1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. Kur'an Ayı Ramazan ve Arınma
Kuran Ayı Ramazan ve Arınma

Kur'an Ayı Ramazan ve Arınma

Ramazanda Kur’an’la temasımızın ve nefsimizi dinçleştiren “savm”ın, benliğimizde nasıl bir inkılabı dirilttiğini ve “büründüğümüz örtüler”den bizi ne kadar sıyrılabildiğini sorgulayabilmeliyiz.

15 Ağustos 2011 Pazartesi 21:21A+A-

Arınma ve Tavır

Hamza Türkmen

Hablullah’ın bizlere uzatıldığı aydayız. Ramazan Kur’an’la şereflenip aydınlandığımız oruç ayıdır. Oruç ise itikadi ve ameli her türlü bozukluk ve çürümeye; fıtri ve ihtiyari her türlü sapma ve yozlaşmaya karşı nefsimizi daha çok arındırma ve şahsiyetimizi daha çok olgunlaştırma ve güçlendirme ayıdır.

İçinde itikâf sünnetinin de bulunduğu Ramazan ayında muhasebe, özeleştiri ve oto-kontrol ibadetlerimizde ne kadar derinleştiğimiz önemlidir. Ayrıca öncelikli hedef ve gelecek tasarımlarımızın tayininde sünnetullah’a ve kitabullah’a ne kadar ayak uydurduğumuza da bir bakmalıyız.

Bütün bunlardan sonra Ramazan’da ve Ramazan sonrasında İslam’ı yaşama ve yaşatma mücadelesinde daha iyi bir tanıklık yapmak önem kazanmaktadır. Bu doğrultuda mü’minlerle dayanışmamız ve i’sar yükümlülüğümüz konusunda da Ramazan’ı donanımlı olarak tamamlamak gerekli bir kazanımdır. Bizleri fıtratla ve vahiyle barıştırıp öz suyumuzu yeniden çoğaltacak bu türlü kazanımlara ihtiyacımız bulunmaktadır.

Örnek aldığımız Rasulullah’ın (s) risalet keyfiyeti arınma, olgunlaşma ve tanıklık görevlerimizi oldukça anlaşılır kılmaktadır. Sadece Müddesir Sûresi’nin girişindeki ayet kümesine bakmamız bile, günümüze uyarlamamız gereken temel ibadetleri belirginleştirici mahiyettedir.

İlk hitap “bürünme” halinedir. Türkiye’deki “tevhidi uyanış süreci” içinde yer alan büyük ekseriyet sahih ölçü, perspektif, hedef, istikamet, örneklik konularında yaşanan yetersizlik veya öncelikli hedef konusundaki abartılı hayallerinin sönmesiyle oluşan bir durgunluk ve şaşkınlık hali içindedir. İslamcılık olarak da nitelenen bu çizgide yer alanlardan önemli bir kesim fıtri ve vahyi ideal ve görevler açısından bugünün Türkiye’sinde büyük bir kafa karışıklığını yaşar halde görünmektedirler. Dünkü zaaflarımızdan arınmak için muhkem kazanımlarımıza tutunacak, kendimizi düşünce istikameti ve harekette “temel kaynağımız”la yeniden inşa edecek bir dinamizm yeterince yaygınlaşabilmiş değildir. Bu beklenen ve olması gereken müspet gelişme yerine “tevhidi uyanış süreci” içinde yer almış olan büyük nicelik, kalplerin paslanması hali ile yüz yüzedir. Gelişimini tamamlayamayan bu sürecin günümüze aktardığı elamanların çoğunda, temel değerlerimiz açısından büyük bir atalet ve çok kültürlülüğe öykünme hali söz konusudur. Çözülme ya da içe kapanma tutumlarıyla buruşan bu durgunluk veya yabancılaşma hali açıkçası “müddessir” hitabını celbeder durumdadır.

Ramazanda Kur’an’la temasımızın ve nefsimizi dinçleştiren “savm”ın, benliğimizde nasıl bir inkılabı dirilttiğini ve “büründüğümüz örtüler”den bizi ne kadar sıyrılabildiğini sorgulayabilmeliyiz.

Yazının devamı… 

HABERE YORUM KAT