1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. 'Video'yu izledim 'kurgu' problemli gibi
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

'Video'yu izledim 'kurgu' problemli gibi

20 Ekim 2008 Pazartesi 04:45A+A-

Bakıyorum da, “Mecidiyeköy bombacısı” gibi “Şişli bombacısı”nın hikayesine kafa yormak da bana düştü.

Oysa hiç mi hiç anlamadım bir konu bu. Ortada “polisiye” işlerle son derece yakından ve severek ilgilenen gazeteciler dururken bu işe el atmak bana mı düşer?

Söylediğim gibi anlamadığım bir konu bu. Ama madem ki İstanbul Emniyeti “bombacı kadın”ın İstanbul günlerine ilişkin bir “video” hazırlayıp kamuoyunun ilgisine sunmuş, geçen gün “vaktim var nasıl olsa, şuna da bir göz atayım” diyerek geçtim ekranın başına.

Aranızda bu “video”yu izlemeyen var mı bilmiyorum. Var ise eğer henüz geç kalmış sayılmazsınız, çünkü internette hemen her sitede mevcut. İsterseniz yeri gelmişken şu bilgiyi de vereyim: “Video”nun eksiksiz (entegral) versiyonunu bütün sitelerde bulmak imkansız. Bazı siteler “video”yu bir yerden sonra kesmişler. Bu durumda (gazetemizin sitesinde yer aldığı gibi) eksiksiz versiyonun finalinde yer alan “Türk Polisi Atatürk'ün İzinde, Halkının Hizmetindedir” özdeyişi kaçırılmış oluyor.

“Video”yu izledikten sonra zihnimde canlanan sorular-şüpheler çalışmanın “kurgusu”na yönelik.

“Video”, “bombacı bayan”ın (bu ifadenin İstanbul Valisi'ne ait olduğunu bir kere daha hatırlatayım) İstanbul'da yakalanmasına kadar geçen birkaç günde ne yapıp ettiğinin özeti mahiyetinde. “Bombacı kadın”ı ilk iki gün, üzerinde uzun pardösüsü, başörtüsü ve elinde büyücek bir poşetle İstanbul sokaklarında dolaşırken görüyoruz. “Bombacı”nın önünden geçtiği yerler görüntülere eşlik eden biçimde ekrana yazılmış. Bu görüntülerden çıkarttığımız sonuç, “bombacı”nın emniyete ait binaların önünde turladığı şeklinde. Demek ki (resmi açıklamalarda da bu husus belirtiliyordu zaten) “bombacı”nın niyeti keşfini yaptığı bu binalara terörist bir eylem yapmak.

“Video”nun bu bölümüne ilişkin zihnimde beliren ilk soru şu oldu: Tamam, “bombacı” kamera ve polis takibinde ama ya elindeki büyük poşette her an infilak etmeye hazır patlayıcılar taşıyorsa?

Bu sorumu bugün de meşru buluyorum. Madem ki “bombacı kadın” emniyetten yapılan açıklamalarda anlatıldığı gibi “PJAK'ın silahlı kanadını örgütleyecek” derecede terörist eylemler konusunda tecrübeli birisidir, o halde bu teröristin elinde büyük bir poşetle günlerce İstanbul sokaklarını arşınlamasına niçin izin verildi? Polis bir biçimde, kadının elindeki poşette patlayıcı olmadığı bilgisine ulaştı mı? Ulaşmadı ise bu “takip”in anlamı ve amacı nedir?

Bu görüntülere ilişkin bir gazete (Zaman) şu bilgiyi veriyor: “Canlı bombanın her an eylem yapabilme ihtimaline karşı Bomba İmha Şube Müdürlüğü ekipleri, her an müdahaleye hazır bekletildi.”

Olacak iş mi Allah aşkına... “Canlı bomba” üzerindeki patlayıcıları patlatmaya karar verdikten sonra onu hangi Bomba İmha Şube Müdürlüğü durdurabilir?

“Video”nun devamına gelince:

“Başörtülü kadın”ı biraz sonra (“kuaförden çıktıktan sonra” deniyor) başı açık bir kadın olarak görüyoruz. Başı açık kadın kolunda bir çanta taşıyor. Ancak bu çanta içinde 10 kiloya yakın patlayıcı bulunan bir çantaya benzemiyor. Çantanın bu ağırlıkta olmadığını kadının çantayı kolaylıkla taşımasından -hatta bir ara şemsiyesini açmasından- kolaylıkla anlıyoruz. Oysa bazı gazeteler kuaförden çıkan “bombacı”nın elindeki çantada patlayıcılar olduğunu yazıyor. (Bazı gazeteler ise (Star mesela) “bombacı”nın “Küçükköy'deki hücre evinden çantasına aldığı 8 kilo 800 gram plastik patlayıcı ile” ayrıldığı bilgisini veriyor. Ayrıca, “bombacı”nın yakalandığı gün, patlayıcıları Şişli'de bir köprüde “biri kadın iki militandan” teslim aldığı türünden bilgiler de dolaşmıyor muydu ortada?)

Dolayısıyla hikayenin bu kısmına ilişkin çelişik bilgiler dolaşıyor ortada.

Benim görüp-seçebildiğim kadarıyla, “bombacı”nın (“kuaförden çıktıktan sonra” olarak belirtilen safhada) kolunda taşıdığı çanta ile, minibüse binerken yakalandığında elinde bulunan (ve içinden 10 kiloya yakın patlayıcı ve bir takım araçlar çıkan) çanta birbirine hiç mi hiç benzemiyor. İnanmazsanız, siz de bu iki çantaya yakından bakın. Birisi (kolda-omuzda taşınan) orta boy bir çantayken, diğeri (içinden patlayıcılar çıkan) ortanın üzerinde bir seyahat çantası büyüklüğünde.

Bir gazete (yine Star) yakalanma anına ilişkin şu bilgiyi de vermiş:

“Minibüse bineceği anda polis üzerine atıldı. Operasyon 30 saniye sürdü. Terörist son bir gayretle butona bastı ancak patlatmaya gücü yetmedi...”

Nedir bu, nasıl bir haberdir bu? Demek ki patlayıcılar (“video”da olduğu gibi) çantada değil, “bombacı”nın üzerindeydi. Öyle olması gerekir, çünkü baksanıza “butona bastı ama patlatmaya gücü yetmedi” imiş.

Tamam, muhabir hayal gücünü çalıştırmış diyebilirsiniz. Ama bu türden haberlerin yol açtığı soruların-şüphelerin hakkından gelebilmek için Emniyet'in kamuoyunu doğru biçimde bilgilendirmesi gerekmez mi?

Sonuç olarak bu “video”nun kurgusu bana bayağı problemli göründü doğrusu. Bir kere her şeyden önce, “Mecidiyeköy bombacısı” olayında da karşılaştığımız gibi, polisimizin “canlı bomba”lara yönelik “takibi” bu kadar uzatmaması gerekmez mi? Adı üstünde “canlı bomba” bu, taşıdığı bombaları patlatmayı her zaman bu kadar ertelemeyebilir. Bu takip işi dünyada da bu tempoda mı gerçekleştirilir?

Ve de son olarak şu temel soru: Varlık nedeni, her ülkenin polisi gibi, hırsızın-arsızın peşinde olmakla sınırlı olan Türk Polisi niçin, ne münasebetle “Atatürk'ün İzinde”dir?

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT