1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Yalan söyleyerek iktidar olunabileceğini düşünmek...
Yalan söyleyerek iktidar olunabileceğini düşünmek...

Yalan söyleyerek iktidar olunabileceğini düşünmek...

İsmail Kılıçarslan muhalefetin açıkça yalan siyaseti ürettiğinin seçmen tarafından görüldüğünü ifade ederken ikinci tura dair hatırlatmalarda bulunuyor.

16 Mayıs 2023 Salı 11:30A+A-

İsmail Kılıçarslan / Yeni Şafak

Üçkâğıt nedir, nasıl yapılır

Önce üçkâğıdın meşhur tanımında anlaşalım: Tamahkârla sahtekârın bir araya gelmesinden üçkâğıt doğar!

14 Mayıs seçimi öncesiyle ve sonrasıyla bir “üçkâğıtlar silsilesi” olarak kalacak aklımda ne yazık ki.

Birkaç ay önce yazmıştım. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kontrol edilemez siyasi hırsı, yani tamahı onu olmadık yollara başvurmaya itti bu seçimde. Yakın zamanın en büyük siyasi kampanyalarından biri olan “Kılıçdaroğlu aday olmasın” kampanyasına rağmen Türkiye’de Erdoğan’ın gitmesini isteyen tarafları kolayca, rahatça konsolide edebileceğini düşündürdü bu siyasi hırsı ona. Allah için, ettiğini de zannetti bence. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun tamahını fark eden sahtekârlar için muazzam bir atmosfere sebebiyet verdi Kılıçdaroğlu’nun bizatihi kendisi ve olaylar tam olarak böyle gelişti.

Başkanlık seçiminin ilk turunun sonuçları ortaya koydu ki ilk sahtekâr grubu, Kılıçdaroğlu’na “muhafazakâr oyları Millet İttifakı’na devşiririz, sen rahat ol” diyen Gelecek-Saadet-Deva üçgeniydi. Anlaşılıyor ki bu üçgen, değil Yeniden Refah ya da HÜDA-Par’ın tek başına Cumhur İttifakı’na sağladığı katkı, BBP’nin verdiği katkıya benzer bile bir katkı veremedi Millet İttifakı’na. Bu olağanüstü dolandırıcılık hikâyesinin kazananı ise şüphe yok ki seküler CHP’lilerin oylarıyla 35 milletvekilini cebe indiren bu üçgen oldu. Güzel ticaret doğrusu…

İkinci sahtekâr grubu, birazcık mesleki haysiyetleri varsa bugünden itibaren hiçbir kamuoyu araştırması yapmaması gereken araştırma-anket şirketleri oldu. Nasılsa bir tamahkâr bulmuşlardı ve onu kafalamak çok kolaydı. ORC’si, KONDA’sı bilmem nesi, tabiri caizse inek sağar gibi sağmışlar Millet İttifakı bileşenlerini, o çıktı meydana. Millet İttifakı’na gönül veren seçmeni dolandırmak dışında bir işlevi olmadı bu anketlerin. Millet İttifakı seçmenine asıl büyük hayal kırıklığını Tayyip Erdoğan’ın kazanması değil bu beklentiyi yükseltmeyi hedefleyerek seçmenin psikolojisiyle oynayan bu düzenek yaşattı bana kalırsa.

Üçüncü sahtekâr grubu, başta CHP ve İYİ Parti’nin beslediği trol ordusu ve “biz bu seçimi sosyal medyada kazanırız başkanlarım” havası estiren sosyal medyacılar oldu görüldüğü kadarıyla. Türkiye’de seçimin sosyal medyayla kazanılamayacağını görmüş olmanın Kemal Kılıçdaroğlu açısından “geçmiş olsun” cümlesinden başkaca bir karşılığı yok artık. Arpayı alan sosyal medyacı yolu da aldı çoktan.

Seçim gecesi oyların nasıl sayıldığını, sayılan oyların sonuçlarını siyasi partilerin ve haber ajanslarının nasıl elde ettiğini adı gibi bilen sahtekârlar meselesine ise hiç girmeyeyim isterseniz. Saçma sapan açıklamalarla kendilerine oy veren seçmenin zekâsıyla alay etti bu sahtekârlar çünkü. Gecenin dibinde bile “seçim ikinci tura kalıyor ama Kılıçdaroğlu önde” demeye utanmadılar.

Bütün bunlar bir yana, oldukça sakin geçen seçim gününün, yaratılan beklentinin aksine yine oldukça sakin geçen sayım sürecinin sonunda canımı ta derinden yaralayan mesele yüzlerce, binlerce Millet İttifakı seçmeninin deprem bölgelerinde Tayyip Erdoğan’a yüksek oy çıkması nedeniyle depremzede kardeşlerimize yaptıkları ve/veya yaptıklarını iddia ettikleri yardımları onların başlarına kakmalarıydı. İnsanlığımdan utandığım anlar olarak kalacak zihnimde bu çirkinlikler. Ne derler bilirsiniz: İyilik, yalnızca karşılığı beklenmediği zaman iyiliktir.

Bu arada bir not. Deprem bölgesinde an itibariyle canhıraş şekilde çalışmaya devam eden ve bunu hiçbir karşılık beklemeden yapan onlarca İslâmî STK’nın hangi işlevi üstlendiği de bu seçim vesilesiyle görülmüştür sanırım. Her ağzını açtığında “bu cemaatlerle de hesaplaşmak lazım” diyerek seküler azgınlığın dilini benimseyen bazı “AKP”lilerle hiç beklemedikleri yerden, çok net ve derinden hesaplaşacağız bu mevzuda. Onu da şimdiden duyurmuş olayım.

Son nokta. Ben yazımı gazeteye teslim ederken küçük bir ihtimal olsa da birinci turda seçimin hala bitme şansı vardı. Fakat bitmez ve seçim ikinci tura kalırsa yapılabilecek en kötü şey gevşemek olur. Sımsıkı yapışıp önümüzdeki 15 günü deli gibi çalışarak geçirmez, hele hele “nusret”i kendimizden bilip şımarmaya kalkarsak Allah’ın bizi neyle ve nasıl imtihan edeceğini bilemeyiz. Aman diyeyim.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum