1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Adana’da NATO ve Füze Kalkanı Protestosu
Adana’da NATO ve Füze Kalkanı Protestosu

Adana’da NATO ve Füze Kalkanı Protestosu

Adana’da 19-20 Kasım’da yapılan NATO Lizbon Toplantısı ve Füze Kalkanı Projesi Anlaşması protesto edildi. Adana Özgür-Der Girişimi tarafından düzenlenen basın toplantısına Mazlumder Adana Şubesi, ADYAR ve Gökkuşağı Derneği destek verdi.

06 Aralık 2010 Pazartesi 17:00A+A-

 

 

Adana İnönü Parkı önünde yapılan ve "Emperyalizmim Koruyucusu Olan NATO Füze Kalkanı Projesine Direneceğiz" yazılı pankartın açılarak başlanan basın toplantısı, İstanbul'dan bir konferans vermek için Adana'ya gelen Haksöz Dergisi yazarı Hamza Türkmen'in konuşmasıyla başlandı. Türkmen, Lizbon NATO toplantısına katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu zirveyle ilgili "Bütün taleplerimiz karşılandı. Hiçbir sorun olmadı" beyanını dört maddede eleştirdi. İlkin Başbakan Tayyip Erdoğan'ın füzelerin kumandası Türkiye'de olmalı yaklaşımının kabul edilmediğini belirtti. Sonra da hedef ülke olarak İran'ın anlaşma metnine isminin yazılmasının engellendiğini; ama ABD'li ve AB'li yetkililerin basına bu proje ile asıl hedefin İran olduğunu açıkladıklarını söyledi. Üçüncü olarak bölgede nükleer başlıklı füzeler bulunduran İsrail'e karşı anlaşma metnine hiçbir şerh koydurulamadığını hatırlattı. Ve son olarak NATO ülkesi olmamasına rağmen Rusya'nın bu toplantıya iştirakinin de bu projenin Rusya'ya ve İsrail'e karşı değil, doğrudan Ortadoğu'da İran'a, Suriye'ye ve Müslüman halklara karşı planlandığını ortaya çıktığını, Abdullah Gül'ün beyanının hilafına ciddi sorunlar olduğunu belirtti.

NATO Kalkanı Projesi'nin komşularıyla sıfır problem politikası güdüp yakınlık kurmaya çalışan AK Parti Hükümeti'ne dayatıldığını ve Türkiye'nin 1 Mart Tezkeresi'nde olduğu gibi sıkıştırıldığını belirten Türkmen, anlaşmanın muhtevasının 2011 Mart'ında ve Haziran aylarında şekillendirileceğini söyledi. En azından 2011 Mart'ına kadar bugünden başlamak üzere Türkiye kamuoyunu, erdemli insanları ve Müslüman kitleleri uyarmaya başlamamız ve tepkilerimizi kitleleştirerek NATO'yu da Füze Kalkanı Projesi'ni de Türkiye'den kovacak bir kamuoyu oluşturmamız gerektiğini vurguladı. Bunun için de protestolarımızı yükseltmemiz, gerekirse Hükümeti bu konuda referanduma zorlamamız gerektiğini belirtti. Türkiye'nin kapitalizmin ve emperyalizmin hizmetkarı değil, Müslüman halkların kardeşi olmasını istediklerini söyledi.

Konuyla ilgili basın bildirisini Hakan Yalınız okudu. Yalınız bildiriyi okurken sözü sık sık "NATO'ya Kalkan Olmayacağız", "NATO Füzesi emperyalizmin Bekçisi", "NATO'ya Hayır Katillere Geçit Yok", "Katil NATO Ortadoğu'dan defol", "Yaşasın küresel intifada" sloganlarıyla kesildi. Etkinlikte, "NATO'nun Hedefi İran'a Saldırı, İsrail'e Kalkan", "Emperyalist NATO'ya da Katil Füzelerine de Hayır", "Türkiye NATO'nun Saldırı Rampası Olmasın" türü dövizler taşındı.

Haksöz-Haber

Basın Açıklamasının Tam Metni:

NATO'yu Ve Füze Kalkanı Projesini Onaylamıyoruz

Başta ABD olmak üzere batılı ülkelerin çıkarları için örgütlenen NATO, bugün İslam dünyasını kuşatmak için füze kalkanı projesiyle yeni bir adım atıyor. Sovyet blokunun çöküşünden sonra kendisine düşman olarak İslam'ı ve İslam ülkelerini seçen NATO, bu düşmanlığını uzun süredir Afganistan ve üstü örtülü bir şekilde Irak'ta gerçekleştirdiği savaşta kendini gösteriyor. Afganistan'da yıllardır yoksul ve çaresiz kardeşlerimizi bombalayıp duran katil NATO şimdi de kirli emelleri için kurmaya hazırlandığı füze kalkanıyla İslam ümmetinin geleceğini vurmaya hazırlanıyor.

NATO'nun, Portekiz'de Füze Kalkanı'yla ilgili "zirve" yapıp ve o füze kalkanlarının Türkiye'ye yerleştirilmesi için karar alması gösteriyor ki, bu toplantının ortak düşmanı, öncelikle İran ve Suriye ve Türkiye dahil, boyunduruk altında tutulmak istenen halkı Müslüman olan tüm ülkelerdir.

