1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Vahim hatalara bilinçaltı mazeret
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Vahim hatalara bilinçaltı mazeret

15 Ekim 2011 Cumartesi 06:46A+A-

 Ayşe Hür, Kur'an'ın sıhhati konusunda yazdıklarının hatasını kabul edip bir miktar hicab duyacağına, işin hakikat ve ilim değeriyle ilgisi olmayan ve tamamen bu dine duyduğu öfkeden kaynaklanan hamlelerine bir yenisini daha ekliyor.

Belirtmek gerekir ki oryantalistlere ve deistlere bu yönde iddialarda bulunma fırsatını veren Müslüman bilginlerin hakikate olan derin saygılarının bir gereği olarak Kur'an'ın sıhhati dahi söz konusu olsa, zamanında yazılıp söylenmiş "şaz ve kıyle" mahiyetindeki görüşleri kitaplarına almış olmalarıdır. Bilgi yönünden zayıflığına rağmen cesaret gösterip ahkam kesen bayanın "dine duyduğu öfke" tabirini bir suçlama olarak kullanmıyorum. Şu satırlar onun: "Yüzde 99'u Müslüman olan ve son dokuz yıldır İslamcı bir parti tarafından yönetilen bir ülkede yaşayan bir yazar olarak 55 yıl yedi aylık hayatımda (okulda, yolda, televizyonda, gazetede) ne kadar çok İslami propagandaya maruz kaldığımı tahmin edebilirsiniz. Örneğin Kemalist rejimin pozitivizmine (!) rağmen, hayatım boyunca tam 101.425 kere ezanla ibadete davet edildiğimi hesapladım. Üstelik son 10 yıldır camili bir sitede oturduğum için daveti bilmem kaç desibellik mikrofonlardan haykıran, usulden nasibini almamış müezzinlerden dinledim." (Taraf, 9 Ekim 2011)

Kur'an'a "deist itirazlar" başlığı altında yazdığım dört yazıda (Zaman, 22, 24, 26, 29 Eylül 2011) Kur'an'ın sıhhatine ilişkin temel itirazın Kitap ehli din adamlarından, ateist, agnostik ve özellikle deist oryantalistlerden ve bunların etkisinde İslamiyet'e husumet içinde olanlardan geldiğini yazmıştım. Hür'ün 'deist' olduğunu düşünüyordum, çünkü Kur'an'ın kendisine vahyedilen Hz. Peygamber (s.a.)'in mutahhar zevcesi ve mü'minlerin annesi, müçtehit Hz. Aişe (r.a.)'nin 'ismini' taşıyordu. Meğer hâlâ yeterince 'pozitivist' olmadığı için -pozitivizmin hemen sonuna (!) işaretini koymuş- toplumu yüzde 99 Müslüman tutan Kemalizm'in beceriksizliğinden pek mustaripmiş. Yazı yazdığı namaz vaktine kadar 101.425 kere 'ezanla ibadete davet edildiğini, lafzın gelişinden -sanki- ezanla bezdirildiğini ima ediyor. Dahası konuyla ilgili olmadığı halde bu dramatik tacize dokuz yıldır iktidarda olan 'İslamcı bir parti'nin yönettiği bir ülkede maruz kalıyormuş. Bu duygu ve düşüncede olan biri Kur'an ve İslamiyet konularında nesnel, adil ve güvenilir olabilir mi?

Bu satırlar tek parti dönemini yaşamış bizleri fazlasıyla kaygılandırmaya yeter. Müslüman bir ülkenin kendi dinini tebliğ ve anlatmasını 'propaganda' niteleyen, ezanı taciz yöntemi görüp elinden gelse yasaklayacak olan bu bayanın kafasında bize biçtiği rejimi tasavvur edin. Bu yazıyı okuyan bir Azeri okurum bana şunları söyledi: "Bizim Sovyet Rusya'da yaşadığımız musibet tam da buydu." Allah'ın izniyle Mehmet Akif'in "Şehadetler ki bu dinin temeli" dediği ezan her gün beş defa namaza ve kurtuluşa davet edecektir. Günün her anında Allah'ın adı yeryüzünde zikredilecektir ve bu kıyamete kadar sürecektir. "Ondan sonrası"nı ise ezanlardan rahatsız olanlar düşünsün. Ezanlar konusunda bu kadar hassas olan bizler, Hıristiyanların kilise çanları ve Musevilerin ibadete davet hakları konusunda da hassas olmaya devam edeceğiz. Pozitivistlere, deistlere ve Sovyet tipi rejim heveslilerine karşı Kitap ehlinin temel hak ve özgürlüklerinin savunucusu olacağız. Dinimizin emri budur, bize yaraşan da budur.

Ayşe Hür'ün, internet sitelerinden, sağdan soldan gelişigüzel devşirdiği temelsiz iddialarına benim yönelttiğim iki eleştiri vardı. Bunlardan kaçamaz. İlki saydığı isimlerin hiçbiri vahy kâtibi değildir. M.Ö. yaşamış Bel'am'ı, Efendimiz'i küçük yaşında görmüş Bahira'yı ve diğerlerini getirip vahy kâtibi diye gösterip de sonra "pek de mühim olmayan" bir hata deyip işin içinden sıyrılamazsınız. Bir üniversitede görevli olsaydınız sizi orada bir gün tutmazlardı. "Kıraat farkı"ndan da "farklı Kur'anlar" teorisine mesnet çıkaramazsınız, bu da diğeri kadar vahim bir hatadır. Bu o kadar basit değil.

Çeşitli kaynaklardan derlenen iddialara mesnet teşkil eden bilgilere gelince, bunların İslami kaynaklardaki hakikat değerini pazartesi günü yazacağım inşallah.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT