1. YAZARLAR

  2. YUNUS ÇOLAKOĞLU

  3. Yitik hazinemiz: Kur’ani hikmet
YUNUS ÇOLAKOĞLU

YUNUS ÇOLAKOĞLU

YUNUS ÇOLAKOĞLU
Yazarın Tüm Yazıları >

Yitik hazinemiz: Kur’ani hikmet

02 Haziran 2022 Perşembe 20:47A+A-

“Nitekim kendi içinizden, size ayetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitabı, hikmeti ve bilmediklerinizi öğreten bir Elçi gönderdik.” (Bakara2/151)

İslam düşünce sisteminde, Kur’an-ı Kerim’de vahiy ve nübüvvet ile birlikte en sık zikredilen o biri de Hikmet kavramıdır. Hikmet, Kur’anı Kerim’de tüm peygamberlerin ortak hasleti olarak zikredilmiş ve peygamberlere verilen hikmetin tıpkı nübüvvet gibi vehbi olduğu, dirayet (tecrübe, birikim) gibi kesbi olmadığı vurgulanmıştır. Kuranı Kerimde Nisa suresi 54. Ayette “Oysa biz İbrâhim soyuna da Kitabı ve hikmeti vermiş ve onlara büyük bir mülk vermiştik” buyrulmuştur. Enam Suresi 83-89. Ayetlerde on sekiz peygamber bir arada sayılarak hepsine hikmet ve peygamberlik verildiği zikredilmektedir. Hz İbrahim Allah’ın kendisine verdiği hikmet sayesinde henüz çocuk yaşta hakikat ve tevhid arayışına girmiştir. Yine Hz. Yahya ve Hz. İsa’ya çocuk yaşta Hikmet verildiği bilgisi, Hikmetin henüz Nübüvvet verilmeden de bahşedildiği anlaşılıyor.

Hikmet kavramının, Süryanice kökenden gelen bir kelime olduğu iddiası ile birlikte hakeme ‘حكم’ ve hakim ‘حاكم’ kelimelerinden, hüküm veren manasında kullanılan Arapça bir kelimedir.

(Hakim) kelimesi hikmetli manasında kaynaklarımızda kullanılmıştır. Hikmet kavramı bazen adalet yerine kullanılır. رجلحاكم  ’Adaletli adam.’ demektir. Yine hikmet, kişinin vahyi anlama ve yaşama yeteneği olarak tanımlanmıştır. Fahrettini Razi ve Kuşeyri hikmeti Allah'ın Ahlakı ile ahlaklanmak ve ona itaat edip helal ve haramın ince ayrıntılarını bilmek ve bu dairede yaşamak olarak tanımlamışlardır. İlk dönem tefsir Alimlerimizden Taberi ve onbirinci yüzyılda yaşamış müfessir Maverdi de kelimeyi benzer anlamda açıklamışlardır. Bu kelime hüküm, tahkim ve sağlamlaştırmak manalarıyla ilişkili olarak da kullanılmıştır. Allah hakkında hikmet, tüm Halik’ı, tam yerinde, cüz'i ve külli gayeye matuf olarak yaratmaktır. İnsan hakkında hikmet, varlıkları bilmek iyi ve güzel ameller yapmak, Allah’a itaat etmek, vesvese ve ilhamı ayırt edip doğru ve seri karar vermek, ruhun sükunu ve kemali, aklın güvenliği anlamında kullanılmıştır.(Kettani).

