1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. ABD Yönetimlerinin Mısır’daki Darbecilerle İlişkileri
ABD Yönetimlerinin Mısır’daki Darbecilerle İlişkileri

ABD Yönetimlerinin Mısır’daki Darbecilerle İlişkileri

Mısır’da Muhammed Mursi’ye yönelik gerçekleştirilen askerî darbeyi ele aldığı bugünkü yazısında Muharrem Güneş, ABD’nin Barack Obama ve Donald Trump dönemlerinde darbeci Abdulfettah es-Sisi ile kurduğu ilişkilere değiniyor.

31 Temmuz 2018 Salı 15:35A+A-

Bugün Yeni Akit gazetesinde “Zayıf Obama Yönetimi ve Mısır Darbesi Gerçekleri” başlığıyla yayımlanan Muharrem Güneş imzalı yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:

ABD’nin İslam coğrafyasında kendi çıkarları için ahlaki ve insani kriterleri tamamen hiçe sayarak dikta rejimlere, çetelere ve zorbalara verdiği desteği ispatlamak için yeni kanıtlara ihtiyaç var mı? Halklara sorduğunuzda bunun cevabı çok nettir. Fakat evin içinden birinin şahitliğinde malumun ilanıyla konuyu pekiştirmekte yarar var.

The New York Times dergisinin Kahire ofisi eski müdürü ve yazarlarından David Kirkpatrick, Mısır darbesinde ABD’li yetkililerin rolünü deşifre eden bir makale kaleme aldı.

Mısır ve diğer Arap ülkelerindeki darbe destekçisi medya, Obama yönetiminin Arap Baharı kalkışmalarını “desteklediğini” hatta “organize” ettiğini iddia etmişlerdi. Hatta bazıları daha ileri giderek Obama’nın İhvan destekçisi olduğunu belirtmekten geri kalmamışlardı. Fakat The New York Times tarafından yayınlanan bilgiler, Obama’nın ve bazı danışmanlarının şahsi görüşlerinin başlangıçta Arap halklarının kim tarafından yönetileceklerine karar vermede özgür bırakmak istediklerini doğrulamaktadır. Obama’nın askeri müdahaleden günler öncesine kadar halkın seçtiği kişiye fırsat tanımak gerektiği konusunda görüş belirttiğini ve Cumhurbaşkanı Mursi ile telefon görüşmesi yaparak makamını korumak için bir şeyler yapması gerektiği konusunda uyardığını belirtiyor.

ABD yönetiminde karar almada etkin olan şahin kanadının Mısır’daki askeri darbenin desteklenerek, Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgedeki hedeflerine ulaşması için ordu ile aralarındaki ittifakın devamı konusundaki baskıları karşısında Obama’nın etkisiz kaldığını gösteriyor. Başkan sıfatıyla dışişleri bakanı John Kerry’in dahi Obama’yı dinlemediği ve Sisi ile harekete geçmesi konusunda görüşmeler yaptığını söylüyor.

Obama’nın danışmanlarından Ben Rhodes ABD derin devletinin başkanı bypass ederek Mısır ordusu ile direkt iletişime geçtiğini ve Muhammed Mursi’nin yönetimden devrilmesi ve ‘istikrar’ın korunması için ne gerekiyorsa yapmaları noktasında direktif verdiğini belirtiyor. Elbette “istikrar” ile kastedilen şeyin ne olduğu gayet açıktır; İsrail işgalinin üstünlüğünü ve güvenliğini korumak için her zamanki gibi seçilmiş olmayan hükümetlerin korunmasıdır.

Başkan Mursi’nin devrilmesinden bir gün sonra Başkan Obama, Beyaz Saray içindeki bir toplantıda askeri darbeyi kabul ettiğini belirterek karşı görüşlere teslim oldu. Bunu yaparken, daha sonra Trump yönetimi için bağlayıcı ilkeler haline gelen politikaların konsolidasyonu ve temel politikası olacak adımlar attı.

Trump yönetimiyle birlikte karar alma mekanizmaları değişmedi. Tek fark, Obama’nın bölgedeki despotizme destek korosunun lideri olmamasıydı, ama kendisi istemese de bu uygulamaya tâbi tutuldu. Trump’ın kendisi ise ifadeleri ve “tweetleri” ile despotizm komitesinin liderliğini korudu. Obama yönetiminde askeri darbenin en ateşli destekçilerinden bazıları Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı olan Savunma Bakanı James Matisse ve Michael Flynn’in de aralarında olduğu bazı kişiler Trump yönetimi içinde en üst sıralarda yer aldı.

Trump ve danışmanları Sisi’yi ılımlı Arap liderleri için bir model olarak övüyordu. Başkan Trump, Sisi ile ilk karşılaşmasında şunları söylemişti: “O harika bir insan, iyi bir iş çıkardı ve Mısır’ın kontrolünü gerçek anlamda ele geçirdi.”

Yazar aynı zamanda Mursi’nin de yönetim becerisinde yetersiz kaldığını ve yeterince kuşatıcı olamadığını, bu nedenle özellikle anayasanın oluşturulması sürecinde Kahire’deki birçok Mısırlının yeni cumhurbaşkanına kızmasına yol açacak kararlar aldığını tespit ediyor. Bazı kesimler Mursi’nin Tahrir Meydanı ayaklanmasının vaatlerini yerine getirmediğine kanaat etmişti. Daha göreve gelir gelmez enerjisinin çoğunu, derin devlete karşı mücadelede tüketti. Ordu, istihbarat, polis, yargıçlar gibi zor konularla başladı.

Bu gelişmelere seçimle yönetim tecrübesi başarısının kendi koltuklarının sonları olacağını düşünen BAE ve Suudi yönetiminin ciddi paralar akıtarak basın yoluyla yalan haber üretme ve halkı sokağa dökmek için verdikleri destekler eklenince Mursi’nin yapabileceği pek bir şey kalmamıştı.

HABERE YORUM KAT