1. YAZARLAR

  2. Adem Yavuz Arslan

  3. Zorunlu askerlik ne kadar zorunlu?
Adem Yavuz Arslan

Adem Yavuz Arslan

Yazarın Tüm Yazıları >

Zorunlu askerlik ne kadar zorunlu?

08 Ekim 2010 Cuma 00:46A+A-

Kadim tartışma konularımızdan birisi bedelli askerlik ya da askerliğin kısalması.

Şimdi yeniden alevlendi.

Özellikle de Başbakan Erdoğan'ın 'Genelkurmay çalışmasını yapıyor. Fakat son söz bizim' ifadesinden sonra.

Genelkurmay'ın konuya soğuk baktığı, hatta 'asker ihtiyacı'nı göz önünde bulundurarak 'tek tip askerlik' adı altında aslında askerlik süresini uzatmayı planladığı sır değil.

Fakat hükümetin de 'tek tip' askerlik adı altında herkesin 12 ay askerlik yapmasına sıcak bakmadığı, hatta kapıyı kapattığı da ortada.

Hem TSK hem de Savunma Bakanlığı, 'terör varken bedelli olmaz' görüşünde.

Söz konusu olan terör olunca da hükümet çekingen davranıyor. Çünkü 'garibanlar ölüyor' söylemi hiçbir siyasinin karşı koyamayacağı kadar güçlü bir söylem.

Kamuoyu ikiye bölünmüş durumda. Bedelli askerlik olsun mu olmasın mı?

Karşı çıkanlar 'terör varken olmaz' diyor. Destekleyenler de 'terör hep vardı, bedelli yine çıkabilir' görüşünde.

Hem terörü hem de 'üç tarafımız deniz dört tarafımız düşman' fikrini benimseyenler konuyu tartıştırmıyorlar bile.

Oysa Türkiye'nin acilen askerlik meselesini masaya yatırması gerekiyor.

Çünkü terörle mücadeleyi çeyrek asırdır acemi askerlerle yaptığımız için bu kadar kayıp verdik. Zorunlu askerlikle terörle mücadelenin hiçbir ilgisi yok. Hatta bu tartışmalara profesyonel askerlik de kurban ediliyor.

Yıllardır konuştuğumuz terörle mücadelede profesyonel askerlik düzenlemesi arada kaynadı gitti.

Bugün, Türkiye'nin zorunlu askerliği tartışması gerekiyor. Ne kadar gerekli? Ne kadar verimli? Çünkü eldeki veriler (TESEV Almanak Türkiye 2006-2008 Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim) 231 bin askerin askerlikle ilgisi olmayan işlerde kullanıldığını gösteriyor.

Bu ülkede herkes askerlik yaptığı için görmüştür. Berberinden köpek bakıcısına kadar askerlikle ilgisi olmayan onlarca kalem işte çalışan iki yüz bini aşkın asker var. (Ben de bir dönem Gelibolu-Hamzakoy Tesisleri'ni yönettim. Doktoralı askerlerle plajda taş temizleyip dökülen çınar yapraklarını topladık. Hatta bir paşa yesin diye Gelibolu'dan İstanbul'a araç çıkartıp kahvaltı getirtmiştik.)

Örnekleri çok. Zaten herkes de biliyor.

O yüzden bedelliyi tartışmaya başlamışken bugünlerde zorunlu askerliği esaslı bir şekilde tartışalım. Bizim bu kadar büyük ve hantal bir orduya ihtiyacımız var mı?

Zaten zorla askere aldığınız asker de; ya mıntıka temizliği ile ya da patates soyarak veya ilgili ilgisiz yerlerde nöbet tutarak şafak sayıyor.

Konunun ekonomik, siyasi ve sosyolojik boyutları var. Üzerinde çalışılmalı. Dünyanın birçok ülkesi zorunlu askerlik uygulamasını kaldırırken bizim daha da yaygınlaştırmamız ve uzatmamızın bir anlamı yok.

O zaman askere kim gidecek? Cevabı basit. Sonuçta askerlik de bir meslektir. Ücretini almak kaydıyla o işi yapacak yüz binlerce gencin olacağından şüpheniz olmasın.

Bedelliye gelince. Prensip olarak bedelli uygulamasına karşıyım. Fakat bir de fiili durum var.

Akademik kariyer gibi gerekçelerle askerliğini yapamayanlara da bir çözüm bulunmalı.

Öcalan'ın kırmızı hattı

İmralı'da bulunan Öcalan'ın telefon talebi tartışılmaya devam ediyor. Teröristbaşının geçen hafta yaptığı ve Aysel Tuğluk'un da hazır bulunduğu görüşmede sorunun çözümü için koğuşuna telefon bağlatılmasını istemişti.

İddialara göre Öcalan bu telefonla Kandil'le, BDP yöneticileriyle görüşecek, talimatlarını doğrudan verecek.

Hatta bu telefonla devlet erkanı ile de görüşecekmiş. Telefonun dinlenilmemesini de şart koşmuş.

Öcalan'ın ruh sağlığının pek yerinde olmadığı yönünde duyumlar vardı ama bu talep oldukça ilginç.

Uçuk kaçık bir talep gibi gelse de 'Öcalan bunca yıl sonra neden telefon istedi' sorusu önemli.

Şöyle ki; Öcalan avukatları ile görüştükten sonra, bu görüşmeler örgütün web sitelerinden yayınlanıyor. Avukatlar üzerinden de Kandil'e ya da BDP yöneticilerine iletiliyor.

Fakat zaman zaman şüpheli işler de oluyor. Öcalan'ın açıklamaları örgüte, örgütün sözleri de Öcalan'a farklı aktarılabiliyor.

Mesela, geçen hafta Aysel Tuğluk İmralı'ya gitti. Çıkışta yaptığı açıklamalar, örgütün web sitelerindekiler ya da Kandil kaynaklı demeçler ile Ankara kulislerinde konuşulanlar farklılık gösteriyor.

Off the record dinlediğim için detayına girecek değilim. Fakat kesin olan şu; İmralı-Kandil-BDP hattında bazı mesajlar şekil değiştiriyor.

Öcalan telefonu bunun için istemiş olmasın?..

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT