1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. Allah’a Ulaştıran Nefesler Sayısınca Yol Var mıdır?
Allah’a Ulaştıran Nefesler Sayısınca Yol Var mıdır?

Allah’a Ulaştıran Nefesler Sayısınca Yol Var mıdır?

Doğru ve yanlış işleri ancak bilgi ile ayırt edebiliriz ve kötülükleri yapmamayı, iyilikleri yapmayı da ancak azim ve irade ile başarabiliriz.

27 Mayıs 2019 Pazartesi 03:46A+A-

Faruk Beşer, Yeni Şafak gazetesindeki yazısında Allah’a ulaştıran sayısız yol olup olmadığını sorguluyor:

‘Allah’a ulaştıran yollar nefesler sayısıncadır’ anlamında bir söz vardır. Bazılar bunu hadis diye naklederler ama Sünni kaynaklarda hadis olarak aslı yoktur, Şia Batıniliğinden gelmedir. Ne var ki, bu sözün mutlak olarak doğru olmasa da, anlamlı bir yorumu da olabilir. Mutlak olarak, yani her bakımdan doğru olmaması şundandır: Allah’ı bulmak, ya da O’na ulaşmak isteyen herkes diğerlerininkinden tamamen farklı bir yol izlese de Allah’a ulaşabilir denmesi tevhide aykırıdır. Ana cadde/sırat-ı müstakim bellidir ve herkesin bu cadde üzerinde olması gerekir. Bu da Resulüllah’ın uyguladığı şekliyle Kuranıkerim’in gösterdiği yoldur, yani Kitabın Sünnet örneği ile anlaşılan söyledikleridir. Bunun dışında ve buna muhalif bir yol kulu Allah’a ulaştıramaz.

Ama bu söz herkesin zekâsı, kabiliyeti ve bulunduğu zaman ve şartlara göre farklı bir amelle, hatta farklı bir delille Allah’ı bulması, O’na yaklaşması anlamında doğru olabilir. Çünkü herkesten ancak kendi imkânlarına göre amel beklenir ve her bir mümin diğerinin hiç yapmadığı ya da yapamadığı bir kullukla Allah’a ulaşabilir. Her hal ve şartın Allah’ın rızasını kazandıracak ameli farklıdır. Ve her şey Allah’ı gösteren bir ayettir. Herkes farklı bir ayeti okumuş anlamış olabilir. Anlamak istemeyenler de hiçbir ayeti görememiş, okuyamamış olabilirler.

İşte bu gerçeğe bağlı olarak Müslümanların ve Müslümanlığın dereceleri de nefesler, yani insanlar sayısıncadır. Resulüllah dışındaki insanların en iyisi olarak Hz. Ebubekir’i, en kötüsü olarak da Ebucehil’i alacak olsak bu ikisi arasında işte tam da insanlar sayısınca derece ve basamak farkı vardır. İyi niyet iliştirilmiş her güzel iş, zerre kadar da olsa mümin için bir derece yükseliştir. Buna bir puan da diyebiliriz. Yine zerre kadar da olsa her kötü iş de bir derece düşüştür. Ne var ki, Allah lütfu ve keremi gereği iyi niyetle yapılan her güzel işe en az on sevap, her kötü işe ise bir günah yazdırdığına göre aslında akıllı insanlar için yükseliş çok daha hızlı olabilir. Yapılan iyi ya da kötü işlerin bizatihi kendilerinin büyüklüğü ya da küçüklüğü de hesaba katılmalıdır. İyilik vardır, bir birimi mümini kurtarmaya yeter, kötülük de vardır yine bir birimi insanı gayyaya yuvarlar. Bütün bu hareketlerin bilgi, irade ve azimle yakından alakasının olacağı da açıktır. Doğru ve yanlış işleri ancak bilgi ile ayırt edebiliriz ve kötülükleri yapmamayı, iyilikleri yapmayı da ancak azim ve irade ile başarabiliriz.

Biz fark etmesek de insan ömrü sürekli böyle iniş çıkışlarla doludur. Hayatta durağanlık hiç yoktur. Kuranıkerim ifadesiyle, ‘ya ilerlemektesiniz ya da gerilemektesiniz’. Bunun anlamı, ilerleyemiyorsanız duruyorsunuz değil, geriliyorsunuz demektir. Gelindiği noktada durulan bir çizgi olmaz. Akıllı bir mümine düşen derecelerini her gün yükseltmek, puanlarını sürekli artırmaktır. Bu kadarı yeter diye durmak geri gitmektir.

İmanın yukarı doğru dereceleri olduğu gibi, küfrün de aşağı doğru dereceleri, yani düşüş basamakları vardır. Bu sebeple cennetin de cehennemin de sayısız dereceleri olacaktır.

O halde insanlar sayısınca yol vardır ifadesini, insanlar sayısınca sebep ve derece vardır diye anlayabiliriz. Ama yine de bütün müminleri en genel hatlarla bir taksime/kategorizeye tabi tutacak olsak karşımıza şöyle tahmini bir sınıflandırma çıkabilir:

Birinci kategorideki insanların Allah’a ve Resulüne imanla İslam dairesine girdikten sonra, bu imanı bozmamak şartıyla, yani şirke düşmedikçe hiçbir iyilik yapmamış, bütün kötülükleri yapmış olanlar olduğunu var sayalım. Bunlar da Müslümandır ama hesapları çok zordur. İkinci kategoridekiler imanları sebebiyle bazı iyilikleri yapmış bazı kötülükleri terk etmiş olanlardır. Bunlar elbette daha ileri basamaktadırlar. Üçüncü kategoridekiler asgari farzları yapmada ve en azından büyük günahları terk etmede gayret göstermiş, ama hayat vektörü dünyaya dönük yaşamış, sadece dünya için üzülmüş, dünya için sevinmiş, ümmeti, muhtaçları hiç dert etmemiş olanlardır. Dördüncü kategori ise yine bu asgari görevleri yaptıktan sonra İslam için, müminler için, hatta insanlık için dertlenmiş, bunun için üzülmüş, bunun için sevinmiş, bunun için çaba göstermiş, imdada koşmuş olanlardır. İşte Allah dostu/evliya diyebileceğimiz müminler bunlardır.

Bu farazi dört kategori içerisinde de en aşağısından en yukarısına kadar sayısız kategoriler vardır. Dediğimiz gibi, hedef her gün puanlarımızı artırmak, derecemizi yükseltmek olursa ilerliyoruz demektir.

HABERE YORUM KAT