
Ahmed eş-Şara: İsrail savaşı başlatabilir ama bitiremez
İşgalci İsrail’in saldırıları üzerine bir açıklama yapan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, “Kim barış istiyorsa Ahmed Şara hazırdır, kim savaş istiyorsa Ebu Muhammed el-Colani hazırdır” dedi.
İşgalci İsrail’in Şam’da Genelkurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı vurmasından sonra Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet eş-Şara ilk kez konuştu: “Savaştan korkmuyoruz; ancak kaosa sürüklenmemek ve halkımızın çıkarlarını ön planda tutmak adına en doğru tercihimiz, vatanın birliğini korumak oldu. Süveyda’da güvenliği yeniden sağlama çabaları, ancak Türkiye, ABD ve Arap ülkelerinin arabuluculuğuyla İsrail’in sabotajından korunabildi.”
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın açıklamasının tam metni:
Halkımız, özgürlüğünü kazanmak için bir devrim gerçekleştirdi, bu uğurda büyük fedakârlıklar gösterdi ve zafer kazandı. Bugün de bu halk, onurunun tehdit edilmesi halinde savaşmaya her an hazırdır.
Eski rejimin devrilmesinden bu yana istikrarımızı hedef almayı ve aramıza fitne sokmayı alışkanlık haline getiren İsrail varlığı, şimdi yine topraklarımızı bitmek bilmeyen bir kaos alanına dönüştürme peşinde. Bununla halkımızın birliğini parçalamayı ve yeniden inşa sürecimizi baltalamayı hedefliyor.
İsrail, çatışma ve ayrılık tohumları ekmek için her yolu denemekten geri durmuyor. Ancak unuttuğu bir gerçek var: Suriyeliler, köklü tarihleri boyunca her türlü bölünmeyi reddetmiş bir halktır.
Büyük bir güce sahip olmak, zafer kazanmak anlamına gelmez. Bir cephede kazanılan başarı, diğerinde garanti değildir. Savaşı başlatabilirsiniz, ama sonuçlarını kontrol etmek o kadar kolay değildir. Bizler bu toprakların evlatlarıyız. İsrail’in bizi bölme çabalarını aşacak iradeye, uydurma fitnelerle sarsılamayacak bir azme sahibiz.
Biz, Suriye’nin öz evlatları olarak, bizi savaşa çekmeye kimin uğraştığını, bölmek için kimin çabaladığını çok iyi biliyoruz. Halkımızı, topraklarımızda çıkarmak istedikleri, amacı yalnızca vatanımızı parçalamak ve çabalarımızı kaosa çevirecek olan bir savaşa sürüklemelerine asla fırsat vermeyeceğiz. Suriye, dış güçlerin komplolarının deney alanı değildir. Başkalarının hırslarını, çocuklarımızın ve kadınlarımızın ödeyeceği bedelle gerçekleştirecekleri bir yer hiç olmayacaktır.
Suriye Devleti, hepimizin devletidir. Vatanın onuru ve gururudur. Her Suriyelinin, ülkesinin yeniden ayağa kalkışını görebilme hayalidir. Bu devlet çatısı altında, ayrım gözetmeksizin birleşiyoruz. Suriye’yi, saygınlığıyla dünya milletleri arasında hak ettiği yere taşımak, güven ve istikrar içinde yaşatmak için çalışıyoruz.
Yeni bir Suriye inşa etmek, hepimizin devletimizin etrafında kenetlenmesini, ilkelerine bağlı kalmasını ve vatanın menfaatini kişisel çıkarların üstünde tutmasını gerektirir. Bugün ihtiyacımız olan şey, bu inşa sürecinde ortak hareket etmek, karşılaştığımız tüm zorlukların üstesinden gelmek için el ele çalışmaktır.
Birlikteliğimiz silahımız, çalışmak yolumuz, sağlam irademiz ise bu aydınlık geleceği kuracağımız temeldir.
Özellikle, bu vatanın asli unsurlarından olan Dürzi kardeşlerimize sesleniyorum: Suriye asla bölünme, parçalanma veya evlatları arasına fitne ekme yeri olmayacaktır. Haklarınızın ve özgürlüklerinizin korunmasının önceliğimiz olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Sizi dış müdahalelere alet etmeye veya saflarımızda ayrılık oluşturmaya yönelik her girişimi reddediyoruz. Hepimiz bu toprakların ortak sahipleriyiz. Hiçbir grubun, Suriye’nin bu güzel ve renkli mozaiğini bozmasına izin vermeyeceğiz.
Suriye Devleti, tüm kurumları ve liderliğiyle, Süveyda’da silahlı gruplar arasında eski anlaşmazlıklar nedeniyle patlak veren çatışmaları durdurmak için kararlılıkla müdahale etti. Ancak devletin durumu yatıştırma çabalarına rağmen, kaos ve kışkırtma alışkanlığı olan yasa dışı gruplar ortaya çıktı. Bu çetelerin liderleri, aylardır diyaloğu reddederek kişisel çıkarlarını vatanın menfaatinin önüne koydular.
Devletin çabaları, İsrail müdahalelerine rağmen, istikrarı sağlamayı ve yasa dışı grupları bölgeden çıkarmayı başardı. Bunun üzerine İsrail, bu çabaları baltalamak için sivil alanları ve devlet kurumlarını hedef alan geniş çaplı saldırılara başvurdu. Bu durum, olayları büyük bir tırmanmaya sürükledi. Amerika, Arap ülkeleri ve Türkiye'nin arabuluculuğunun devreye girmesi olmasaydı, bölge belirsiz bir sona doğru gidebilirdi.
İki seçenekle karşı karşıya kaldık: Ya İsrail’le açık bir savaşa girerek Dürzi kardeşlerimizin güvenini ve Suriye’nin istikrarını riske atacaktık, ya da Dürzi ileri gelenlerinin ulusal çıkarlar doğrultusunda hareket etmesine ve onurlu Süveyda halkının itibarını korumasına fırsat tanıyacaktık.
Biz savaştan korkanlardan değiliz. Ömrümüzü halkımızı savunmakla geçirdik. Ancak bu kez Suriyelilerin çıkarını kaos ve yıkımın önüne koyduk. Bu nedenle, en doğru karar, vatanımızın birliğini ve halkımızın güvenliğini en üst düzeyde korumak oldu.
Süveyda’da güvenliği sağlama görevini yerel unsurlara ve Dürzi ileri gelenlerine emanet ettik. Bu karar, ulusal birliğimizin tehlikede olduğu bilinciyle ve ülkeyi yeni bir savaş sarmalına sürüklememek için alındı. Yok edici savaşın ardından toparlanma sürecimizi ve devrik rejimin bıraktığı siyasi-ekonomik zorlukları aşma hedeflerimizi sekteye uğratmak istemiyoruz.
Son olarak, Dürzi kardeşlerimize zarar verenlerin mutlaka hesap vereceğini belirtiyoruz. Onlar devletin koruması ve adaleti altındadır. Kanun, herkesin hakkını gözetir. Vatanın birliğini, halkımızın güvenliğini ve çocuklarımızın geleceğini sağlamak en büyük önceliğimizdir. Ülkemizin kurtuluşundan sonra girdiği bu yeniden yapılanma sürecini baltalayacak tehditlere asla izin vermeyeceğiz."











HABERE YORUM KAT