1. YAZARLAR

  2. Adem Yavuz Arslan

  3. YSK üzerinden siyaset dizaynı
Adem Yavuz Arslan

Adem Yavuz Arslan

Yazarın Tüm Yazıları >

YSK üzerinden siyaset dizaynı

20 Nisan 2011 Çarşamba 15:04A+A-

Bir önceki yazıda 'Siyaset normalleşiyor, artık seçimlere liderler, adaylar ve projeleri tartışarak gidiyoruz. Rejim tartışmalarından kurtulduk' demiştim.

Meğer yanılmışız. Yüksek Seçim Kurulu pusuda bekliyormuş.

Önceki akşam saatlerinde YSK çok tartışılacak bir karara imza attı ve ortalık karıştı. Böylece rejim tartışmalarına geri döndük.

YSK, 7'si BDP'nin desteklediği 12 bağımsız adayın seçimlere giremeyeceğine hükmetti. Her kesimden tepki yükseldi.

İki gündür Türkiye'nin muhtelif yerlerinde protesto gösterileri var. YSK'nın tartışmalı ve bir bakıma demokrasiye kasti faulünü konuşacağız ama protesto gösterileri ile ilgili bir not düşmek şart oldu.

Uzunca bir zamandır BDP'liler hoşlarına gitmeyen her olaydan sonra taş ve molotof atarak şehirleri yakıp yıkmayı kazanılmış hak olarak görüyorlar. Hepimiz YSK'ya tepkiliyiz fakat Vandalizm örnekleri sergilemenin anlamı nedir çözebilmiş değilim.

YSK'ya dönersek.

12 Eylül Referandumu sonrasında statükonun bekçiliği adeta bu kuruma kaldı. Eskiden HSYK ve Yargıtay rejimin bekçiliğine soyunur, siyaseti yargı kararlarıyla dizayn ederdi. Şimdi YSK son kale psikolojisiyle hareket ediyor.

O açıdan son karar da sürpriz sayılmamalı.

Şöyle ki; YSK'nın sisteme yönelik tek müdahalesi BDP'lilerin yasaklanması değil. Referandumda süreyi 60 günden 120 güne çıkartarak 'ince ayar' yapmıştı. Hatta referandumun en hayati maddeleri olan AYM ve HSYK'nın yeniden yapılandırılması maddelerini de paketin dışına çıkartmak üzereydi ki AYM bir manevra ile referandumu kurtarmıştı.

Aynı YSK, yurtdışındaki Türkler'in oy kullanmasını da engelledi. Oysa Dışişleri Bakanlığı her türlü hazırlığı yapmıştı. Üstelik YSK bu hak gaspını öyle bir şekilde yaptı ki şüphelenmemek elde değil.

Başbakan Erdoğan Almanya'da gurbetçilerle buluşmuştu. Başbakan gurbetçilere müjde verirken YSK üstelik hafta sonu olmasına rağmen toplanıp gurbetçilerin oy kullanmasını engelleyen kararı aldı.

Başbakan'ı açığa düşürdü.

Ergenekon sanığı İlhan Cihaner'in sonradan aday yapılmasında da inanılmaz bir hızla karar aldı.

Şimdi de BDP'lilerin yasaklanmasına hükmetti. YSK üyeleri yasaları bahane edip 'yapacak bir şeyimiz yok suçlu yasalardır' dese de siyasi dengeleri bozacak bir plan yapsanız bundan daha başarılısı bulunmazdı.

Bu karar yarın bir gün tashih edilse bile BDP'ye ve Kürt siyasetine doping etkisi yapacaktır.

Bu arada Ankara kulislerinde olaylara başka bir boyut katacak bilgiler de var.

Mesela BDP'li bazı isimlerin veto riskini bildikleri konuşuluyor.

İddialara göre paslaşma olmuş. YSK da bu pası alıp golü AK Parti ağlarına atmış oldu.

Olayın doğrudan AK Parti ile hiçbir ilgisi yok. Hatta Erdoğan da bizzat bu YSK'nın mağduru olmuştu 2002'de. Ama BDP yönetimi faturayı AK Parti'ye kesti. Hatta Selahattin Demirtaş 'AK Parti'nin neden zayıf aday gösterdiği de belli oldu' diyerek hükümetin bu komplodan haberdar olduğunu ima etti.

Bu teorinin gerçekle bağı olmayabilir. Fakat Güneydoğu'da siyaset biraz da dedikodular üzerine yapılıyor. O açıdan sonuç alacak bir söylem.

YSK'nın bu çok tartışmalı kararı üzerine her siyasi parti bir rant elde etme telaşına girişti. BDP'nin çok avantajlı olduğu muhakkak.

CHP lideri de Meclis'i olağanüstü toplantıya çağıralım görüşünde. Fakat bunun pratikte bir karşılığı yok. Çünkü Meclis'in üçte ikisi çizik yedi. Bu saatten sonra ne Meclis'i toplayabilirsiniz ne de oradan bir karar aldırmak mümkün olur. Kaldı ki BDP için özel yasa çıkartmak seçim öncesi hiçbir partinin alabileceği bir karar değil.

Peki bu cendereden nasıl çıkılacak?

Görünüşte BDP'liler mağdur olmuş gibi gözüküyor. Fakat uzun vadede bu karmaşanın kesinlikle BDP'ye yarayacağını söyleyebiliriz. Çünkü 'mağdur' psikolojisi ile tabanda bir kenetlenme olacaktır.

BDP'liler şimdi toplantı üstüne toplantı yapıyorlar. Dün Diyarbakır'da gün boyu yol haritasını tartıştılar. Fakat kulislere göre hepsinin gözü İmralı'da.

Bugün Aysel Tuğluk ve avukatlar Öcalan ile görüşecekler. Daha önce olduğu gibi Öcalan ne derse o olacak. O yüzden BDP'lilerin 'seçime girmeyeceğiz' söyleminin pratikte bir sonucu olmayacaktır.

BDP cephesindeki bir diğer gündem ise seçime başka bir partinin çatısı altında girmek. Burada kastedilen başka parti CHP. Fakat pratikte zorlukları var. Çünkü BDP'liler için CHP'de istifaların olması gerekir.

Ayrıca CHP yönetimi BDP ile ittifaka soğuk bakıyor. Kılıçdaroğlu dün bu soruya 'Düşünmüyoruz' diye cevap verdi. Gerçi Kılıçdaroğlu'nun daha önce söylediklerinin tersini yaptığını düşünürsek ittifakı da bütün bütün yabana atmamak gerekir.

Şu aşamada tek çözüm yolu adayların gerekli hukuki prosedürleri tamamlaması. Ardından da YSK'nın karar düzeltme yapması. Böylelikle tansiyon düşebilir. Kaldı ki yazıyı teslim ederken son dakika bilgisi geldi. YSK "Eksik evraklar gelirse adaylıklarını kabul ederiz" dedi.

Fakat YSK'nın bu müdahalesiyle siyasi dengeleri bozduğu, BDP lehine fazladan 5 vekil eklediği tartışma götürmez.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT