1. YAZARLAR

  2. Nasuhi Güngör

  3. Türk ordusu İslamlaşıyor mu?
Nasuhi Güngör

Nasuhi Güngör

Yazarın Tüm Yazıları >

Türk ordusu İslamlaşıyor mu?

19 Ekim 2009 Pazartesi 01:44A+A-

Türkiye-İsrail ilişkilerinde olup biteni daha doğru değerlendirebilmek için biraz zamana ihtiyaç var. Meseleyi ‘Türkiye Batı’dan uzaklaşıyor’ diye değerlendirenler kadar, duygusal zeminde ele alanların da biraz sakinleşmeleri gerekiyor en azından.

***

İsrail’in eski İstanbul Başkonsolosu Moti Amihai’nin yaptığı değerlendirme, tartışmalara farklı boyutlar kazandıracak kadar dikkat çekici.

Türkiye’nin son dönemde politika değiştirdiğine dikkat çeken diplomat, bunun arkasında ‘Ordunun giderek İslamlaşması, Suriye ile ilişkilerin güçlendirilmesi ve azalan AB üyelik şansına ilişkin kaygılarının bulunduğunu’ ifade etmiş.

Kuşkusuz bu değerlendirmenin ‘psikolojik harekat’ boyutları var. Özellikle Türkiye’deki belli refleksleri harekete geçirmek için hayli kışkırtıcı bir kurgusu olduğu da söylenebilir.

Ancak üzerinde durulması gereken asıl iddia ya da değerlendirme ‘ordunun İs

lamlaşması’.

Gerçekten bu değerlendirmenin bir karşılığı var mı? Cumhuriyeti kuran iradenin geliştirdiği ‘devlet aklını İslam’dan bağımsızlaştırma’ projesinin en ciddi taşıyıcısı kabul edilen bir kurum, ne oldu da ‘İslamlaşma’ gibi bir iddiayla karşı karşıya kalıyor.

***

Elbette Türk ordusunun süreçten etkilenmemesi söz konusu değil.  Yakın tarihe bakarak TSK’nın daha çok NATO’nun varlığı ve hedefleri üzerinden şekillendiğini/tanımlandığını söylemek yanlış olmaz. Peki şimdi Türkiye’nin bölgede ve dünyada kazandığı yeni role uygun olarak ordunun yapısı ve özellikleri değişiyor mu?

Bizde bu tür tartışmaları gündemde tutmak, sürekli olarak ‘orduyu zayıflatmak’ olarak algılanıyor. Oysa geç kalmış soru şu: ‘TSK, ülkedeki, bölgedeki ve dünyadaki gelişmeleri doğru okuyarak gereken değişimi yaşıyor mu?’

Ordu, geçtğimiz yüzyılın önemli bir bölümünde din-devlet ilişkilerinde yaşanan  gerginliklerde devlet adına taraf oldu ya da olmak zorunda bırakıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarında meselenin bir ‘proje’ olarak devlet katında kabul görmesi, beklenen oranda toplumu değiştirmeye yetmedi. Aksine tarihin derinliklerinden gelen ve bir şekilde varlığını devam ettiren kanallar, toplumla din arasındaki bağı bir şekilde korudu.

***

Ordu, 1960’a kadar devlet projesinin uygulayıcı bir parçası olarak dururken, 27 Mayıs’tan sonra daha büyük bir aktör olarak sahnede yerini aldı.  Darbenin devlet sisteminde ortaya çıkardığı kırılmalar, orduyla ilgili bazı algıları da ciddi ölçüde olumsuzlaştırdı. Ordunun ‘din’e karşı mesafesiyle ilgili tartışmaların bu dönem itibarıyla tırmandığını, TSK’nın bu soğukluğu daha da artırmak için elinden geleni yaptığını da kaydetmek gerekiyor.  28 Şubat’ın bu yaraları ne kadar derinleştirdiği hafızalarda çok taze.

Böyle bir mesafeden ‘İslamlaşmak’la suçlanan bir orduya nasıl geldik? Tekrar vurgulayalım; İsrail mahreçli bu değerlendirmenin kuşkusuz ülkemizdeki bazı refleksleri kışkırtan bir yanı var.

Ancak meselenin şöyle bir boyutu var mı diye düşünmenin de bir sakıncası yok. Acaba TSK, Suriye’den Irak’a, Balkanlardan Kafkaslara kadar uzanan geniş bir alanda kendisini ‘düzenleyici güç’ olarak tanımlayan ‘yeni devlet aklı’nın uyumlu bir parçası olmak için gayret gösteriyor mu?

Bu hamur daha çok su kaldırır. Biz de tartışmaya devam ederiz.

STAR

YAZIYA YORUM KAT