Arap Şiîliğinden farklı bir Şiîlik yorumunun doğmasına yol açmıştı.
Bu dönemde, Şiî teolojisi ve fıkhında İran’a özgü yorumlar gelişmiş, Fars kültürü ve dili Şiîlik üzerindeki etkisini artırmıştı. Örneğin, İran Şiîliği, Arap Şiîliğine kıyasla daha mistik ve ritüeller açısından zengin bir yapıya sahip olmuştu. Ayrıca İran'da Safevî propagandası, İmam Mehdi’nin dönüşüne vurgu yaparak halk arasında güçlü bir beklenti oluşturmuştu.
Arap ve Fars Şiîliği arasındaki rekabetin önemli bir boyutu, kültürel kimlik ve siyasî liderlik meselesiydi.
- Arap Şiîliği, özellikle Irak ve Lübnan gibi ülkelerde Ehl-i Beyt sevgisine dayanan bir bağlılıkla şekillenmişti. Buna karşılık, İran Şiîliği, daha çok devlet destekli bir ideoloji olarak ortaya çıkmış ve İran’ın bölgedeki etkisini artırmak için bir araç haline gelmişti.
İran, Şiîliğin "doğal lideri" olarak kendini konumlandırırken, bu durum Arap Şiî toplumlarında zaman zaman rahatsızlık meydana getirmişti. Özellikle Irak’taki Necef ve Kerbela gibi Şiîliğin kutsal merkezleri, uzun süre Arap Şiîliği için birer manevi liderlik merkezi olmuştu. İran’ın Kum şehri, Safevîlerden sonra bir Şiî ilim merkezi olarak yükselmiş ve bu da iki taraf arasında manevi liderlik mücadelesine neden olmuştu.
Modern dönemde İran ve Irak rekabeti
20. yüzyılda İran ve Irak arasındaki rekabet, Arap ve Fars Şiîliği arasındaki ayrışmayı daha da derinleştirmişti. 1979’daki İran İslâm Devrimi, bu rekabetin yeni bir döneme girmesine neden olmuştu. Ayetullah Humeynî liderliğindeki İran, Şiîliği bölgesel bir güç aracı olarak kullanmaya başlamış ve "Velâyet-i Fakih" doktrini ile Şiî dünyasında yeni bir siyasî model sunmuştu.
İran Devrimi'nin etkisiyle, Şiîlik birçok Arap ülkesinde bir muhalefet hareketi olarak yükselmişti.
Ancak bu durum, Arap Şiî toplulukları arasında İran’ın artan etkisine karşı bir tepkiye de yol açmıştı. Irak’ta Saddam Hüseyin rejimi, Şiîleri baskı altına alırken, İran’ın desteğiyle bazı Iraklı Şiî gruplar rejime karşı direniş göstermişti. Buna rağmen, Irak Şiî liderleri, İran’ın kendilerini birer siyasî araç olarak kullanmasına zaman zaman direnmişlerdi.
Lübnan’daki Hizbullah hareketi, Arap Şiîliği ile İran Şiîliği arasındaki ilişkilerin bir başka boyutunu ortaya koymuştu. İran, Hizbullah’ı destekleyerek Şiî direnişini güçlendirmiş ve bölgedeki nüfuzunu artırmıştı. Ancak Hizbullah, her ne kadar İran’la yakın ilişkiler içinde olsa da, Lübnan’daki Şiî topluluğun yerel dinamiklerini dikkate almış ve Arap kimliğini korumaya özen göstermişti. Bu durum, Arap Şiîliği ile İran Şiîliği arasındaki ince dengeyi korumaya yönelik bir çaba olarak yorumlanmıştı.
2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali, Arap ve Fars Şiîliği arasındaki rekabeti yeniden şekillendirmişti.
İran, işgal sonrasında Irak’taki Şiî gruplar üzerinde etkisini artırmaya çalışmış ve bu süreçte Necef’teki Şiî liderlerle iş birliği yapmıştı. Ancak Necef havzasındaki bazı din adamları, İran’ın müdahalesine karşı mesafeli bir duruş sergilemişti. Özellikle Ayetullah Sistani, İran’ın Velâyet-i Fakih doktrinini benimsememiş ve Irak Şiîliği ile İran Şiîliği arasında bir denge arayışı içinde olmuştu.
Suriye iç savaşı, İran’ın Şiîliği bölgesel bir araç olarak kullanma stratejisinin bir başka örneği olmuştu.
İran, Beşşâr Esed rejimini destekleyerek Şiî-Sünnî gerilimini artırmış ve bu durum, Arap Şiî toplulukları arasında İran’a yönelik eleştirilerin artmasına neden olmuştu. Özellikle Irak’taki bazı Şiî gruplar, İran’ın Suriye politikasını bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştıran bir adım olarak görmüşlerdi.
Arap Şiîliği ve İran Şiîliği arasındaki farklılıklar, yalnızca siyasî ve kültürel değil, aynı zamanda teolojik boyutlarda da kendini göstermişti. Arap Şiîliği, genellikle daha pragmatik bir yaklaşım benimsemiş ve Velâyet-i Fakih gibi teolojik doktrinlere mesafeli kalmıştı. Buna karşılık, İran Şiîliği, daha merkezî bir otorite anlayışını savunmuş ve Şiîliğin siyasî bir ideoloji olarak kullanılmasını desteklemişti.
Netice olarak Arap Şiîliği ile Fars Şiîliği arasındaki rekabet, İslâm dünyasının tarihsel ve güncel dinamiklerini anlamak için önemli bir pencere sunmaktadır. Bu rekabet, yalnızca Şiî dünyasının içindeki farklılıkları değil, aynı zamanda bölgesel siyasetin karmaşıklığını da ortaya koymaktadır. Arap ve Fars Şiîliği, zaman zaman iş birliği yapabilmişse de, kültürel ve siyasî farklılıklar bu iki gelenek arasında sürekli bir gerilim kaynağı olmuştur. Bu bağlamda, İslâm dünyasındaki güç dengeleri ve kimlik tartışmaları, Arap ve Fars Şiîliği arasındaki ilişkilere ışık tutmaya devam etmektedir.
HABERE YORUM KAT