1. YAZARLAR

  2. Salih Tuna

  3. TSK'yı yıpratmamak lazım
Salih Tuna

Salih Tuna

Yazarın Tüm Yazıları >

TSK'yı yıpratmamak lazım

01 Temmuz 2008 Salı 03:19A+A-

Ne zaman ki gündelik siyasette enikonu TSK'dan söz edilir, hep o bildik 'sağduyulu' ses duyulur:

"TSK'yı yıpratmamak lazım…"

Ne zaman ki siyaset kurumu halkın gözünden düşürülmeye çalışılır, en güvenilir kurum hangisidir anketleri alelacele devreye sokulur.

Gelgelelim, yine o 'sağduyulu' ses aynı nakaratı terennüm eder:

"TSK'yı yıpratmamak lazım…"

Halbuki…

En güvenilir kurum kulvarında TSK'nin açık ara farkla ipi göğüslediği matah bir şeymiş gibi ilan edilmiş…

TSK nihayetinde en güvenilir kurum unvanıyla taltif edilmiştir.

En güvenilir kurum ilan edildiğinde bile, "TSK'yı yıpratmamak lazım…" diyebilen malum eşhasın aklına, dillendirmek istemedikleri bambaşka sorular mı geliyor yoksa?

Mesela, dünyanın neresinde, halka, ordusuna güvenip güvenmediği sorulabiliyor?

Savaş söz konusu olduğunda ordusundan başka bir kuruma güvenen bir halk dünyanın neresinde yaşıyor?

Dahası, 27 Mayıs'tan bu yana mebzul miktarda irili ufaklı darbe yapan, muhtıra veren, balans ayarı çeken TSK olduğuna göre, niçin halkın orduya değil, ordunun halka güveni meselesi 'gündeme' alınmıyor?

Belki bu soruları soramadıkları veya sormak istemedikleri için, "TSK'yı yıpratmamak lazım…" diyerek kestirip atıyorlar.

Devam edelim…

Diyelim ki, Sayın Baykal, "28 Şubat döneminde TSK sivil toplum kuruluşu gibi çalışmıştır…" mı dedi, hiç vakit yitirmeden anında tepki koyuyorlar:

"TSK'yı yıpratmamak lazım…"

Yahu adam sivil toplum örgütü gibi çalışmıştır diyor, ne yıpratması?

Ne deseniz boş; zinhar dinlemezler! (Maksat, TSK siyasetin zerre miskali içine çekilmesin. Tüm dikkatleri bunadır.)

Dinlemedikleri gibi, peygamber ocağı olmaklığından yola çıkıp ordumuzu gözbebeğimiz gibi sakınmamız gerektiğini biteviye anlatırlar.

Onlara, TSK'ya menfur saldırı yapmak emeline matuf bir şekilde, münafıkça hatırlatmalar yapsanız da durum değişmez.

Deseniz ki…

"E – Muhtıra" tesmiye edilen bildirilerde, Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle ilahiler okuyan küçük kızlar bile irticanın vahametine delil gösterildi.

Alacağınız cevap değişmez:

"TSK'yı yıpratmamak lazım…"

Diyelim ki demokratsın…

Acayip tepen attı; gıcık kaptın bu söylemden. Öyle ya (sabır sabır da bi yere kadar) sen de nihayetinde bir insan evladısın.

Ve diyelim ki yumdun gözünü, açtın ağzını:

Bak hemşehrim!

TSK'nın yıprandığı falan yok.

Yıpranan sensin.

Zırt pırt müdahalede bulunulan demokrasidir…

Yani, senin milli iradendir yıpratılan.

Baksana, Mesut Yılmaz bile bu müdahalelerden hâlâ ümidini kesmemiş.

"Bir 28 Şubat havası daha eser de yine bana iş düşer; ne olur, ne olmaz, el altında bulunayım…" dercesine Meclis'e kapağı atmış, teyakkuz halinde bekliyor.

Zaten ümidini kesmiş olsa, vaktiyle Başbakanlık yapmış bir şahsiyetin bağımsız milletvekili olarak ne işi var Meclis'te?

Hiç sıkılmadan "Güvence verilmesi durumunda ordunun kışlada kalacağını" söyleyebiliyor.

Hazretin "güvence" dediği şeyin, hin-i hacette, senin milli iradenin yansıması olduğunu hiç düşündün mü?

Sorsan…

Sorduğunla kalırsın sadece.

Çünkü cevap ziyadesiyle konservedir:

"TSK'yı yıpratmamak lazım…"

Neden bu "muhafazakar", bu can sıkıcı "sağduyulu" cevap hiç değişmez acaba?

Hiçbir zaman anlayabilmiş değildim.

Ta ki, Taraf gazetesinin "İşte Dağlıca Tedbirleri" manşetini attığı zamana kadar…

Çünkü, Genelkurmay'ın, Dağlıca baskını hakkındaki istihbaratları değerlendirdiğini, "Söz konusu ikazla birlikte, bölgedeki birliklerde emniyet tedbirleri artırılmış ve Dağlıca'da konuşlu unsurlarımız gerekli tepkiyi göstererek, hain saldırının amacına ulaşmasını engellemişlerdir…" şeklinde açıklamasına rağmen, Taraf gazetesi söz konusu tedbirleri öyle bir bir ortaya koyuyor ki…

İnsan ister istemez baştan beri zikrettiğim o sözün künhüne varıyor:

"TSK'yı yıpratmamak lazım…"

Yeni Şafak gazetesi

YAZIYA YORUM KAT