Mâna Deryası Hikmet

Kur’an’da mükerrer olarak zikredilen hikmet kelimesinde, tüm ayetler tahlil edildiğinde, çok geniş bir anlam zenginliği mevcuttur. Hükümde adalet, rasihlik, feraset ve isabet, rasih bir kavrayış ve ilim, fert ve toplumsal dengeyi düşünmek, ceza ve kıstaslarda mutedil olma hali, güç ve kuvvetin yerinde, zamanında kullanışı, meseleler karşında sağlam bir muhakeme ve muhasebe yeteneği hikmete verilen diğer anlamlardır. İnsanda sağlam bir karakter, tefekkür ve tezekkürle beslenen muhkem bir iman, Allah’ın seçkin kulları üzerindeki fazlı ve keremi, erdemli ve asil davranış gösterme, güzel öğütle birlikte insanları vahye davet etmede başvurulacak bir yöntem ve mücadele tarzı olduğu gibi, edep ve adab , iffet ve takva sahibi olma, sevk ve idarede denge ,kararlılık ve mizan, İnsana şeref ve haysiyyet kazandıran bir fikri zenginlik ,güzel bir ameli veya insanlığa faydalı olan bir sanatı ilimle birleştirerek, insanlığın faydasına en güzel şekilde icra etme davranışı gibi çok geniş bir anlam deryası barındırır. Merhum Elmalılı Hamdi Yazır bu kavramı en geniş manası ile anlamlandıran müfessirlerimizdendir. Bir Kur’an kavramı olarak hikmet, toplumumuzun ve insanlığın kaybettiği değer kaybını kendisinde ihtiva eden, hayata farklı bir anlam katan, derinlik kazandıran medeniyetimizi çeşitli dönemlerde ihya ve tahkim eden, bu gün ise büyük oranda mahrum olduğumuz yitik mirasımızdır. İmam Şa’fi hazretleri kitapla birlikte zikredilen hikmet kelimesini peygamber efendimizin sünneti seniyesi olarak tanımlamıştır. Nitekim Bakara suresi 151. Ayette Peygamber efendimize itafen “O size kitabı (Kur’an) ve hikmeti öğretecek’ ifadesinde, Kur’an’la birlikte Peygamber efendimizin (sav) şahsında Kur’an’ın yaşayan bir pratiğinin yani sünnetinin hikmetle mücessem ve ikame olması, Hz. Aişe'nin; “O yaşayan Kur’andı”. ifadesi ile tam olarak örtüşse de hikmetin, peygamberlere verilen bir lütuf olduğu göz önünde bulundurulduğunda, hikmet kavramının daha geniş bir muhtevaya sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Hakim ( حكيم) kelimesi ise, çok hikmetli, hükümran, her şeyi doğru bilen ve güzel yapan, doğru ve kesin karar veren anlamındadır.. Hakim sıfatı, Allah ve diğer varlıklar hakkında da kullanılır. Ancak arada fark vardır. Allah hakkında kullanılınca hakim, tüm hayatı, canlı-cansız tüm evreni yerli yerince bilen ve külli bir düzen içinde sevk ve idare edendir. Bu anlamda Allah Hayy ul- Kayyum'dur. İnsan hakkında hakim kelimesi ise hikmetli, bilgi sahibi kişi demektir.

Kur’an-ı Kerim'de on ayette hikmet kelimesi kitapla birlikte geçmektedir. Hikmet kelimesi ile kök ve anlam itibarı ile aynı olan Hakim kelimesi ise yüze yakın ayette Allah için zikredilmektedir. Bir çok yerde Allah'ın Alim, Habir, A’li, Vasi, Tevvab, isimleri ile kullanılan bu kelime, Kur’an-ı Kerim’in en kapsamlı ve rasih kavramlarından biri olup bizim medeniyetimizin düşünce derinliğinin en güzel örneklerindendir.

Nebevi Hikmet

Kur’an-ı Kerim’den ve tefsirlerin mütaalasından anlaşıldığı şekliyle; tüm peygamberlere en zengin haliyle bahşedilen bu vehbi nimet ve hayrın çeşitli cihetleri ile, vahye muhatap tüm kişilerce aranması emredilmektedir. Beyhaki’de rivayet edilen bir hadisi şerifte Peygamber efendimiz; ‘Susmak, hikmettir. Ama bunu yapan azdır.’ buyrulmaktadır. Bakara 269. ayette; “(Allah) hikmeti dilediğine verir. Hikmet verilen kimseye çok hayır verilmiştir. Bunu ancak sağduyu sahipleri düşünüp anlar” buyrularak, hikmetin Allah'ın istediği kullarına verdiği bir lütuf olduğu beyan edilmiştir. Ebu Hureyre’den rivayetle Tirmizi’de nakledilen bir hadiste efendimiz hikmeti ve faydalı ilimi müminin yitik malı olarak tanımlamıştır. Darimi'de geçen bir hadiste; “Hikmete sarıl, çünkü hayır hikmettedir” buyrulmaktadır.

İslam’ın bilgi kaynağı olan vahiy ve nübüvvet ile çatışmayan her bilgi yitik mirasımız olarak tanımlanmış ve müsamaha görmüştür. Nitekim Peygamber (sav) şairi Hasan b. Sabit cahiliye Arap şiirinden bazı hikmetli mısralar okumuş ve peygamber efendimiz sarfedilen bir takım ifadeleri tebessümle karşılamıştır.

Ezeli Hikmet

Fikir ve düşünce tarihimizde İbni Sina ve İbni Rüşd, ile başlayan ve tevhid anlayışı ile çelişmeyen Kur’ani hikmetin nisbeten felsefeyi de barındırmasına rağmen, daha geniş, kuşatıcı ve ezeli olduğu görülür. Nitekim felsefe temelde, insanı merkeze alarak akıl ve mantık üzerinden bir hakikat arayışı ve anlam inşası içinde iken, Hikmet ise bilginin merkezine Allah’ı, tevhid ve nübüvvet düşüncesini alır ve bu anlamda müteal bir bakış açısıdır. Kitabi hikmet aklı ve mantığı red etmemekle birlikte bilginin merkezine yerleştirmez. Felsefe, bilgiyi güç ve iktidar aracı olarak kullanılırken, hikmet ise bilgiyi hakikatin anlaşılmasında bir cüz olarak telakki eder. Bu anlamda Kur’ani Hikmet kavramı felsefeden daha geniş bir anlam ve hakikat arayışıdır. Düşünce tarihimizde bazen birbirinin yerine kullanılan bu kavramlar arasında yer yer kesişmeler olsa da hikmet, hüküm ve hakim gibi Kur’ani kavramlar söz konusu olduğunda felsefi bilgi, bilgelik ve düşünür gibi medeniyetimize sonradan sirayet eden kavramlar, Kur’an’ın dinamik ve derin hikmet anlayışı karşısında akim kalmaktadır. Felsefi bilgi daha çok varsayımlar ve teoriler üzerinden eşyayı ve hayatı tanımlayıp maddi nedenler üzerinden bir bilgi okumasına girişirken, Kur’ani hikmet kavramı her gün hayatımızda yaşadığımız ve aynel yakin, ilmel yakin, hakkel yakin gördüğümüz mizan, denge, insicam, marifetullah ve muhabbetullah üzerinden tevhidi bir intizam ve külli bir nazarla hayat tanımlanır. Modern bilim ve felsefenin insanlığı gark ettiği Nihilizm (hiçlik), Sekülerizim, Materyalizm, Rasyonalizm ve Ateizim gibi ruhsuz ve şuursuz ideolojiler red edilir.