Zirvede Türkiye'yi temsil eden Cumhurbaşkanı Abdullah gül, tüm taleplerinin karşılandığını, hiçbir sorun olmadığını ve endişe edilecek bir durum bulunmadığını iddia ediyor. Henüz sistemin nerede ve hangi şartlarda kurulacağı kesin belirlenmiş değil ama adresinin Türkiye olduğu biliniyor. Türkiye toplantı öncesinde yapılan açıklamalarda, 'hassasiyetleri giderilirse füze anlaşmasının imzalanacağını' açıklamıştı.

Türkiye'nin koşmuş olduğu şartlardan biri İran'ın adının anlaşma metni üzerinde açık bir şekilde geçmemiş olmasıdır. Şartlardan ikincisi de İsrail ile ilgiliydi. Türkiye NATO üyesi olmayan İsrail'in herhangi bir biçimde Füze kalkanı sistemine dahil edilmemesi ve elde edilecek bilgilerin hiçbir biçimde İsrail'e aktarılmamasını da şart koşmuştu. NATO şeflerinin Türkiye'ye bu konuda güvence verdiği iddia ediliyor. Oysa biz emperyalistlerin çıkarları ve korkuları söz konusu olduğunda bu tür sözlerinin ve güvencelerinin hiçbir değeri olmadığını iyi biliyoruz. Rachel Corrie ya da Furkan doğan örneğinde görüldüğü üzere, Siyonistlerin katlettikleri kendi vatandaşlarının hukukunu dahi savunmayan ABD'nin ve diğer batılı emperyalistlerin İsrail'in talepleri ve kışkırtmalarına duyarsız kalacakları düşünülebilir mi?

Füze Kalkanı Projesi, düşman konsepti olarak Rusya, Çin, İran ve tüm Ortadoğu'yu kapsayan, kullanım açısından da Suudi Arabistan ve Irak'tan sonra Türkiye'ye de hayata geçirilen bu proje ile, ABD'nin konuşlandığı Afganistan ile emperyalizmin Ortadoğu'daki jandarma üssü olan İsrail arasındaki boşluğun doldurulma hedefi gerçekleşmiş oldu. Böylece Türkiye, NATO ülkelerini savunmak bahanesiyle savaşçı kampta bir cephe ülkesi olarak yerini aldı.

 "Füze Kalkanı" anlaşması karşısında Hükümet kamuoyu önünde suskunluğunu korudu ve bu dayatmaya karşı hiç mukavemet göstermeden anlaşmayı kabul etme yolunu seçti. Böylelikle anlaşılmış oldu ki pazarlık masasından her zaman onurluca kalkılmıyor. Mevcut Türkiye Hükümeti, Mavi Marmara baskınını unutmuyor; ama İsrail'in OECD'ye girmesine niçin onay verdiğini açıklayamıyor ve konunun üzerini örtüyor. Oysa Hükümet, umudu ve geleceği,  emperyalistlerle masa başındaki pazarlıklara göre değil, halkın haklı ve bilinçli taleplerine göre belirlemelidir.

Füze kalkanı projesinin ayrıntılarının netleşeceği önümüzdeki aylarda sistemin hangi şartlarda ve nerelerde konuşlandırılacağı belirlenecek. İşte tam burada kapımıza dayanan tehlikenin farkında olan bizlerin, tüm muhalif güçlerin aktif olarak devreye girmeleri ve sürecin farklı işlemesi için çabalarımızın yoğunlaşması gerekiyor.

Yaşadığımız ülkenin toprakları, hava sahası ve denizlerimizin kardeş halklarımız için bir tehdit zemini olmasını istemiyoruz. İran ve diğer halklara karşı ülkemizin bir savaş rampası haline getirilmesini sessizce izlemeyeceğimizi güçlü bir biçimde haykırmalıyız.

Geliştireceğimiz tepkiler sistematik biçimde ABD ve işbirlikçilerinin, baskı ve yönlendirmeleriyle yüzyüze bulunan hükümete, hesap vermesi gereken bir halk olduğu gerçeğini hatırlatmalıyız.

İstanbul'dan, Diyarbakır'dan, Çorum'dan, Ankara'dan, Tokat'tan, Bursa'dan yükselen itirazlara bizlerde Adana'dan sesimizi yükselterek diyoruz ki;

İsraili ve emperyalist güçlerin menfaatlerini koruyan, Nato'nun dayattığı Füze Kalkanı Projesi anlaşmasının derhal iptal edilmesini;

Türkiye'nin,  kontrol edilemeyen NATO üslerinin kapatılmasını ve NATO üyeliğinden çekilmesini, halkın haklı taleplerine yüzünü dönmesini istiyoruz.

Eli kanlı işgal örgütü NATO'ya karşı direneceğimizi ve onun politikalarının karşısında olacağımızı belirtiyoruz.

GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ

ADANA ÖZGÜR-DER GİRİŞİMİ

HABERE YORUM KAT

13 Yorum