1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Almanya’da Dağıtılan Kur’an Değil, İncil Olsaydı!
Almanya’da Dağıtılan Kur’an Değil, İncil Olsaydı!

Almanya’da Dağıtılan Kur’an Değil, İncil Olsaydı!

'Her eve bir İncil' adlı bir kampanya başlatılsa, kampanyayı başlatanların kim olduğuna bakılacak mıydı acaba? Aynı muamele ile karşılaşacaklarına ihtimal bile veremiyorum.

04 Mayıs 2012 Cuma 23:46A+A-

Aslı Ateş Kaya; Almanya’da yaşanan Kur’an dağıtımı tartışmalarını ele almış:

Her Eve Bir İncil

"Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar..." (6/51)

Çalınan kapımı açtığımda karşımda iki genç. Temiz giyimli, yirmili yaşlarda ellerinde ne olduğunu önce anlayamadığım birşeylerle bana bakıyorlardı. Daha iyi baktığımda ise 'İncil'i farkettim. Tesbih ve çeşitli broşürler vardı ellerinde. Yumuşak bir ses tonuyla bana bunları hediye etmek istediklerini söylemeleri ve tesbihleri ellerime tutuşturmaları bir olmuştu. Tesbihleri incelemeye başladığımda ise her bir tesbihin üzerinde 'Jesus'un çarmıha gerilmiş figürlerini farkettim. Şaşırmıştım. Bir yandan bizlerdeki tesbihleri düşünerek, dinler arasındaki o ince noktaları hafızamdan hızlı bir şekilde geçirdim diğer yandan da gençlerin fedakarca kapı kapı dolaşıp dinlerini tebliğlerine hayran kaldım.

Aktardığım bu olayı Almanya'da yaşadım. Buna benzer olaylarla çok sık karşılaşmamız olağan burada.

Köşe başlarında, iyi giyinmiş her yaştan ve her ırktan insanları, dinlerini sana anlatmak için bekler görmek de mümkün burada. Sana dinlerini anlatmak için broşörleri ve kitapları bedava verirler. Özellikle 'Yehova Şahitleri' adlı grup bunu çok sık yapmakta, kapı kapı dolaşıp her dilden kitaplarını hediye etmekte. Çünkü düşüncesini açıklama özgürlüğüne sahip birer vatandaş onlar. Bu herkesin 'inanç ve ifade özgürlüğü' hakkını kullanması demek ayrıca.

İnanç ve ifade özgürlüğü, Birleşmiş Milletler tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde ilan edilen, birçok ülke tarafından da kabul edilen bir haktır.

Çağdaş toplumlarda temel bir hak olarak görülür. Bu özgürlük o kadar geniştir ki, her bireyin düşüncesini, düşündüklerini söyleme/ifade etme ve bunları her türlü yayın organlarıyla (gazete, dergi, kitap vs.) kitlelere ulaştırma hakkını kapsar.

Almanya'da da inanç ve ifade özgürlüğü anayasal güvence altında. Ne yazık ki, pratikte farklı uygulamalarla karşılaşabilmek de mümkün.

Basın özgürlüğü de bu çerçevede kabul edilmiştir. Bu alanda sık sık siyasetçiler ile gazeteciler arasında bir mücadele sahasına dönüştürülebilinen bu durum en son, Almanya'nın eski Cumhurbaşkanı Wulf'un, Bild gazetesine karşı, kendi söylemiyle 'savaş' tehdidi açması, halkın tepkisine yol açmıştı. 'Siyasetin medyaya ayar yapmaya çalışması' olarak tanımlanmış ve Cumhurbaşkanı'nın istifasına kadar olayın farklı boyutlarda cereyan ettiğine şahit olmuştuk.

Ne Almanya'daki siyasetçileri ne de gazetecilerin yaşadığı sıkıntıları anlatma niyetinde değilim. Ama Alman Gazeteciler Birliği’nden Hendrik Zörner'in bu konudaki görüşünü belirtemeden de geçemeyeceğim: "Basın özgürlüğü açısından diğer Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında Almanya orta sıralarda yer alır." diyor Zörner. Basının özgür olduğu ülkeler sıralanırken Almanya'nın ilk otuza dahi girememiş olması ise ayrıca düşündürücüdür.

Yazının Devamı...

HABERE YORUM KAT