1. YAZARLAR

  2. Ayşe Böhürler

  3. Ulusalcı olmak suç değil...
Ayşe Böhürler

Ayşe Böhürler

Yazarın Tüm Yazıları >

Ulusalcı olmak suç değil...

12 Temmuz 2008 Cumartesi 04:26A+A-

Ulusalcı olmak suç değil. Suç olan; bu fikirler nedeni ile örgüt kurmak, insanların hayatına kast etmek, cinayetler işlemek... İllegal yöntemlerle amacına ulaşmak çalışmak devlet tarafından himaye görse de suç olmaktan çıkmıyor. Velev ki bunlar her şeyi devletin bekası adına yaptıklarını söyleseler de... Cumhuriyeti korumak adına cuntacılık yapmak; “vatanımı seviyorum” açıklamaları ile suç kapsamından çıkarılamaz.

Ergenekon soruşturması kapsamından neden bütün ülkenin ulusalcı yazarları hatta ana muhalefet partisi lideri avukatlık ve savunma pozisyonuna geçtiler anlamak gerçekten çok zor. “Altı yıldır Ak Parti iktidarına tahammül etmekte zorlanıyorum” diyen ve sol- ulusalcı düşünceyi savunan Cumhuriyet yazarı bir meslektaşım bu nokta da çok iyi bir ayırım ortaya koyuyordu. “Evet bu iktidar altında yaşamak benim için tahammül edilmesi çok zor bir durum, ama salt bu nedenle Ergenekon tutuklamalarına karşı olamam. Bir düşünceyi savunanlar ile bu düşünce nedeniyle suç işleyenler ya da buna teşvik edenlerin arasında fark ortaya çıkmalı” diyordu.

Bu gerçekten her fikir ve inanış için önemli bir ayırım. Bir fikri savunmak suç değil ama bu fikir nedeni ile suç işlemek ya da teşvik etmek suç! Buradaki ayırım ortada bariz dururken Ergenekon'un avukatlığını yapmak akla başka şeyler getiriyor. Hırant'ın arkasında gözyaşı dökeceksiniz, Madımak otelinde yanan aydınlarımıza ağlayacaksınız, rahip, misyoner cinayetlerine tuhlanacaksınız ve ardından da Ergenekon yapılanmasını savunacaksınız. İster istemez savunulan ne sorusunu soruyor insan? Bu ayırım bugünlerde “ak koyun kara koyunları ayıran dar geçit” misali önem taşıyor. Kim kimdir oyununda çok da iyi ipuçları da veriyor?

ORTAK NOKTA AMERİKAN DÜŞMANLIĞI MI?

Geçen hafta Yunanistan'da ki 2002 yılında yer üstüne çıkartılıp yargılanan 17 Kasım Örgütü'nü Nur Batur'un Atina anılarını derlediği kitaptan aktararak yazmıştım. Yazarken örgütün bir çok anlamda Türkiye'de ki Ergenekon yapılanmasına benzer yönleri dikkatimi çekmişti. 17 Kasım Örgütü'nün de temel felsefesini Amerikan düşmanlığı oluşturmuş, bu bakış sol-sağ farklı görüşlerden insanları aynı hedefte bir arada tutmuştu. Yunan ulusalcılığı da buradaki gibi; kimi zaman milliyetçi unsurlar, kimi zaman Amerikan emperyalizmine savaş, kimi zaman komşu devletler, kimi zaman ekonomik güç odaklarına yönelik, suikastlere, eylemler ortaya koymuş, en çok Amerikan ya da İngiliz elçilikleri, konsoloslukları, ateşeler hedef olmuştu. Hatta örgütün piminin çekilmesinde örgütün son suikasti olan İngiliz ateşesinin öldürmesi de büyük rol oynamıştı. Türkiye'de ki son Amerikan başkolosluğuna yönelik saldırı bu noktada bir dejavu etkisi yaptı, sanki kayıp bir puzzle parçası tamamlandı etkisi uyandırdı bende. Kim yaptı bilmiyoruz, belki de diğer suikastlerde olduğu gibi hiç bir zaman bilemeyeceğiz.

Devlet'in legal mekanizmalarını; ittifak edemedikleri durumlarda hiçe sayıp “devlet biziz” diyenlere dünyanın her yerinde benzer örgütlenmeler içindeler. 17 Kasım örgütü ile Ergenekon benzerlikleri, genel resim içinde sadece küçük birer parça. Büyük resme bakmak lazım. Elbette iki örgüt içnide de nüans ve yöntem farkları var; temelde değil detaylarda!

Yunanistan'da örgüt çökertilmişti ama ana muhalefet partisi ile bağlantıları ve uzantılar konusunda ki sorular hala cevaplanabilmiş değil. Türkiye'de de durum böyle midir bilmiyoruz. Daha işin çok başındayız. “Acaba Ergenekon'un feda edilen kısmı dışındaki kısımda kimler vardı” sorusunun cevabı ortaya çıkabilecek mi?

ŞENER

Medya isminin başındaki Abdüllatif yerine daha çok Şener hareketi dediği için ben de böyle demeyi uygun buldum. Anlaşılan medya açısından bu hitabın kısalığının yanısıra çağrışımlarıda daha iyi.

Abdüllatif Şener ile ilgili haberleri okurken dikkatimi çeken “doğruyu söyleyen ve kabul görmeyen adam” tamlaması oldu hep. Ak Parti kuruluşunda örgütlenmesinde elbette pek çok katkısı emeği olmuştur. Buna hepimiz şahitiz. Ama bir çok noktada Başbakan'dan daha tutucu davrandığını yakından görmüş birisiyim. Ayrıca kendi aramızdaki sohbetlerde dile gelen şikayetleri eleştirileri yüksek sesle toplantılara taşıdığına falan da şahit olmadım. Hatta tam tersi eleştirileri dile getirmek yerine “her şey yolunda” demeyi tercih etmiş ya da politik konuşmalar ile durum özeti çıkarmış birisidir. Yerleşmiş politik kişiliği ile bende gerçek anlamı ile ben de demokratlığından çok “muhafazakar” birisi izlenimi uyandırmıştır hep. Siyasi kızgınlıkları , ya da “haksızlığa uğradım” duygusu altında hesaplarını çok önceden yapmış, olanı biteni seyretmeyi tercih etmiş, “mevkii makam aramayan derinlik ve muhteva sahibi demkorat ” imajını pekiştirmeyi tercih etmiştir. Ama içinde bulunduğu yapıda öz eleştiri yapmış mıdır ? Doğrusu yedi yıllık bir geçmişte şahit olduklarımda bunların sayısı ikiyi üçü geçmez.

Şu anki siyasi hareketinin yavru bir AK Parti hareketi olmadığı kesin de, niye böyle bir imaj veriliyor anlamak zor. Ne zaman teşkilatların da halkın nezdinde bu gömleği tamamen çıkartır, kendisi olarak meydane çıkar o zaman gerçek fikirlerini etkisini ve gücünü anlayabiliriz.

Eee siyaset erkek işi ise er meydanına da çıkmak gerekir,biz hatun kişilere de zewkle seyretmek düşer!

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT