1. YAZARLAR

  2. Reşat Petek

  3. Yargı artık taraf olmuştur
Reşat Petek

Reşat Petek

Yazarın Tüm Yazıları >

Yargı artık taraf olmuştur

23 Mayıs 2008 Cuma 05:48A+A-

Bu bildiri sadece Yargıtay Başkanı ve daire başkanlarının, yargının tarafsızlığına gölge düşüren, yanlı ve siyasi nitelikli bir açıklamasıdır. Ve yargıya güveni zedelemiştir

Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bildiri yayınladığı haberini duyar duymaz Yargıtay'ın resmi web sitesine baktım. "Basın bildirisi" başlığı altında, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 21 Mayıs 2008 günlü toplantısı sonucu yayınlanan bildiriden bahsediyor. Ulaşmak için tıklıyorum. Karşımda YARGITAY BAŞKANLAR KURULU BİLDİRİSİ.

Bildirinin içeriğinin detaylarına girmeden, öncelikle şu soruya cevap aramak gerekir; Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun böyle bir bildiri yayınlama yetki ve görevi var mıdır ? Yargıtay'ın dosya inceleme prosedürünü dikkate alarak öncelikle "usul" yönünden süzgeçten geçirmek zorunludur. Yargıtay'ın önüne gelen dosyaları incelerken evvela "usul" kurallarını dikkate aldığını hukukçular çok iyi bilirler. Örneğin, dava dosyasını temyiz yoluyla Yargıtay'a taşıyan tarafın dava ehliyeti olup olmadığı, yasal süresinde temyiz edip etmediği, mahkeme hükmünün temyizi kabil olup olmadığı vs. öncelikle incelenerek usul yönünden eksiklikler varsa esasa girmeden dosya mahkemesine iade edilir. İade gerekçelerinin en önemlilerinden biri de kararı veren mahkemenin "yetkili" ve "görevli" olup olmadığıdır. Mahkemelerin yetki ve görevlerini de kanun belirler.

Yargıtay Başkanlar Kurulu, Yargıtay Kanunu 9.maddesine göre, Birinci Başkan, birinci başkanvekili ve daire başkanlarından oluşur. "Görev ve yetkileri" de Yargıtay Kanunu 17.maddesi ile belirlenmiştir; Yargıtay hukuk ve ceza daireleri arasında meydana gelen görev ve iş bölümü uyuşmazlıklarını karara bağlamak, daireler arasında iş yükü bakımından dengesizlikler oluşmuş ise bunları yeniden düzenlemek, içtihadı birleştirme kurulu kararlarının alınmasına ilişkin ilke kararları almak, Birinci Başkanlık Kurulu, Yüksek Disiplin Kurulu ile Yönetim Kurulu kararlarına karşı yapılan itirazları kesin olarak karara bağlamak ve kanunlarla verilmiş diğer görevleri yerine getirmektir.

Dikkat edilirse Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun görevleri arasında, kamuoyunda tartışılan hukuki ve siyasi konularda bildiri yayınlamak bulunmamaktadır.

YETKİSİZ AÇIKLAMA

Bilindiği gibi "Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz" ( Anayasa md.6 ) "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır" ( Anayasa md.11 )

Anayasa hükümlerini en iyi şekilde bilmesi ve uygulaması gereken Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun "Cumhuriyetin temel niteliklerinin tartışmalara ve yeni tanımlamalara konu edilmesinden ve Yargı erkine yönelik sistemli saldırıların ivme kazanmasından duyduğu kaygıyla" görüş ve önerilerini, Yargıtay Başkanlar Kurulu Bildirisi adıyla kamuoyuna duyurmasının yasal bir dayanağı olmadığını bilmemesi düşünülemez. Diğer bir deyimle, Yargıtay Başkanlar Kurulu yayınladığı bildiri ile Anayasa ve kanunların vermediği bir yetkiyi kullanmıştır.

Yüksek yargının Yargıtay'dan ibaret olmadığı gerçeğini göz ardı ederek, Yargı erki adına tüm yargı organlarını temsilen bir bildiri yayınlamasının da, Anayasal ve yasal hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.

Yine usul yönünden unutulmaması gereken bir başka gerçek, yargı organları ve yargı mensupları arasında, idari ve askeri bürokraside olduğu gibi astlık üstlük bulunmamaktadır. Hakimlerin ve mahkemelerin görev ve yetkileri kanunlarla belirlenmiştir. Bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerinin tabii sonucu olarak, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bildirisiyle açıklanan görüşler, hakim ve savcıların ortak görüşü olmadığı gibi, mahkemeleri bağlayıcı bir yönü de bulunmamaktadır.

Bir taraftan yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına vurgu yapılırken, Anayasaya sadakatten bahsedilirken, Anayasa ve yasaların vermediği bir yetki kullanılarak, hem de Yargı erki adına açıklama yapılmasının kendi içinde çelişkili ve tutarsız bir davranış olduğu aşikardır.

İşin esasına yani Bildirinin içeriğine gelince, ne yazık ki hukuki dayanaktan yoksun olan bu Bildiri, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nu siyasi tartışmaların içine çeken, tarafsızlık ilkesini ihlal eden bir beyanname niteliğindedir.

Bildiride iddia edildiği gibi, ifade hürriyeti ve eleştiri sınırlarını aşan yargıya yönelik saldırılar söz konusu ise, bu saldırılara muttali olan yargıçların yapması gereken eylem, bildiri yayınlamak değil yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunmaktır. Ortada suç ve suçlu varsa, görev yine yargıya düşmektedir.

Bir taraftan yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında üstünlük sıralaması olmadığı, üstünlüğün sadece Anayasa'da bulunduğu ilkesinden söz edilirken, diğer taraftan Yasama organının yasa yapma görevine müdahale edilmesi, Anayasanın 10 ve 42. maddelerinde yapılan değişikliğe müdahil bir tavır sergilenmesi, hukuk devleti anlayışı içinde izah edilemez. Böyle bir anlayışın, çıkardığı yasalarla kendini bağlı kabul etmeyen, Anayasa Mahkemesi denetimini kabullenmeyen bir yasama organı veya yargı kararlarını uygulamayan bir yürütme anlayışından ne farkı olabilir. Yargının görevi yasama ve yürütme organlarının görevlerine müdahale değil, Anayasa ve yasalar çerçevesinde yargı denetimini yapmaktır. Bu denetim de zaten yapılmaktadır.

Demokratik hukuk devletlerinde Anayasa ve yasa yapma, Yasama organın görevidir. Elbette ki üst norm olan Anayasanın yapılmasında olabildiğince toplumun her kesiminden görüşlerin alınması, değerlendirilmesi son derece önemlidir. Yargı organlarının, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerin önerileri alınmalı ve değerlendirilmelidir. Ancak egemenlik yetkisini milletten alan Yasama organına, hiçbir şahsın, zümrenin dayatmada bulunma hakkı olamaz. Yargı organlarının da görüş ve öneri bildirme dışında bir dayatması düşünülemez. Yargı reformu çerçevesinde mahkemelerin, yüksek yargının ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun yeniden yapılandırılması da bir yasama faaliyetidir. HSYK'na ve Anayasa Mahkemesine üye seçilmesinde Meclisin aktif rol almasından gocunmak, demokrasiye, demokratik hukuk devleti anlayışına güvenmemek demektir. Anayasa Mahkemesinin bu konuda Yargıtay Başkanlar Kurulu gibi düşünmediği geçtiğimiz ay Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından kamuoyuna açıklanmıştır. Daha önce de 2004 yılında, Anayasa Mahkemesinin 42. kuruluş yıldönümünde, "Anayasa Mahkemesinin Yeniden Yapılandırılması" başlığıyla açıklanan raporda, Anayasa Mahkemesinin bir kısım üyelerinin TBMM tarafından seçilmesi önerilmiştir. Pek çok çağdaş ülkelerden örnekler verilerek, üye seçiminde parlamentoların aktif rolü bu çalışmada ortaya konulmuştur.

HUKUK: HERKESE LAZIM

Adaletin sağlanmasından, yargının iyi, düzenli işlemesi ve davaların makul zamanda sonuçlanmasından halka hesap veren hükümetlerin ve Meclisin, yargının yapılanmasında devre dışı kalmasını, Yargıtay Başkanlar Kurulu demokrasiyle nasıl bağdaştırmaktadır. Doğrusu merak konusudur.

Hukuk her zaman herkese lazım. Bu nedenle Yargıtay Başkanlar Kurulu Bildirisinin gerçekten yargı erkinin bağımsızlığı ve tarafsızlığına yönelik girişimlere karşı bir duruş sergilemek olduğunu kabullenmek isterdik. Ancak, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, seçim iptal olmazsa iç çatışma çıkar açıklamalarıyla Anayasa Mahkemesini tehdit edenlere, demokrasi katili darbeleri, idamları öven, tabii hakim ilkesine aykırı oluşturulan emir ve talimatlara bağımlı mahkemeleri savunanlara karşı neden bir duruş sergilenmediği, bir bildiri yayınlanmadığı sorularına haklı ve tutarlı bir cevap veremedikleri için, bildiri içeriğine katılmak ve desteklemek mümkün değildir.

Bu nedenle Yargıtay Başkanlar Kurulu Bildirisi hukuki kabul edilemeyeceği gibi, Yargı erkinin ortak bir görüşünü dillendirdiği de söylenemez. Bu bildiri sadece Yargıtay Başkanı ve daire başkanlarının, yargının tarafsızlığına gölge düşüren, yanlı ve siyasi nitelikli bir açıklamasıdır. Bu açıklama yargıyı siyasi tartışmaların içine çekecektir.Yargı ve adalete duyulması gereken güven zedelenecektir. Böyle bir bildiri açıklamasından pek çok hakim, savcı, avukat ve hukukçunun yargı erki adına, adalet adına kaygı duyduğu ve üzüldüğü unutulmamalıdır. Temennimiz yargı makamları kararlarıyla konuşmalı ve bu tartışmayı sürdürmemelidir.

* Emekli Cumhuriyet Savcısı-Avukat

Yeni Şafak gazetesi

YAZIYA YORUM KAT