Said-i Nursi, müsbet anlamda ve insanlığın faydasına olan, delalet, sefahat, gaflet ve ilhada götürmeyen, bilgi üreten ve terakkiye hizmet eden felsefeyi red etmemekte ve hatta gerekli görmekle birlikte, medeniyetimize ait Kur’ani Hikmet kavramını ısrarla savunmakta, ayrıntılı olarak idrakimize sunmaktadır. ’Felsefenin ruhsuz ve sönük hakikatleri, Kur’anın parlak ve ruhlu hakikatleri ile müsademe edemez’ diyerek felsefi bilginin yanlız başına insan ruhuna hitap etmediğini belirtmiştir.

Vicdanın ziyasının dini-islami ilimler, aklın nurunun mühendislik, tıp, fizik, kimya, genetik, eczacılık, botanik vb. modern bilimler olduğunu ikisinin imtizacından hakikatin tecelli ettiğini, tamamlandığını, iftirakında ise birincisinde taassup ve bağnazlık, ikincisinde inkar, ilhad ve küfrün tecelli ettiğini bildirerek son iki yüz yılda Osmanlı ve İslam dünyasında yaşanan düşünce krizini de bir anlamda özetlemiştir.

Yine merhum, İslami Hikmet kavramı ile yetişen nesillerin aldığı ahlaki terbiye sonucu nesillerin mütevazi, hilm sahibi, fakr ve zafını bilen, yalnız rabbe kulluk yapan bir abd, hayatın merkezine Allah’ın rızasını koyan, Allah’ın sonsuz gücüne dayandığı için güçlü aziz ve kavi olduğunu bildirir. Bununla birlikte sadece materyalist felsefi bilgi ve ahlak ile yetişen nesillerin ise zelil, güç tutkunu, acımasız, zalim, şek, şüphe ve inkar içinde kıvranan ve menfaatini Rabb edinen miskin ve inkarcı bir bireye dönüşeceğini ifade etmektedir.

Seyyid Hüseyin Nasr ise, Ezeli Hikmet ve Kutsal Bilim kavramları üzerinden Hikmet kavramlarının sınırlarını genişleterek batının yoz, ruhsuz, derinlikten yoksun seküler, materyalist ve tahripkar bilim anlayışına derin ve esaslı bir karşı duruş sergilemektedir. Nasr, Ezeli Hikmet ve Kutsal bilimin, vahiy (Kur’an), nübüvet ve sünnet, şeriat, tarikat, tasavvuf, irfan ve geleneğin birlikte bir insicam içerisinde ele alınması ve yaşanması ile ulaşılacağını belirtmektedir.

Bugün, İslam dünyası ve insanlık, büyük bir ahlaki, siyasi ve toplumsal kriz hali yaşamaktadır. Bu gün Batı, içerisinde bulunduğu ahlaki yozlaşma ve nesilleri tehdit eden uyuşturucu, ve alkol kullanımı ile müstehcenlik pençesinde iken, İslam dünyasını şiddet, yoksulluk, işgal, sömürü ve terör dalgası adeta esir almıştır. Hikmetsiz üretilen bilgi ve teknoloji batı insanını kapitalizmin gönüllü ve azadsız kölesi yaparken, insanla başlayan ifsad, suyu, denizi, havayı, canlıyı ve hülasa hayat tehdit eder hale gelmiştir. (Rum/41). İslam dünyasında hikmetten yoksun siyasi ve ideolojik yaklaşımlar ve okuma biçimleri ise, halkları bir düşünce krizine ve çıkmaz bir yola sürüklemiştir. Bu bağlamda Kur’an’da anlamını bulan Kitabi, Nebevi Hikmet yaklaşımı ile icra edilecek eğitim, bilim, kültür, mimari, sanat, edebiyat, siyaset ve nihayetinde medeniyet, yaşadığımız küresel krize nefes aldıracaktır.

YAZIYA YORUM KAT

7 Yorum