1. YAZARLAR

  2. Yasin Aktay

  3. YÖK ne yaptı?
Yasin Aktay

Yasin Aktay

Yazarın Tüm Yazıları >

YÖK ne yaptı?

25 Temmuz 2009 Cumartesi 12:09A+A-

YÖK'ün katsayı ile ilgili uygulamayı kaldıran kararı bir kısım medya tarafından sadece “İHL'lerin önü açıldı” şeklinde sunuldu. Bu açık çarpıtmaya şaşıramıyoruz bile, çünkü 11 yıldır uygulanmakta olan akıl-dışı ve aslında iyi bakıldığında Türkiye'de hiçbir kesime zarardan başka bir şey getirmeyen bu uygulamanın yol açtığı hak ihlalleri o kadar içselleştirildi ki, haksızlık sistemin normu haline gelmiş bulunuyor. Oysa neresinden bakarsanız katsayı uygulaması elinizde kalacak bir uygulama. Olaya hak hukuk açısından da baksanız, sistemin rasyonalitesi açısından da, toplumsal barış açısından da, laiklik açısından da baksanız ülkenin bağrına saplanmış bir hançer gibi durduğunu görürsünüz.

YÖK işte bu hançeri kaldırdı. İmam-Hatiplerin önünü açarak onlara ekstra bir fayda sağlamadı, 10 yıldır onlara karşı uygulanan bir eşitsizliği kaldırdı. Daha önce bu eşitsizlik yokken 28 Şubat darbeci zihniyetinin bir inadı uğruna konmuştu.

Her geçen gün 28 Şubat'ın nasıl bir suç şebekesi içinde kotarıldığını çok daha iyi anlıyoruz ama o suç şebekesinin yaptığı icraatlara hâlen pişkince bir “devlet aklı” muamelesi yapılabiliyor. O dönemde uydurulmuş ve her biri her türlü sosyolojik öngörüden, toplumsal barış kültüründen, siyasi basiretten fersah fersah uzak, buna mukabil topluma karşı taammüden işlenecek bir cürümün bütün unsurları bulunan uygulamalar normalmiş gibi gösterilip sürekli hale getirilmek isteniyor.

Katsayı uygulaması sadece Türkiye'nin değil dünyanın eğitim tarihine sınıfsal ve ideolojik ayırımcılığın, pedagojik skandalın çok özel bir örneği olarak geçebilecek kadar önemlidir. Üzerinde doktora tezleri yapılsa yeridir. Dünyanın eğitim konusunda yükselen değerleri disiplinler-arasılık, tercih seçeneklerinin çoğaltılması suretiyle fiili özgürlük şartlarının geliştirilmesi, bireysel başarının ödüllendirilmesi, fırsat eşitliğinin temini gibi değerler iken bütün bu eğilimlerin akıntısına ters kürek çeken bir uygulamaydı. İnsanları çok erken yaşlarında (14 yaş) seçtikleri bir alana ömür boyu mahkûm eden bir anlayışın çağdaş dünyada yeri kalmamıştır.

Çağdaş eğitim, bir insan, hayatını istediği aşamada yeniden kurmak istediğinde bu isteğine cevap verebilecek imkânları içeren bir konsepte dayanır. Oysa katsayı uygulamasıyla insanlar erken yaşta ayrışmak zorunda bırakılıyor, herkes ilerleyen hayatında başka hayat tarzlarına kendi adacığından bakmak durumunda kalıyor. Bu yüzden yetişen gençlerin bilgi ve anlam hamurlarında tam bir tekdüzelik hakim olmaya başlıyor. Oysa katsayı uygulamasının yokluğunda alanlar arasındaki geçişlerin mümkün olması dolayısıyla, bu geçişler yoluyla farklı ufuklar, farklı anlayış ve fikirlerin sentezlenme imkanı bilimin dünyasını zenginleştirip alabildiğine çeşitlendiriyor.

Geçişler farklı disiplinleri teorileri anlayışları birbirine bulaştırarak bilim için son derece bereketli bir ortam sağlıyor.

Bir bilim insanı ve eğitimci olarak katsayı uygulamasının son on yıl içinde bütün bilim alanlarını bile ne kadar sığlaştırmış-tekdüzeleştirmiş olduğunun canlı tanığıyım. Farklı liselerden gelen öğrencilerin bir bilim disiplini içinde birbirine ve tabii ki o disipline de çok şey kattıklarını anlatmak için bu yazının sınırları tabii ki yetmez.

Bu arada konuya yarım yamalak bilgileriyle karışanların iddia ettiği gibi dünyanın her yerinde meslek liselilerin benzer kısıtlamalara maruz kaldığı iddiası kesinlikle doğru değildir. Sıkça atıfta bulunulan Almanya-Avusturya örneğinde de meslek liselerinden üniversitelere geçiş yolları hiçbir şekilde kapalı değildir. Orada kıstas tamamen bireysel başarıdır. Realshule veya Heaptschule diye bilinen okullarda okuyanlar genellikle Gymnasium'a devam edecek başarıyı sağlayamadıkları için bu liselere devam ederler. Ancak her aşamada puanlarını tamamlayıp tekrar Gymnasiuma yani daha kaliteli üniversitelere hazırlayan liselere geçiş yapabildikleri gibi Gymnasium'a hiç geçmeden bile istedikleri anda istedikleri üniversitenin yeter şartlarını tamamlamadıkları taktirde istedikleri üniversitelere gidebiliyorlar. Bu konuda tek kıstas bireysel başarıdır. Mezun oldukları okulu kendilerine engel gören bir yaklaşım asla sözkonusu değildir.

Dolayısıyla bizdeki uygulamayla asla karşılaştırılamaz bu. Bizdeki katsayı uygulaması dolayısıyla kişi kendi bireysel başarısıyla değil orta öğretimde okuduğu okul dolayısıyla değerlendirmeye tabi tutuluyor. Kişinin başarısı ne olursa olsun okuduğu okulun kendinden bir notu vardır ve bu not 14 yaşında o okula yazıldığında bir çocuğa, ömür boyu silinmez bir damga gibi yapışıp kalmaktadır.

Böylece etrafımızda zaten yeterince yokmuş gibi bir de eğitim sistemi dolayısıyla tamamen “kader mahkûmu” durumuna düşürülmüş insanlar Türk toplumunun insan kaynağını oluşturmuş oluyor.

YÖK, katsayı kararıyla bu kader mahkûmluğu duygusunun dağılması, bireysel başarının temel kıstas sayılmasını sağlamıştır.

Normal olanı yapmanın zor olduğu bir ortamda normal olanı yapma cesareti göstermiştir. Tebrik ediyorum.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT