1. YAZARLAR

  2. Adel Safty

  3. ABD başkan adayları ve İsrail
Adel Safty

Adel Safty

Yazarın Tüm Yazıları >

ABD başkan adayları ve İsrail

31 Mart 2008 Pazartesi 03:37A+A-

Bu ayın başında İsrail, Filistinlileri toplu şekilde cezalandırma politikasına hız vermiş ve Gazze'ye son saldırısına girişmişken Filistin Başkanı Mahmud Abbas, İsraillilerle görüşmeleri askıya aldı.

Ancak daha sonra ABD Dışişleri Bakanı Rice tarafından masaya geri dönmeye zorlandı. Abbas, yavaş yavaş, geçtiğimiz yılın kasım ayında Annapolis konferansında Bush yönetimi tarafından onay gören barış vizyonunun kendisininkiyle pek aynı olmadığını idrak ediyor. Mahmud, gazetecilere, Annapolis'te onaylanan barış görüşmelerinin üç önemli ayağı olduğunu söylemişti: Nihaî statü meselelerinin üzerinde durmak; mevcut durumu iyileştirmek ve Filistin Devleti'nin kurulmasına yönelik "yol haritası"nı önümüzdeki ocak ayında Başkan Bush'un görev süresi dolmadan evvel hayata geçirmek. İsrailliler nihaî statü meselelerini görüşmeye pek hevesli değil. Yol haritası da işgal topraklarındaki yerleşimci yasağını kaale almayan İsrail tarafından baltalanıyor. Mevcut durumsa Filistinliler için çok daha kötü hale gelmeye devam ediyor. İki tarafın durumundaki eşitsizliği İsrail'in son Gazze saldırısı açıkça ortaya koyuyor: 120 Filistinliye karşı 3 İsrailli.

Filistin Başkanı Abbas'ın içinde bulunduğu ümitsiz durum, onu Washington'un geleneksel İsrail yanlısı tutumunda bir değişim olabileceğine dair bir işaret olup olmadığını görmek üzere başkanlık seçimine göz atmaya teşvik edebilir. Kendisini değişimin adayı olarak ortaya koyan Obama oldu. Geçen yıl mart ayında Iowa'da , "Hiç kimse Filistin halkı kadar acı çekmiyor." deyiverdi. Filistin halkının acılarını anlamak üzere merhamet duygusunu harekete geçirmek, Washington'ın Filistin meselesindeki tavrında ciddi değişikliğe yol açabilir. Obama bundan sonra gayet oportünist bir şekilde Filistinlilerin acılarıyla arasına mesafe koyarak Washington'ın İsrail yanlısı geleneksel tavrını benimsemeyi seçti. Foreign Affairs'teki makalesinde Ortadoğu'da barışın temellerini ne adalet ve uluslararası hukuk prensiplerine ne de BM kararlarına dayandırıyor. Önemli olan İsrail'in çıkarları: "Bizim başlangıç noktamız kendimizi, bölgedeki en güçlü müttefikimiz ve bölgenin tek yerleşmiş demokrasisi olan İsrail'in güvenliğine açıkça ve kuvvetle adamak olmalı."

İsrail'in son Gazze saldırıları esnasında Obama, İsrail'e sadakatini beyan etmeye devam etti. BM'deki ABD Büyükelçisi'ni "Güvenlik Konseyi'nin İsrail'e yapılan füze saldırılarını açıkça kınaması için" elinden geleni yapmaya davet etti. Hillary Clinton'ın İsrail yanlısı tavrı kimseye sır değil. Yine de İsrail yanlısı özelliklerini kendine ait web sitesinde sıralıyor. "Birleşik Devletler Senatosu'nda İsrail'i savunan ve destekleyenlerin başında geldiğini" gururla belirtiyor. Aynen Obama gibi , Amerika'nın İsrail'le bağının Amerika'nın Ortadoğu politikasının köşe taşı olması gerektiğine inanıyor. Uluslararası hukuka rağmen,işgal altındaki Doğu Kudus de dahil Kudüs'ün tamamını İsrail toprağı olarak tanıyacağı -böylelikle en önemli müzakere meselelerinden birini ortadan kaldırarak barış sürecini daha da zayıflatacağı- sözünü veriyor. McCain de İsrail destekçisi. Doğal olarak, İsrail gazetesi Haaretz'in, onu İsrail-Filistin meselesinde her iki taraftan da fedakârlık bekleyen dengeli bir yaklaşım isteme günahını işleyen bir lider olarak tasvir etmesi McCain'i afallattı.

Her iki taraftan da fedakârlık isteyen bu portreyi reddeden McCain, İsrail basınına, "Haaretz'deki yazının verdiği imajın tersine, ben asla İsrail'in 1967 sınırlarına dönmesini savunmadım, şu anki pozisyonum da bu değil." açıklamasında bulundu. "İsrail yanlısı olmaktan gurur duyuyorum. Duruşum hep istikrarlı ve açık oldu." Obama'ya göre Filistinlilerin durumuna üzülmek Washington açısından sıkıntı verici; Clinton, İsrail yanlısı tutumunu pekiştirmek için uluslararası hukuku yok saymaya hazır; McCain de çatışmada her iki tarafın da fedakârlık etmesi gerektiği düşüncesinden dehşete düşüyor. Velhasıl, hiç bitmeyen 'barış süreci' işgalcinin çıkarlarını kurbanın haklarının üstünde tuttuğu sürece, adil ve kalıcı bir barış ihtimali de hayal olmaya devam edecek.

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT