1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. İslam Karşıtlığı Bazılarına Esed Katilini Bile Sevimli Gösterebiliyor!
İslam Karşıtlığı Bazılarına Esed Katilini Bile Sevimli Gösterebiliyor!

İslam Karşıtlığı Bazılarına Esed Katilini Bile Sevimli Gösterebiliyor!

​​​​​​​Esed ayakta kalmasının ardındaki nedenin PYD-YPG’ye göz yummak olduğunu biliyor ve Türkiye’ye duyduğu nefret PYD’ye taviz verdiğinde hissedeceği acıdan çok daha fazla.

18 Ekim 2017 Çarşamba 01:16A+A-

Habertürk'teki köşe yazısında Nihal Bengisu Karaca Suriye'de devam eden savaşta İslami direnişi fanatizmle suçlayanların nasıl bir fanatizm içinde olduklarının altını çiziyor ve Esed'le uzlaşma özlemi içinde olanların tutarsızlığına dikkat çekiyor:

"SURİYE’de IŞİD’e karşı mücadele eden İngiliz kadın savaşçı Kimmie Taylor, Independent’a konuşmuş. İlk kez 2015’te Suriye’ye giden Taylor,eline silah alma kararı vermeden önce uzun bir süre PYD-YPG’lilerin “Rojava” davası için çalışmaktaymış. Bu süreçte Avrupalıları Rojava davası hakkında bilinçlendirmek için Suriye ve Avrupa ülkeleri arasında sürekli gidip gelmiş; konuşmalar, konferanslarla iktifa edemediğini anlayınca YPJ’ye katılıp savaşın ön saflarında yer almış. 27 yaşındaki İngiliz kadın, halen Rakka yakınlarında ve savaşın ön saflarında kalabilmek adına sürekli birliğini değiştirecek kadar “radikal”. “Bu savaşa her şeyimi verdim ve Rojava’nın amaçladığı şeyi elde edebilmesi için ölmeye hazırım” diyor. Rakka IŞİD’den temizlense bile görevini tamamlanmış saymıyor. “Tabii ki devrimin gerçekleştirilmesine dair çalışmaya devam edeceğim.”

Kimmie Taylor Rojava savaşındaki tek İngiliz kadın olabilir ama böyle pek çok Batılının IŞİD’e karşı savaşta yer almak için Suriye’de olduğu biliniyor. Keskin inançlılara özgü bir kararlılıkla etnik temizlik yapan, insanları evlerinden atan, tarlalarına el koyan PYD-YPG’nin safında, kendi davalarının “cihadını” yapmak için savaşan, pek çok Hıristiyan ya da seküler Batılı var. Gelgelelim “dil” garip bir şey. Zira tam olarak kendi dünya görüşlerinin cihadını yapmak için sıcak evlerini terk edip bölgeye gelmeyi, can vermeyi ve can almayı göze aldıkları halde dünya onları “cihatçı” saymıyor. “Radikal” olarak bile görmüyor.

Ne tuhaf değil mi?

Esad’ın uçaklarının attığı bombaların yıkıntıları arasından çıkarılan ölü çocuk bedenlerine dayanamayan ve Suriye’ye gelip rejim askerleriyle savaşma kararı alan Cezayir kökenli bir Fransa ya da İngiltere vatandaşının yaftası yekten hazır: “Yabancı terörist savaşçı.”

Hama yakınlarında yaşayan ve evi başına yıkılıp bütün ailesi ölene kadar etliye sütlüye karışmamış ama yaşadığı trajediden sonra rejimle savaşma kararı alarak bölgesinde bulunan bir ketibeye katılmış adamın da yaftası belli: “Cihatçı”.

Ama aynı ülkelerden kalkıp IŞİD’le savaşmak ve PKK-PYD güçlerinin yapmaya niyetlendiği devrime yardım için geliyorsan etiketlenme yok, üstü kapalı övgülerle aldığın bir onay var.

İlginçtir, Suriye rejimi tarafında savaşan Hizbullah milisleri için, İran’a bağlı güçler için de, IŞİD militanları kadar brutal yöntemler uygulamalarına rağmen hem de hiçbir zaman “cihatçı” ifadesi kullanılmadı.

Her grubun kendi cihadını verdiği bir yerde, sadece Sünni selefi muhalif gruplara “Cihatçı” denilmesi kaybedecek tarafı otomatikman işaretlemek içinmiş, gördük.

Suriye’de savaşan aktörlere ilişkin dil böyle kurulduğu gün muhalifler kaybetmişti. Dil böyle kurulduğu gün Esad kazanmıştı.

ESAD’LA MASAYA OTURMAK: ALDATILMAYA DAVETİYE ÇIKARMAK

IŞİD, yaptığı zalimce uygulamalar ve iğrenç propaganda görüntüleriyle Suriye’de eli silah tutan ve kelime-i şehadet getiren bütün muhalif grupların moral üstünlüğü kaybetmesine yol açtı. Ama zaten tam da bu nedenle sahaya sürülmüştü. Zira IŞİD’in güç kazanması, hapishanelerin kapılarının ardına kadar açıldığı Irak’ta ve Suriye’de mahkûm durumda olan tutukluların cezaevlerinden kaçışlarının sağlandığı dönemlerden sonra oldu. Esad ancak “Onlar muhalif değil, terörist. Ben İslamcı teröristlerle savaşıyorum” demecinin altını doldurabilirse ayakta kalacağını biliyordu. Suriye’de ayakta kalan unsurların “seküler” ve “Batı ile savaşmayan” unsurlar olacağını biliyordu. Aynı sebep, iç savaştan önce kimlik bile vermediği PYD’lilere mevzi ve alan temin etmesini gerektiriyordu ki, bunu yaptı. Kimine maaş bile bağladı. Rejimle PYD arasında savaş başladıktan sonra hiçbir sorun yaşanmadı. Bundan sonra yaşanacağını da sanmıyorum.

Türkiye’ye “Esad’la masaya otur ki PKKPYD’ye verdiğin savaşı kazanabilesin” baskısı yapanların, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü koruması için Esad ile karşılıklı güven ilişkisi geliştirmesi gerektiğini vurgulayanların anlamadıkları şey şu: Esad ayakta kalmasının ardındaki nedenin PYD-YPG’ye göz yummak olduğunu biliyor ve Türkiye’ye duyduğu nefret PYD’ye taviz verdiğinde hissedeceği acıdan çok daha fazla."

HABERE YORUM KAT

1 Yorum